04.05.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Hakikat ile hafıza arasındaki akışkan ve belirsiz süreçten ‘sezgiler ve izler’, Temür Köran’ın eserlerinde yeni sorgulamalara kapı aralıyor. Sanatçının 23’üncü kişisel sergisi “Sezgiler ve İzler”, Evin’de ziyarete açıldı. İki kata yayılan sergide Köran’ın son iki yılda yoğun üretim sürecinde ortaya koyduğu işler yer alıyor. İlk kat, karakteristik boyutlardaki işlerine yer verse de üst katta Köran’ın ilk kez bu kadar küçük ölçekte çalıştığı eserlerine rastlıyoruz. Her bir eser bireysel ve toplumsal olarak sıklıkla çıkmazda hissettiğimiz, felaketlerle dolu bir çağı, sanatçının tanıklığıyla ifade ediyor.
■ “Sezgiler ve İzler”in serüveniyle başlayalım… İki yıl gibi sürede inanılmaz eserler çıkmış ortaya… Nedir serginin meselesi?
Ben bugüne kadar -birçok sanatçı gibi- kendimi bulma çabası içindeydim. Ama bugün artık o çabanın bir iç yolculuğa gittiğini ve sezgisel bağlar kurduğunu düşünüyorum. Arayış tabii ki insanı diri tutuyor. Üretimin devamını sağlıyor. Çünkü yaptığınız bir şeyi sözcüklerle ifade edemeyebilirsiniz ama bir görüntü ya da ‘şeyler’ engelleri ortadan kaldırır. Çünkü görüntü o şeyi bazen tarif edemeyebilir ama bir duygunun ifadesi olduğu mutlaka anlaşılır. O bakımdan sergide birbirinden farklı arayışlar var. Aslında hepsi birer not. Birçoğu sanat tarihiyle de organik bağ içerisinde. Post-empresyonizm de var sürrealizm de. Biraz Goya ve Matisse de var Avni Lifij kuşağından etkileşim de… Sanat tarihiyle alışveriş hâlindesiniz ama bu belleğe dayalı bir alışveriş. Ondan süzülen tortulardan resim yapıyorsunuz.
■ Büyükten küçüğe bir geçiş tercihi var ama resminizin sürekli bir arayışı takip ettiğini de biliyoruz. Bu sergi özelindeki üretim tercihiniz nasıl şekillendi?
Bir resim küçük de olsa başlayıp bitmiyor bende. Bir müddet sonra ilerleme adına elinizdekini görmemeye başlıyorsunuz ve onu donduruyorsunuz. Sonra başka bir resme geçiyorsunuz, o da bitmiyor. Böyle küçük heyecanlarla süreç devam ediyor. Birkaç resim sonra ruh hâlim değişince, o değişen hâl ile ilk resme dönüp baktığımda bu sefer onun tezatını, tamamlayıcılığını, karşılığını daha iyi görmeye başlıyorum nedense. Finali görmüyor muyum, elbette görüyorum. Ama daha başka finaller olabilir mi diye düşünüyorum ve beklemeye bırakıyorum. Başka iştigaller oldukça oradan yeni artılar geliyor, yeni hayaller ve duygular geliyor. Bu ekletik durum, resmin hem espasını hem zamansal kurgusunu çok geniş tutuyor.
■ Resimlerde Temür Köran’ın insanlarını ve durumlarını görüyoruz. Bazen çok karanlık, sislerin ardında bazen çok canlı. Resminize neler şekil veriyor?
Mutlaka ya okuduğum bir kitaptan ya dinlediğim bir müzikten ya da izlediğim bir filmden etkilenmişimdir orada. Çünkü farklı disiplinlerden beslenince görsel hafıza daha çok gelişir. Benim zihnim görsel çalışıyor. Hikâyenin içindeki tek bir kelime beni başka bir yere götürüyor. Ben hiçbir zaman figüratif resmin dışına çıkmamıştım, resimlerim hep betimlemeye dayalıydı bugüne kadar, sergide ise salt soyut parçalar da var. Küçük küçük notlar alınca bu sefer resmin kendi gerçekliğiyle uğraşmaya başlıyorsunuz. O zaman salt soyuta giriyorsunuz. Tabii ki yine kompozisyon yine ışık yine resmi oluşturan unsurlar devreye giriyor. Dolayısıyla bu sergideki soyut işlerde böyle bir flört oldu. Ama yine dayanamıyorsunuz, hayattan bir parça koyuyorsunuz içine. Buradaki fikirler zamanla bir kavrayışa, bir düşünceye dönüşebilir. Bütün bunların sonucunda ben bir düşünceye varıp yeni çalışmalar yapabilirim.
‘Sonuç yok, yol var’
■ Sanat tarihindeki ve duygulardaki referanslardan bahsettiniz. Resimlerinizde gerçekliği ve fantastiği ya da devingen bir düaliteyi yansıtan atmosfer var. Hafızanızı şekillendiren ve bunu resminize yansıtan nedir?
Kişiliğimin oluşması biraz da erken yaşlarda Latin Amerika edebiyatına bağlanmamla başladı. Gündüz görünen düşlerle ilgiliydim. Cortazar, Borges, Fuentes beni çok büyülüyordu. Hayalle gerçeğin iç içeliği beni şekillendirdi. Bugün yaptığım resimleri biraz da oraya bağlıyorum. O yaşlarda öyle şekillenmişim demek. Aslında güzel de oldu çünkü ortada bir sonuç yok. Sadece varmak istediğiniz bir nokta var; her şeyin bir yolculuk olduğunu ve duraklardan oluştuğunu biliyorsunuz.
Deprem anlatısı
“Depremden sonra yaptığım bir parça… Her ne kadar atölyenizde çalışsanız da dışarıda olan bitene ve toplumsal duyarlılığa kayıtsız kalamıyorsunuz. O dönemin bir dışavurumu orada da bir soyutlama, anıtsal bir binanın çöküşü ve yüzey üç boyut ilişkisi orada da var.”