KALAN Müzik'in dikkat çekici yeni çalışmalarının yanında; "arşiv serisi" de özellikle
son bir yılda yoğun yayın temposuyla devam ediyor. Bu serinin orijinal çalışmalarından biri daha kısa süre önce yayınlandı: "Kantolar". "Çalışma" diyorum, çünkü bu yapıt tam anlamıyla bir kültürel proje niteliğinde. Osmanlı sonu ve Türkiye'nin "popüler müzik" serüveninin ilk somut örneği kabul edebileceğimiz "Kantolar"a 1990'lı yıllardaki yok oluşundan sonra kimse ilgi göstermedi. Nurhan Damcıoğlu gibi sembolik isimleri saymazsak, bu müzik taş plak kayıtlarında kaldı ve günümüz kültür ortamına aktarılamadı. Kalan Müzik, yoğun bir çalışma ve yönlendiriciliğin sonunda, bu müziği CD ve kaset olarak yeniden su yüzüne çıkardı. "Çalışma" dememin nedeni, bu albümün bir kitapçıkla birlikte, kutu içinde sunulması. Türkiye'nin sayılı kanto arşivcisi bu çalışmaya yürekten destek verdiler. Projenin biçimlenmesinden kapak tasarımına kadar birçok sanatçı ve arşivci kollarını sıvadı. Ortaya gerçekten büyüleyici bir yapıt çıktı. Çalışmanın tasarım ve yönlendiricisi, özellikle Türk musikisi arşiv çalışmalarıyla tanıdığımız Cemal Ünlü. Yapıtta yer alan elli sayfalık metni kurgulayan, arşiviyle albüme önemli katkıda bulunan Ünlü, kitapçığın giriş makalesinin de yazarı. "Eski Kanto - Yeni Kanto" adlı yazısında, araştırmacı, Cumhuriyet öncesi ve sonrası kanto geleneğinin arka planını gün ışığına çıkarıyor. 1980 yılında, yazılmış en önemli "Kantolar" denemesinin yazarı olan Murat Belge de, yeni bir "Kantolar" yazısıyla karşımıza çıkıyor. Ardındansa, ağırlığı Cumhuriyet sonrası olan 21 kantoyu yapıtta dinleme olanağı buluyoruz.
Projeye arşivleriyle destek veren Muammer Karabey, çalışmanın bilfiil içinde yer almakta. Bu ismin yanındaysa Arif Erkin ve Melih Özaltıner'in adlarını anmamız gerekiyor. Albümün bir bütün oluşturmasında fotoğraf arşiviyle Gökhan Akçura'nın katkılarını es geçmemek gerekir. Albümün kapak tasarımıysa içi kadar önemli. Çünkü, albümün kişiliğine ressamımız Mevlüt Akyıldız yeni boyutlar kazandırmış.
Kanto 19. yüzyılın ikinci yarısında biçimlenmiş olan Tüliat tiyatrosunun içinde şekillendi. Osmanlıya konuk gelen İtalyan operet ve tiyatrolarından esinlenerek kurgulanan kantolar,
oyun öncesi ve sahne aralarında söylenen şarkılar anlamına geliyordu. Bir süre sonraysa, tüliat tiyatrosun tam anlamıyla bütünleyicisi oldu. Galata tiyatroları ve Direklerarası'nda şekillenen bu müzik, o güne kadarki - 1885'ler - müzikal geleneğin tamamen dışında bir noktadaydı. Murat Belge yapıttaki makalesinde "kanto" için saygıdeğerliğin karşısında olmasa da, dışında bir müzik olduğunu vurgulamıştı. Osmanlı şehir kültürüne bu müzik yeni bir dinamizm getirdi. Kantoların gelişen sürecini, kültürel ayrıcalığını, müzikal açıdan benzersiz yapısını tüm detaylarıyla Ünlü ve Belge'nin yazılarında öğrenme olanağı buluyoruz. Cumhuriyet dönemi öncesi ve sonrası kantoların en ilginç ayrımı, ilk dönemde batı enstrümanlarıyla icra edilmeleri ve çoğu kez anonim şarkılar olmalarıyken, sonraki dönemde Türk musikisi enstrümanlarının ön plana çıkması, tango - fokstrot ya da rumba müziklerinin de etkilerini taşıması ve ünlü besteciler tarafından üretilmesi.
"Kantolar" albümünde iki farklı dönemden ürünler yer almakta. Derlemede eski dönemden toplam dört kanto var. Bunlar arasında "Değirmenci" en çok anımsananlardan. Geri kalan on yedi kantoysa Cumhuriyet dönemi yapıtları. Bu ikinci dönemin en ayrıcalıklı yanı, taş plak sektörünün Türkiye'de oldukça yaygınlık kazanması. Özellikle '30'lu ve '40'lı yıllarda, taş plak şehir hayatının önemli bir parçası. Teatral ve mizahi özellikler taşımasından dolayı, şehrin orta sınıfını etkiliyor, çünkü bu hayatın Batılılaşma adına çelişkilerle dolu ikilemlerini mizahi bir dil ve müzikaliteyle yansıtabiliyor. Şarkıların tümü hakkında küçük de olsa bilgiler bulmak mümkün albümde. Solo söylenen kantoların yanında, düetlere de rastlıyoruz. Temizlenmiş kayıtların dikkatimizi çeken bir yanıysa, kayıt yıllarının tam anlamıyla saptanamaması. Artık tarihleri bile zor saptanan - saptanamayan - taş plak kültürüne, çoğu popüler kültüre yaklaşıldığı gibi "üvey evlat" muamelesi yapan kültür politikalarının zavallılığını da bir kez daha vurgulamak gerekiyor.
Elimizde, artık, silinmeye - sildirilmeye çabalanan bir kültürel kaynak var. Taş plaklar özel çabalarla elden geldiğince temizlenmiş. Kanto'nun serüveni uzman ve arşivcilerin özenli uğraşıyla diriltilmiş. Bu müziğin çekici yanı, kendiliğinden bir sentez olması. Neredeyse, ilk kez devletin güdümüyle şekillenmeyen, doğal sürecini yaşayan ve tamamlayan bir müzik kanto. Kalan Müzik'in bu özenli çalışmasını kutlamamak olası değil. Cemal Ünlü'nün özel çabalarını da. O günlere kadarki tüm müzik geleneklerini dışlayarak biçimlenen bu kültürel rengi, özellikle elit kesimlerin duyumsamasını dilerim.