24.07.2017 - 11:35 | Son Güncellenme:
Jack London'ın aynı isimli romanından uyarlanan Beyaz Diş'te yarı kurt yarı köpek kırması 'White Fang' oyunculuğuyla insanı hayrete düşürüyor.
Jack, babasının daha önceden keşfettiği altın madenini bulmak için Yukon'a gelir. Doğduğundan beri şehirde yaşayan genç çocuk, soğuk yaban hayatına alışık olmasa da ayak uydurabileceğine inanmaktadır ve babasının mektubunu da yanına alarak onun eski arkadaşı Alex Larson'u bulur, kendisini madene götürmesini ister. Yaşlı Alex, madende altın olduğuna inanmaz ve genç çocuğu madene götürmek istemez. Zira uzun, karlı bir dağ tırmanışıyla gidilen madenin yolunda aç gezen kurtlar da vardır ve Alex, Jack'in tüm bunları kaldıramayacak kadar zayıf olduğunu düşünmektedir.
Genç çocuğun ısrarları sonucunda, onu madene götürmeyi kabul eden Alex vakit kaybetmeden yola çıkar.Yolda yaşanan terslikler, ikilinin planlarını altüst eder ve Alex ile Jack, sonrasında ayrılmak üzere şehir merkezine gitmek zorunda kalırlar. Ancak, Alex ve Jack pek de tesadüfi olmayan bir yolla tekrar buluşur ve Alex, genç çocuğu bu sefer madene götürmeyi kabul eder. Bu sırada başkaları tarafından ormanda tuzağa takılmış kırma bir yavru bulunur. Adını Beyaz Diş koydukları bu hayvan, kurt ve köpek çiftleşmesinden meydana gelmiştir. Ticaret yapan bir grup insan tarafından sahiplenilen bu yavru, Jack'i derinden etkiler.Beyaz Diş'i aklından çıkaramayan Jack, onun sayesinde dostluğu, güveni ve sevgiyi keşfedecektir
Newton ailesi, mutlu olmak için her şeye sahiptir. Ancak onlara yine de bir eksiklik var gibi gelmektedir. Aileye katılan dört ayaklı yeni bir üye, bu eksikliği nihayet tamamlar. St. Bernard cinsi bu sevimli yavru köpeğe Beethoven adını verirler. George, Alice ve çocuklar Ryce ve Ted, Beethoven'ı çok severler ve onu beslemeye başlarlar.
Fakat Beethoven anormal bir şekilde büyür ve şişmanlar. Bunun üzerine onu veteriner Dr. Varnick'e gösterirler. Ancak aile, doktorun neyin peşinde olduğundan habersizdir. Köpekler üzerinde deneyler gerçekleştiren kötü kalpli doktor Beethoven'ı kaçırması için iki kişi tutmuştur. Ve ailenin tüylü üyesini kurtarmak baba George'a düşer.
Emir Kusturica'nın başyapıtı 'Life is A Miracle'da hayvanların nasıl bu kadar harika oyunculuk sergileyebildiklerine anlam vermek zor. Filmin konusu ise şöyle;Bir Sırp mühendis olan Luka, 1992'de Bosna'ya gelir. Yanında opera şarkıcısı olma hayalleri taşıyan karısı Jadranka ve oğlu Milos vardır. Tanrı'nın unuttuğu bir yerdeki küçük bir köye yerleşen Luka kısa bir süre sonra patlayarak Balkanlar'ı cehenneme çevirecek olan savaştan habersiz hayal kurmakta, planlar yapmaktadır.İyimser mizacından aldığı şevkle, bölgeyi turistik olarak kalkındıracak olan tren yolu inşasına başlar. Giderek yaklaşan savaş söylentilerine kulağını tıkar. Gelin görün ki savaş çıkıp oğlu askere alınır, karısı da bir müzisyenin koynuna girip kaçıverir. Berikilerin bir gün döneceği umuduyla canla başla çalışmaya devam eden Luka'nın hayatı görmek istemediği savaş ve çatışmayla kaplanmaya başladığında hayat karşısına Müslüman bir kadın olan Sabaho'yu çıkarır. Ve herşey değişir!
Küçük Jesse’in en iyi arkadaşı, bir su parkındaki büyük havuzda yaşayan büyük Orka balığıdır.
Orka’nın açık denizde hür yaşayan ailesine duyduğu özlemi hisseden ve paylaşan tek insan da, yine duygusal Jesse’dir.
Sandy (Elijah Wood) amcası Porter'ın (Paul Hogan) yanına Florida'ya geldiğinde kuşkusuz burada hayatını kurtardığı kimsesiz bir yunus balığının en iyi arkadaşı olacağını hayal bile edemezdi.
Sandy ve Flipper birlikte tehlikeli düşmanlarla savaşır, heyecanlı kaçışlar planlar ve yeni arkadaşlar edinirler.
James Belushi, Thomas Dooley adlı narkotik polisi rolünde
başına buyruk polis köpeği ortağıyla beraber harikalar yaratıyor.
Turner ailesi yeni bir hayata başlamak için şehir yaşamını bırakıp Virginia'nın kırsal kesimlerindeki bir bölgeye taşınır. Bu yeni düzen her bir aile üyesi için yeni problemlerin doğmasına neden olur.
