Hapishane güzellemesi Osman Akınhay’ın "Hayata Dönüş Operasyonu"ndan hareketle yazdığı "Gün Ağarmasa", yayımlandı. SEMA ASLANOsman Akınhay, ilk romanı "Gün Ağarmasa"da, 2000 yılı takviminde iz bıraktığı kesin olsa da toplumsal hafızadaki izi şüpheli "Hayata Dönüş Operasyonu"ndan esinlenmiş. Otobiyografik ögeler taşıyan, politik olduğu kadar psikolojik bir boyutu da bulunan kitap, hatıralar toplamından söz ettiği için yazarının "Bir hapishane güzellemesi yapmak istemiştim," dileğine sadık.
"Gün Ağarmasa"yı yazmaya nasıl karar verdiniz?Bu romanı yaklaşık 20 yıldır kafamda yazıyorum. 12 Eylül döneminde Mamak’ta direnişler daha çok kafaların içindeydi. O zamanlar Mamak, 24 saat işkenceydi. Yaşadıklarımızın bir gün yazılması gerektiğini düşünürdük hepimiz. '96 yılında bir metin yazmıştım, edebi bir kaygısı yoktu ve formu içime sinmemişti. Birden kendimi bilgisayarın karşısında yazarken buldum. O gece yazmaya başladım romanı.
Bir anlamda geçmişe takılı kalmak olabilir mi bu?Takılı kalmak değil ama geçmişi zihninden hiç çıkarmamak... Türkiye’nin temel sorunlarından biri depolitizasyon. Ne zaman geçmişten bahsedilse, "Bunlar geçmişte kalmışlar, dünyanın değiştiğini anlamıyorlar," deniliyor.
Dünya, on binlerce yıldır değişiyor.
Kullandığınız dil, bugüne ait değil, hatta eski...Arka planında 12 Eylül dönemini barındıran bir geceyi anlatıyorsanız, ancak o dönemin dilini kullanabilirsiniz. Romanda geçmişi ve bugünü anlatan iki dil var aslında.
Öznesi aynı kalmakla birlikte daha farklı bir dil kullanılamaz mıydı? Kitabın içindeki sorulardan birisi de budur: "Celal kafasını tahliye edebilir mi?" diye sorarken, aslında çözümlenmek istenen de bir bakıma buydu: Geçmişe takılıp kalmadın mı? Romanın vermeyi öngördüğü cevap, geçmişe takılmak gibi bir sorunun yanlış olduğunu, insanın bugününü geçmişiyle beraber yaşayabileceğini söylüyor. En büyük sorunlardan biri bu bence; geçmişini sevmemek. Yazarlar ya da sinemacılar 12 Eylül’ü, cinsel bunalımın
son derece abartıldığı eserlerle ortaya koydular. Çok iyi bildiğim bir gerçek var ki, 12 Eylül’den önceki dönemde cinsellik geri plandaydı, fakat bunalım değildi. Hiç cinsel bunalımlı insan görmedim.
Türkiye’de siyasi romanın durumunu bir yayıncı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?Türkiye’deki siyasetin durumu ile doğrudan bağlantılı bir şey bu. Depolitizasyonun yarattığı zaaflar elbetteki ortaya çıkacaktı; ciddi anlamda bir "bugünden kaçış" var. Yayımladığımız Mehmet Eroğlu romanı, cesurca bir çabaydı. Ahmet Ümit’in romanı da... Fakat Orhan Pamuk’un romanı tutmadı; gerçek bir Türkiye’de gerçek sorunlarla ilgilenmediği için.
Romanda, ölüm oruçlarını haklı bulmadığınızı söylüyorsunuz. Ölüm orucunu bir eylem yöntemi olarak genelde benimsemiyorum. Çok zor koşullarda ben de bu yolu tercih edebilirdim, o tercih yapıldığı zaman da buna ancak saygı duyulabilir. Fakat, bu ülkede ölümün nevrotik bir saplantıyla yüceltildiğini düşünüyorum. Bu, bütün ülkenin siyasal kültüründen bağımsız bir şey değil; devletin de, sağcının da, solcunun da ölüsü şehit.
Otobiyografik roman yazmak cesaret işi. Romanınızda aşk ve zaaflar epey yer tutuyor. İnsanın kendi içindeki katlara inmeye kalkarsanız, bu iniş cesurca da olsa daha inilmedik belki 20 kat vardır.
Siyasi roman bir çözüm üretmeli mi? Hayır. Siyasi roman terimi, romanın içeriğini anlatmayı kolaylaştıran bir terim, eskiden de romanda partizanlık diye bir akım vardı; roman romandır. Siyasetin sızmadığı hiçbir hayatın mikro alanı yoksa bu roman için de geçerlidir.
Gün Ağarmasa
Osman Akınhay Everest Yayınları
Nisan 2002
207 s.
Fiyatı: 5.500.000 TL.
KÜLTÜR & SANAT