Kültür SanatHandan'ın seçimi

Handan'ın seçimi

14.01.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Halide Edip Adıvar'ın 1912 tarihli "Handan" adlı romanı edebiyatımızda kadını tüm gerçekleriyle ele alan ilk eser. "Handan" toplumun o günkü koşullarına göre son derece cesur.

Handanın seçimi

HALİDE EDİP, "HANDAN" İLE KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKAN BİR KADINI ANLATIYOR. Anlatım açısından "Handan"a modern roman demek zor. Oldukça eski bir teknik olan ve günümüzde hemen hiç kullanılmayan mektup biçeminde kaleme alınmış. Anlattığı öykü ise toplumun o günkü koşulları göz önüne alındığında son derece cesur. Bu öykü Cumhuriyet öncesi Türkiye'nin gerçekleriyle kolay kolay örtüşemeyeceğinden, kendi kimliğine sahip çıkmaya çalışan kadını mecburen yurt dışına taşıyor Halide Edip. Yeni yılda "Türk Klasikleri" olarak niteleyebileceğim eserleri kurcalamak istiyorum biraz. Bence Türkiye'nin ilk modern kadını ve dünyaya açılan ilk yazarı olan Halide Edip Adıvar, zamanla mistisizme kaymış ve kendi gençlik çizgisinin epeyce gerisine düşmüş olsa da 1912 yılında yayımlanan "Handan" adlı romanıyla edebiyatımızda kadını tüm gerçeğiyle ele alan ilk yazardır aynı zamanda. Zamanın en 'ilerici' Müslüman ailelerinin kızlarından bile çok farklı bir eğitim görmüştür Handan. Yani, yalnızca edebiyat, yabancı dil ve müzik öğrenmekle kalmamış, tarih, felsefe, politika, fen ve matematik de okumuştur. Bu konularda büyükleriyle ve hocası Nâzım ile rahatça tartışabilmektedir. Ayrıca ata da biner, tenis de oynar ama sokağa çarşafsız çıkamaz. Bunun için Avrupa'ya gitmesi gerekmektedir. Orada istediği gibi giyinir, gezer tozar ama içinden çıktığı toplumun koşullarından, yargılarından, baskısından tam olarak kurtulamaz. Onun durumundaki bir kadının kimlik arayışını erkekler üzerinden sürdürmesi kaçınılmazdır. Handan'ın kimlik arayışında etkili olan üç erkekten ilki bir kusursuzluk anıtı olan Nâzım, ikincisi bir iğrençlik anıtı olan Hüsnü Paşa, sonuncusu ise başka birinin kocası olan Refik Cemal'dir. Dava adamı Nâzım, Handan'ın idealist olabilecek yanını temsil ederken, Hüsnü Paşa aşırı bir cinsel tutkuyla bağlı olduğu kişidir. Refik Cemal ise ikisinin sulandırılmış bir karışımı gibidir. Genç kadının hayatında bir denge kurmasına yardımcı olabilir belki ama evlidir ve sonuçta onun felaketini hazırlar. Ancak, felaketin tohumları çok önceden atılmıştır. Handan'ın hem çok yakışıklı hem çok yetenekli hem çok akıllı ve bilgili olan Nâzım'ın aşkına karşılık vermeyip kendinden çok yaşlı, şehvet düşkünü Hüsnü Paşa ile evlenmeye karar vermesiyle bozulmuştur denge. Nâzım'ın hapisteyken intihar etmesi ve Handan'a yazdığı son mektup ("Ne yaptın Handan! Ne büyük bir mabedi yıktın, Handan!") her şeyin daha da kötüye gideceğinin göstergesidir. Kimlik arayışı Peki, Handan neden böyle bir seçim yapmış, her kadının düşlerini ayaklandıracak biri olan Nâzım'ı reddetmiştir? Genç kızın romanda ileri sürdüğü sebep (Nâzım'ın aşkının yeterince fiziksel olmadığı) bir bahanedir aslında. Zaten gerçek olmadığı genç adamın son mektubundan da anlaşılır. Asıl sebep Handan'ın korkusudur gibi geliyor bana. Kişiliğinin biçimlenmesinde en başat rolü oynayan bu adam ondan her bakımdan üstün değil midir? Nâzım'ın yanında kendini eksik hissettiğini, onun parıltısının yanında sönük kaldığını birkaç kez (işin içine aşk karışmadan önce) yineler Handan. Adamın güçlü ve baskın kişiliğinin kendisini ezeceğinden, engelleyeceğinden korktuğunu ama bu korkuyu bilinç altına ittiğini düşünüyorum. Öte yandan, kafası cinsellikten başka pek bir şeye çalışmayan Hüsnü Paşa'yı kolay idare edeceğine dair (ne yazık ki yanlış) bir inancı vardır. Paşa'ya en tutkun olduğu dönemlerde bile, bir yandan onun yoz yaşamına ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da onu aşağılamayı başarır üstelik. Ancak bu başarı dengesini tamamen kaybetmesini önleyemeyecektir.20. yy.'ın başlarında kendi kimliğine sahip olma savaşı veren kadının kaderi 21. yy.'ın başlarında olduğumuz şu günlerde ne ölçüde değişti acaba? 20. yy.'dan bugüne