Kültür Sanat Klasik müzik öldü mü?

Klasik müzik öldü mü?

19.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Klasik müzik öldü mü?

Klasik müzik öldü mü






Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bir kapalı spor salonunu dolduran klasik müzik dinleyicilerini gösterip "İşte çağdaş Türkiye" demişti. Oysa muhafazakar kesim klasik müziği, oldum bittim dayatmacı bir kültürün sevimsiz melodisi olarak görmüştü.
Atatürk'le başlatılan, İsmet Paşa'yla süren Batı müziği dinleme-dinletme çabası 'halka rağmen' bir müzik politikası sayılmış ve operacıların Anadolu turneleri, "Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi" esprisi ile alaya alınmıştı.
"Opera bizi bozar" diyenler iktidara gelir gelmez, ilk iş olarak İsmet Paşa'nın operadaki kulaklığını söktüler, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın bütçesini kıstılar.
Lakin ne kadar engellense de klasik müzik ve opera ölmedi bir türlü... Hatta denilebilir ki, zamanla kendi dinleyici kitlesini oluşturdu.

300 yılın bunalımı
Fakat işe bakın ki, Türkiye'de bunca saldırıya rağmen ayakta kalmayı başaran klasik müzik, şimdi anavatanında, Batı'da yıkılmanın eşiğinde...
Geçenlerde BBC'de yayınlanan kapsamlı bir dosya, klasik müziğin, son 300 yılın en ağır bunalımını yaşadığını ortaya koydu.
BBC muhabiri Ed Butler'ın araştırmasına göre Avrupa'da ve Amerika'da önde gelen bir dizi orkestra ve opera kurumu iflasa gidiyor. Klasik müzik plaklarının satışı da düşüyor.
Amerika'da son 2 yılda 8 orkestra kapandı. Bu orkestraların geçen yılki kaybının 2 ila 6 milyon dolar olduğu söyleniyor.
Mali krizdeki Berlin belediyesi, Berlin Senfoni Orkestrası için gelecek yıl ödenecek parayı durdurdu.
Avrupa'da klasik müzik konserlerine giden gençlerin sayısı her gün azalıyor. Ayrıca klasik müzik CD satışlarında ve plak kayıtlarında da düşüş gözleniyor. Müzik menajeri Mel Bush'a göre "Klasik müzik 20 yıl önce piyasanın yüzde 18'ine sahipti. Bugün ise sadece yüzde 3'üne..."

Neden?
Yeni kuşak klasikçilerden Fazıl Say da Uçak Notları kitabında bu gelişmeye dikkat çekiyor. Say'a göre müziğin beşiği Almanya'da her 4 klasik müzikseverden 1'i 50 yaşın üstünde... Klasik müzik tüketiminde dünya birincisi olan ABD'de ise en büyük plakçıların klasik müzik bölümlerinde in cin top oynuyor.
Fazıl Say'a göre bunun nedeni 'insanların aynı şeyleri dinlemekten sıkılması...'
"Bach - Mozart - Beethoven üçlüsünün 2 bin dolayında eseri var. Bu 2 bin eserden sadece 200'ü hep çalınıyor. Diğer besteleri göz ardı ediliyor. Ayrıca onlar öne çıkarılırken, bir çok dahi besteci gözden saklanıyor" diyor Say...

Popun taarruzu
Tabii başka nedenler de var.
Bunların başında popun taarruzu geliyor.
Kulaklığında pop müzik dinlerken bilgisayar ekranında chat'leşen, bir yandan da ders çalışan yeni bir nesil yetişti.
Onlara asırlık ağır bestelerle ulaşmak, hele onları 'görselliğin olmadığı' bir dinletide 2 saat oturtmak imkansız gibi...
Canlı kliplerle görselleştirilen, her gün kendini yenileyen pop salgınına, 17. yüzyıldan beri değişmeyen melodiler, enstrümanlar ve ortamla direnmek mümkün mü?
Doğan Hızlan geçenlerde Hürriyet'te "Klasik müziğin kitlelere ulaşmak için kendi David Beckham'ına ihtiyacı var mı" sorusunu aktardı.
Piyasa bunu yanıtladı bile:
"Var!"

