Kültür Sanat 'Konuyu anlatınca yayıncımın ağzı açık kaldı'

'Konuyu anlatınca yayıncımın ağzı açık kaldı'

26.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeni polisiye romanı "Kavim"de Anadolu'nun çokkültürlülüğüne sıkça değinen Ahmet Ümit: "Türkiye'de 3 bin yıllık bir kilise olduğunu anlatınca İsviçre'deki yayıncım çok şaşırdı. Bu kitapta Türkiye'nin zenginliğini de Avrupa'ya anlatmak istedim"

Konuyu anlatınca yayıncımın ağzı açık kaldı

Yaprak Aras - Milliyet Pazar

Türkiye'de polisiye denince akla ilk gelen yazarlardan biridir Ahmet Ümit. Yapıtları çizgi romandan diziye, tiyatroya uyarlanan Ümit, bir "Başkomiser Nevzat macerası" ile yeniden karşımızda.

Ümit yeni romanı "Kavim"i "Anadolu'nun çokkültürlü yapısı içinde hayatın anlamını sorgulayan ve fark edilmemiş birtakım değerlere dikkat çekmeye çalışan, polisiye sevenlerin çok beğeneceği, sevmeyenlerin de büyük ilgi göstereceği bir kitap" diye özetliyor.

Diğer eserleri gibi "Kavim" de daha şimdiden sinema sektörünün ilgisini çekti. "Sis ve Gece" ile "Patasana"yı beyazperdeye aktarma görüşmeleri devam ederken, yapımcı-yönetmen Sinan Çetin de "Kavim"in sinema uyarlamasıyla ilgilenmeye başlamış. Ümit tüm bu gelişmelere sıcak bakıyor. Zaten kendisi de büyük bir sinema tutkunu. "Romanlarımı sinemalaştırılacaklarını düşünerek yazarım. Kitaplarımda hep bir görsellik vardır çünkü görerek yazan bir yazarım" diyor ve ekliyor: "Eğer çok param olursa ileride batırmak pahasına bir film çekmeyi düşünüyorum."

Hıristiyanlığın köklerini, Süryanileri konu alan bir roman yazma fikri nereden çıktı?
İki ilham kaynağım var. Biri Anadolu'nun zenginliği. Ben Gaziantepliyim. Son 10 yıldır yaptığım gezilerde oradaki tarihi zenginliği, çokkültürlü yapıyı keşfettim. Hititler, Hıristiyan kültürü, Antakya'daki Aziz Petrus'un kurduğu ilk kilise beni çok etkiliyordu. Türk-İslam sentezi bir perde oluşturuyor ve ne yazık ki bu tarafımızı çok göremiyoruz.. Tabii ki Türküz ve bundan gurur duyuyoruz ama bu bize engel olmamalı çünkü pek çok kültürün temeli bu topraklarda atılmış.

Bunlardan birinin de Hıristiyanlık olduğu kitabınızın en önemli unsurlarından...
Hıristiyanlığın en önemli figürlerinden Aziz Paulus Tarsus doğumlu. İlk Hıristiyanlar, yani Süryaniler burada yaşıyor. İnanılmaz bir kültürel zenginlik üzerinde oturuyoruz. Antik Yunan burada şekillendi. Dünyanın ilk süper devletlerinden biri, Ankara'nın biraz yukarısında yaşamış olan Hititler. Bunların farkında değiliz.

Kitabı yazarken neyi amaçlıyordunuz?
Biz Avrupa'ya nasıl önyargıyla yaklaşıyorsak, Avrupa bize daha fazlasıyla yaklaşıyor. Bizi geri, ilkel, tutucu bir halk sanıyorlar. Türkiye'nin zenginliğini, çok renkliliğini göremiyorlar. Biraz da Avrupa'ya kendimizi anlatmak istedim. Avrupalı veya evrensel olmanın kültürel kodları burada. Ayrıca ülkemizde yaşanan durum da önemli. Bir milliyetçilik dalgası yükseliyor. Bir tarafıyla haklı olabilir ama bu bizi içimize kapatacak. Bu da bu ülkeyi seven insanların zararına olacak. Kendi ülkemizdeki kültürleri reddetmek yerine Türk, Rum, Kürt, Süryani, Ermeni kim varsa hep beraber bu toprakların kültürüne sahip çıkarak dünyaya kendimizi ifade edebiliriz.

Yani "Kavim" Avrupalı okuyucular için de yazılmış bir roman...
Tabii ki. Kitabın konusunu İsviçre'deki yayıncıma anlattığımda ağzı açık kaldı. 3 bin yıllık bir kiliseden bahsedince inanamıyorlar. Mesela İncil'i yazan Yohanna, Antep'teki Rumkale'de çoğaltmış. Adıyaman'daki müze görevlisi bana ağlayarak halkın put diye Komegana krallarının heykellerini kırdığını anlattı. Bayrağa sarılıp milliyetiçiyim demek dünyanın en kolay şeyi. Asıl ülkesini seven iyi roman yazan, iyi müzik yapan, iyi sanayici olandır. Öteki çapulcudur.

