15.06.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl
Film türleri kadar sinemacıların da koronavirüsten nasıl etkileneceği merak konusu... Steven Spielberg’den ünlü belgeselci Michael Moore’a uzanan sinemacılarından kariyerlerinden yola çıkan ve virüsten nasıl filmler ortaya çıkarabilecekleri üzerine hayal gücünden yola çıkan bir toplama Milliyet Sanat’ın haziran sayısında yer alıyor.
Nuri Bilge Ceylan
“Kış Uykusu” tam da karantina günlerinin filmiymiş gibi geliyor, salgın süresince yaşadıklarımızı değerlendirdiğimizde. Ceylan’ın özellikle zorunlu ya da gönüllü psikolojik izolasyon halini anlatmakta ne kadar mahir olduğunu tüm dünya biliyor. Yeni filmlerinde diyalogları artıran Ceylan, koronavirüsten sonra minimum diyaloglu eski tarzına döner mi, bilinmez. Ancak insanların zorunlu olarak kendilerini kapattıkları hem birbirine psikolojik baskı uyguladıkları hem de aciz kaldıkları ev halinin Ceylan’a ilham verebileceğini düşünmek mümkün.
Yazının tamamını Milliyet Sanat’ın haziran sayısında okuyabilirsiniz.
Steven Spielberg
Spielberg, koronavirüs salgınından nasıl bir film çıkartır, diye düşününce akla iki ihtimal geliyor. Dünyalar Savaşı benzeri bir senaryonun virüse uyarlanmış, bir de tam ortasına dağılmış bir aile eklenmiş hali tam da Spielberg’lük duruyor. Ama daha iddialısı, yaşanmış hikayelere düşkün yönetmenin, virüsü dünyaya duyuran Doktor Li Venliang’ın ve/veya Trump’a “Kral değilsin!” tepkisi gösteren New York Valisi Andrew Cuomo’nun hikâyesini anlatması olur.
Robert De Niro şimdiden böyle bir film yapılırsa Cuomo’yu canlandırmak istediğini beyan etti. Ama Spielberg bir film çekecekse, o filmin başrolü için korona geçirmiş bir Tom Hanks nokta vuruşu olmaz mı?
Roland Emmerich
Neredeyse her krizi felaket filmine dönüştürmeyi becerebilen Emmerich’in, koronavirüse de el atması kimseyi şaşırtmayacak. Artık virüsü uzaylılara mı getirtir yoksa yeni bir buzul çağına mı, bilinmez. Belki de yeni filmine 2020 ismini koyar yahut ABD Başkanı’nı virüse karşı kahramanca savaştırır. Emmerich söz konusuysa ihtimaller fazladır ve daima janjanlıdır. Ancak, kuvvetli düşman göstermeyi çok seven Emmerich’in görünmeyen virüsü nasıl abartacağını merak etmemek imkânsız. Velhasıl bol efektli, çok koşturmacalı, büyük kahramanlı bir Emmerich filmine hazırız, bekliyoruz.
Michael Moore
Michael Moore’un boş duracak bir dakikası bile yok. Bush ve yancılarının ipliğini pazara çıkardıktan sonra bir süredir de Trump ile boğuşuyor. 2016’da “Michael Moore in Trumpland”i, 2018’de de “Fahrenheit 11/9”ı çekti. Şimdi de koronavirüse Çin virüsü diyen, vatandaşlarına temizlik malzemesi içmelerini tavsiye eden, maskesiz dolaşan, insanlar işine dönsün diye karantinayı gereksiz gören bir başkanın bu salgındaki fonksiyonunu Moore’dan daha detaylı kim sorgulayabilir? Hatta bir adım daha ileri gidip, böyle bir belgeselin Oscar kazanacağını ve Moore’un ödülünü alırken “Shame on you, Mr. Trump” diye haykıracağını da şimdiden söylemek abartı olmaz.
Steven Soderbergh
2011’de yarasa kaynaklı ve solunum yoluyla bulaşan virüslü “Contagion / Salgın”ı çekerek hepimizi dumura uğratan Soderbergh, gelecek salgının filmini de çeker mi, neden olmasın? Belki de son model cep telefonuyla... Şu sıralar Hollywood’da salgın ve sonrasında sinemanın nasıl işleyeceği üzerine yol haritası çizen meslek birliğinin başında bulunuyor Soderbergh. Kim bilir, bu süreçte yaptığı araştırmalarla gelecek projelerine ne kadar malzeme toplamıştır. Eğer bir daha böyle bir film yaparsa hiçbirimiz koltuğumuzda rahat rahat oturup “Bunlar filmlerde olur,” diyemeyeceğiz. Artık biliyoruz ki, Soderbergh bizi önceden uyarmıştır.
Ken Loach
İşçi sınıfının değişmeyen sömürülme hikayeleri, Ken Loach’un da değişmezi. Son filmi “Sorry We Missed You / Üzgünüz, Size Ulaşamadık”ta bir kargo teslimatçısının çalışma koşullarını anlatarak, korona zamanın en fazla risk taşıyan emekçilerini, salgından bir sene önceden perdeye getirmişti. Salgının işsiz bıraktığı kesimlerin yaşadıklarını, alamadıkları sosyal yardım ve sağlık hizmetini anlatmak yine Ken Loach’a düşecek gibi görünüyor.