Pasta büyüdükçe bölünüyor

Klasik müzik 1985 - 90 arası CD'ye geçişi kaldıramadı. Teknolojiyle örtüşemeyen bir tür bu... Ama 1990'dan sonra düşüş değil, tersine artış oldu. Şu farkla: 1970'de bir müziksever Beethoven 5. senfoniyi almaya gittiğinde dükkanda 10 örnek vardı. Bugün Virgin'e gittiğinde en az 200 örnek bulabiliyor. Bundan 100 yıl önce birkaç orta Avrupa ülkesinde klasik müzik yapılıyordu. Bugün sadece Tokyo'da 15 orkestra var. Yani pasta büyüyor, ama çok dilime bölündüğü için küçük görünüyor. Endişe edilecek bir durum yok. Mozart 300 sene sonra da dinlenecek. Dünya yıkılır, opera kapanmaz.



1970'te Ankara ve İstanbul dışında klasik müzik yapılan yer yoktu. Bugün İzmir'de hem opera, hem senfoni, hem konservatuar, hem festival var. Mersin'in orkestrası var. Bizde de seyirci artıyor, ama bölündüğünden azalıyormuş gibi görünüyor. Buna karşın CD satışı Batı'ya göre çok az. Sadece Pekineller, İdil Biret gibi isim olanlar satıyor.



Yıldız çıkmaması büyük sorun... Güzel kızlara gelince...Ben Vanessa Mea'i beğenmiyorum, ama şöyle bir gerçek var: Klasik müzik bir yerde takıldı kaldı. Besteci, yeni müzik üretimi ve seyirci arasında çağı yakalama sorunu yaşanınca ticari müzik aradan sıyrılıyor, tutamıyorsun.



Evet orada da geri kaldı. Klasik müzik LP'den CD'ye geçemedi. Mesela piyano 150 senedir hiçbir değişim geçirmemiştir. Ben hala 1870'deki aleti çalıyorum. Keman da öyle...



Klasik müzik sevenler Türkiye'de gerçekten çok küçük bir azınlık. Maksimum 50 bin gerçek klasik müziksever var. 100 bin kadar da arada sırada konsere giden bir kitle var. Bu da müzik dinleyicisinin binde biri eder. Yani 1000 kişilik bir arenada, 999 kişi arabesk, pop filan çalarken, 1 kişi klasik müzik çalıyor. Anadolu'ya açılmak bu yüzden önemli... 15 milyonluk İstanbul'da festivalde, 5 bin kişiye 20 bin bilet satılıyor. Bunda bilet fiyatlarının da büyük rolü var. Avrupa'da 2000 Euro kazanan, 8 Euro verip konsere gidebiliyor.



İşte onu denemek lazım. İnsanları alıştırmak lazım. 1930'larda Tokyo'da acaba kaç konser vardı? Bugün Japonya dünyanın en büyük 3. marketi.



Evet, mahvettiler.



Çağımız popülerlik çağı... Klasik müzik popülerleşirse bu kötü bir şey değil. Hatta Türkiye'nin çok ihtiyacı olan bir şey... Klasik müziği, bir azınlığın dinlediği müzik olmaktan çıkarmak lazım. Müzik sevgisini okullardan başlatmak lazım. "İstanbul okullarında 1000 konser" vermeyi planladık, ama destek bulamadık.



Reklama çıktığım için turne yapabilecek hale geldim. Bunlar birbirleriyle alakalı şeyler. O sayede Antep konserime 2 bin kişi geldi.



Bakın, Mercan Dede'yle İstanbul'da yaptığımız konsere, çoğu daha önce klasik müzik dinlememiş 8 bin genç insan geldi; İzmir'e 10 bin kişi geldi. Bu, CSO'nun yıllık bilet satışının üzerinde bir rakam. Şimdi bu 18 bin gencin ne kadarı klasik müziğe ilgi duyup yeniden gelir, o önemli. Yüzde 5'i dönse bu yeni 900 kişiyle CSO dolar.

Klasik pop çağı
Klasik müzik geriledikçe, çare arayışları da çoğalıyor.
Satışların düşmesinden yakınan menajer Mel Bush, 'Bond Dörtlüsü'nü çıkardı ortaya... Grup, her biri birbirinden güzel 4 kadın kemancıdan oluşuyor. Bush, klasik müziği geniş kitlelere yaymak için kurulan grubun yaptığı müziği 'klasik pop' olarak tanımlıyor.
Yeni kuşak genç - ve güzel - müzisyenlere Singapurlu kemancı Vanessa - Mae de örnek gösterilebilir.
Klasik müzik, kaçan müşterisini 'güzellikle' geri çağırıyor.
Bir başka çare arayışı yeni 'dinleyici yetiştirmek'...
Dünyanın önde gelen orkestralarından Berlin Filarmoni, daha önce konsere gelip uslu uslu oturmaları tembih edilen çocukları şimdi konserlere eşlik etmeye çağırıyor.
Fazıl Say'ın Anadolu konserleri, Hakan Erdoğan'ın klasik müziği rock'la, cazla, türküyle ve sokakla buluşturma çabaları, Hakan Aysev'in napoliten şarkılar, aryalar söylediği albümleri de bu yeni yaklaşımın ürünleri sayılabilir.