"Polisiyeyi hafif bulurdum"
O zaman polisiyeyi, tüm bunları anlatmak için bir araç olarak kullandığınız söylenebilir mi?
Onun gibi bir şey çıkıyor ama tam olarak öyle değil. Roland Barthes "Yazarın kişisel tarihi üslubunu belirler" diyor. Politik süreçte sürekli kaçmaca, kovalamacalar yaşadım. Yazmaya başlayınca polisiye kendiliğinden çıktı, oturup polisiye yazayım demedim. Bir arkadaşım yazdıklarıma bakıp "Sen polisiye yazıyorsun ve devam et. Burada polisiye yok. Polisiye çok önemlidir ama insanlar bunun farkında değil" dedi. Başta zor oldu benim için çünkü hafif bir tür olduğunu düşünüyordum. Yılların devrimcisiyiz, şimdi oturup polisiye yazacağız, ayıp olacak dedim. Tabii daha Umberto Eco "Gülün Adı"nı da yazmamış. Okumaya başlayınca polisiyenin Tevrat'taki Habil-Kabil cinayetinde, "Macbeth"te, Dostoyevski romanlarında da olduğunu gördüm.


"Polisiye diziler bana çok teknik geliyor"
Nasıl bir ortamda çalışırsınız?
Ofisimde, haftanın dört-beş günü, günde yaklaşık üç saat yazarım. Romanın sonlarına doğru kitap beni bırakmaz, evde de yazarım. Üç saat yazdıktan sonra Beyoğlu'na inerim. Akşamları da okumaya ayırırım.

Yazarken olmazsa olmazlarınız var mıdır?
Mutlaka caz ya da klasik müzik dinlerim. Çay, kahve şart değil. Bilgisayar olmazsa yazamıyorum. Yazdığımı ekranda görmem lazım.

Polisiye dizileri takip ediyor musunuz?
Bazen izliyorum ama bir zaman sonra çok teknik geliyor ve sıkmaya başlıyor. Bu tür dizi ve bestseller polisiyelerde cinayet bir vitrin düzenleme aracıdır. Bir insan öldürerek bir sanat yapıtı yaratırlar. Katil kanını çeker, kulağını bilmem ne yapar. Bunu sevmiyorum. Cinayetin karakterler ve katil üzerinde yarattığı tahribatı anlatmak, cinayetin tarihsel ve sosyolojik nedenleri daha önemli.

Beğendiğiniz, takip ettiğiniz polisiye yazarları kimler?
Belki benim eksikliğim ama Türkiye'de şudur diyebileceğim birine henüz rastlamadım. Yine de umutluyum. Dashiel Hammett ve Patricia Cornwell'i beğenirim.

Hızlı üreten bir yazarsınız. Yeni kitabınızın çalışmalarına başladığınızı düşünüyorum.
İsmail Gülgeç şu anda çizgi romanımızın ikincisini çiziyor. İsmi "Tapınak Fahişesi". Din simsarları, bu yeni yaradılış teorilerini geliştirenlerle ilgili; onlarla dalga geçen bir çizgi roman. Hititli bir kadının epik romanını yazıyorum. Komagena'ya gittim, ileride orayla ilgili de bir roman düşünüyorum.

"Bana 'Tam senlik bir olay var' diye haber verirler"
Gazetelerdeki polisiye olayları takip ediyor musunuz?
Gazetelerin üçüncü sayfasına özel bir ilgiyle bakarım. Zaten ben kaçırmışsam arkadaşlarım arayıp "Senlik bir olay var", "Üç ceset bulunmuş, hepsi de aynı şekilde öldürülmüş, buradan bir şey çıkar mı?" derler.

Son zamanlarda ilginizi çeken bir cinayet var mı?
Türkiye'deki cinayetler çok sofistike veya büyük ilgi uyandıracak şekilde olmuyor. Daha çok örgütler ve devlet bu tür işler yapıyor. Mesela bir ara kesik bacaklar bulunuyordu. O zaman gazetecilerden bile telefon alıyordum. Seri katilden şüpheleniliyordu. "Öyle olmayabilir. Kangren olmuş bacakları kesmiş olabilirler" dedim. Neticede de öyle çıktı.

Türkiye'den neden seri katil çıkmıyor sizce?
Seri katil dediğimiz tip para, çıkar, politik görüşleri için onlarca, yüzlerce insan öldüren tip değildir. Seri katil toplumda var olmak için, kendi bireysel anlayışını anlatmak için insanlar öldüren ve bununla da dünyaya mesaj veren kişidir. Bizdekiler daha çok para için öldürüyor.

Bizde zekice kurgulanmış cinayetler de işlenmiyor...
Mutlaka vardır. Cinayet masasındaki ekipler biliyordur. Çok öne çıkarmıyorlar, iyi de yapıyorlar. Özendirici bir tarafı olmasın diye. Psikopatın, manyağın olmadığı yer yoktur.