Yeni hayatına alışmakta en çok zorluk çeken kişiyse 13 yaşındaki Matt'tir. Kendini yabancı ve yalnız hissetmekten bir türlü kurtulamayan Matt, ailelerine Lassie isimli sevimli bir çoban köpeğinin dahil olmasıyla uyum sorunlarını aşmaya başlar. Lassie artık Matt'in hem en yakın arkadaşı hem de en büyük kurtarıcısı olacaktır...
Anne ve babası ayrı yaşayan Lili’nin en yakın dostu köpeği Hagen'dir. Annesini bir yurtdışı seyahatine çıkınca, 13 yaşındaki Lili, Hagen ile babasının evine yerleşir. Fakat Macaristan’da yeni çıkan bir yasa, melez köpek sahiplerine ekstradan yükler getirmiştir. Sokaklar bir anda saf ırk olmayan köpeklerin işgaine uğrar.
Lili’nin sevgili köpeği Hagen de babası yüzünden benzer bir kaderi paylaşır. Yaşananlara çok üzülen Lili, Hagen’i bulmak için sokakları karış karış dolaşır. Öte yandan sokaklarda hayatta kalma mücadelesi veren ev köpeği Hagen’in başına pek çok olay gelir. Köpek yakalayıcıları, dilenciler, köpek dövüşçüleri peşini bırakmaz. Hagen insanların köpeklerin dostu olmadığını anlayarak, diğer köpekleri de beraberinde örgütler ve insanlara karşı acı bir intikam savaşı açar. Lili, insanoğluyla köpekler arasındaki yaşanan bu savaşı amansız savaşı durdurabilmeyi başaracak mıdır?
İngiltere kırsalı ve Avrupa'da geçen film, I. Dünya Savaşı sırasında Jeremy Irvine'ın canlandırdığı Albert'ın ve onun çok sevdiği atı Joey'in öyküsünü anlatıyor. Evcilleştirip eğittiği atının satılıp, savaşta sipere gönderilmesi iki dostu ayırsa da, yaşadıkları olaylar pek çok hayatı değiştirecek epik bir maceraya dönüşecektir. Arka planda savaşın olduğu bu dostluk öyküsü, aslında serüven dolu uzun bir yol filmi...
Senaryosunu, Michael Morpurgo'nun tiyatroya da uyarlanan aynı isimli 1982 tarihli çocuk romanından Richard Curtis ve Lee Hall'un uyarladığı filmin başrollerinde Jeremy Irvine, Emily Watson, Toby Kebbell, Benedict Cumberbatch, David Thewlis, Tom Hiddleston, Eddie Marsan, David Kross, Peter Mullan gibi isimler rol alıyor. Yönetmen koltuğunda ise Steven Spielberg usta oturuyor...
Film Meksiko'da geçen ve buluşma noktaları bir trafik kazası olan üç farklı hikayeyi anlatır. İşsiz genç Octavio, ağabeyinin karısı Susana ile evden kaçarak uzaklarda yeni bir hayat kurmayı istemektedir. Köpeği Cofi'yi kaçması için gerekli parayı toplamak için dövüştürür. Uysal bir ev köpeği olan Cofi usta bir dövüşçüye dönüşür. Kardeşinin karısı ile yaşadığı aşk ve soyguncu ağabeyi ile sorunları giderek karmaşık bir hâl alır.
Aynı esnada 42 yaşındaki Daniel güzel manken Valeria ile birlikte yaşamak için ailesini terk eder. Yeni hayatlarını kutladıkları gün Valeria trajik bir kazada sakat kalır. Bu kaza sonucu Valeria'nın sakat kalması ve köpeğini kaybetmesi, aşklarını yıpratmaya başlar.
Yıllarca hapis yattıktan sonra kiralık katil olarak çalışan eski komünist gerilla El Chivo, idealleri uğruna eşini ve çok sevdiği kızını terketmiştir. Octavia ve Valeria'nın da bulunduğu kaza yerine geldiğinde Cofi'yi bulur, onu alır ve iyileştirir. Bu karşılaşma, onun acı dolu geçmişiyle başa çıkmasına yardımcı olacaktır. Cofi eski mutlu, sakin günlerine kavuşmuştur ancak artık gizli dünyasına sakladığı vahşilik ve şiddet, El Chivo'yu çok üzecek sonuçlar doğurur. El Chivo, Cofi ile ne kadar benzeştiğini görür, kafasına silah dayadığı Cofi'nin "Ben bana öğretileni yaptım" bakışı ile kendi iç çatışmasını tekrar yaşar ve köpeği vuramaz. Kendisini ölü zanneden kızına sesli bir mesaj bıraktıktan sonra Cofi ile uzaklara gider.Octavio kazadan yaralı kurtulur. Ağabeyi bir banka soygununda hayatını kaybeder. Susana, Octavio ile uzaklara gitmeyi reddeder.
11 yaşındaki Aslan'ın yaşadığı küçük köydeki tek gündeliği okula gitmek ve arkadaşlarıyla vakit geçirmekten ibarettir; en büyük derdiyse aynı sınıfta okuduğu Ayşe'ye olan aşkıdır. Bir gün yaşadıkları yerde bir hayli popüler olan köpek dövüşlerinden birine denk gelen Aslan, burada dövüşü kaybeden ve yaralanıp yere yığılan Sivas adında terk edilmiş kangal köpeğiyle karşılaşır. Bu karşılaşma o andan itibaren yaşayacağı hayatı etkileyecek en önemli dönüm noktalarından biri olur.