Tepkiler
Ancak geleneksel klasik müzikseverler bu yeni 'klasik pop' salgınına tepkili...
İşte İngiliz müzik yazarı Norman Lebrecht'in BBC'de yayınlanan sözleri:
"Avrasyalı çıplak kemancılardan tutun da üstünde hemen hemen hiç giysi olmayan yaylı sazlar dörtlüsüne, opera söylediği izlenimi veren kör İtalyan pop şarkıcılarına kadar türlü çeşit şey denediler. Ama işe yaramadı. Geçen yıl İngiltere'de klasik müzik plak satışı 15 milyondan 13 milyona düştü. Bu hızlı düşüş hala devam ediyor."
Lebrecht, 21. yüzyılın geride bıraktığımız yüzyıldan çok farklı olduğu inancında:
"Tam bir geçiş dönemindeyiz. Yeni değerlerin geçerli olduğu yeni bir çağda yaşıyoruz. Ve hala çok ama çok eski ve hiç bir reform geçirmemiş modeller üzerinde çalışıyoruz. Bu modellerin yenilemek zorundayız."

Şen Dul
1800'lerin sonunda görkemli senfonilerin, büyük operaların Viyanası'nda değişim kapıyı çalıp da vals ve operet ortaya çıktığında aristokratlar bunu 'light müzik' diye küçümsemişti.
Ama yeni dönem yeni müziği zorluyordu.
Franz Lehar, Şen Dul'u bestelediğinde eleştirmenlerce 'ahlaksızlık'la suçlanmıştı. Ama operet seyirci rekoru kırdı.
Şimdi yıllar sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi, Şen Dul'u yine kapalı gişe oynuyor.
Bir yandan da kitleler 'daha da light müzik' talebiyle kapıları zorluyor.
Operet nasıl operayı zorladıysa, şimdi de pop opereti alt etmeye hazırlanıyor.
Her şey modernleşirken, müziğin 'klasik' kalması kolay mı?

"Yenilenmek zorundayız"
'Türkiye'nin Pavarottisi' diye tanınan operacı Hakan Aysev, Napoliten söylediği sevgililer günü konserleri, arya albümleri ile olduğu kadar Nilüfer'le 'pop - opera', Bulutsuzluk Özlemi ile 'rock opera' denemeleriyle de tanınıyor.
"Avrupa'da klasik müziğin gerilediği doğru. Ama bunu Türkiye ile karşılaştıramayız. Biz zaten klasik müzik konusunda Batı'yı 100 yıl geriden izliyoruz. Gerilemenin nedeni, eski eserlerin fazlasıyla kanıksanması, yenilerin ise özensiz olması... Yaşlı dinleyici bitiyor. Genç dinleyici de artık yenilik istiyor. Bu müziği kitlelere yaymak, popülerleştirmek zorundayız. Bütün dünya bunun arayışında zaten... Pavarotti Michael Bolton'la, Sting'le, Frank Sinatra ile söylüyorsa, ben neden bir Latin caz opera ya da bir Münir Nurettin şarkısıyla Türk sanat müziği-opera denemesi yapmayayım? Bu, Puccini'den, Otello'dan vazgeçmek anlamına gelmez ki? Son aryalar albümüm yok satıyor."

POPULER KÜLTÜR


Klasik müzik öldü mü?
Ey Türkçe, geldinse üç kere vur!
Yerel seçimde aşk trendi
Gençlerbirliği futbol pop'unun kıyısında
Bu reklama kim bakmaz?
Seçim siteleri uykudan uyandı
Güney doğu'da seçimin kalıcı popüler etkileri
Siyasette imaj devri
Cenderede pişen kültür
Popun Yarım Asrı / 1975
Hayatımız porno!
Sıradışı, anormal yurtsever
Geçen hafta seçilenler