Kültür Sanat Mafya-Turkalaşıyor muyuz?

Mafya-Turkalaşıyor muyuz?

23.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Herkes bir gün, tepesi attığında, kendini, "Seni ayağından vurdururum" diye birilerini tehdit ederken bulabilir

Mafya-Turkalaşıyor muyuz



Mafya-Turkalaşıyor muyuz



Taksi Tarlabaşı'ndan geçerken, şoför, "Bu sokaklardan aşağı müşteri götürmeye korkuyorum" dedi. 'Delibaş' diye birinin adamları etrafa dehşet saçıyormuş. "Mayfa mı bunlar" diye sordum.
"Mafya diyemem abi, mafyanın bir ağırlığı var, bunlar it kopuk takımı."
Hatırlarsınız, geçenlerde Eskişehir Emniyet Müdürü de bir konferansta, benzer bakış açısını dile getirmişti: "Mafya şerefli bir iştir. Basit birşey değildir. Türkiye'de gördükleriniz çakaldır" (Radikal 14.11.03).
Haberi okuyunca şöyle düşünmüştüm: Polisiye soruşturma, ipuçlarını delillere dönüştürüp, buradan sanığa ulaşmaya çalışır. En azından, polisiye romanlarda böyledir bu. Bizdeyse, polisin önce bir 'sanık' bulup, onu zorla konuşturarak 'delil' yarattığına inanılır. Belki bu yüzden, bizde polisiye roman okuyucuya inandırıcı gelmemiş ve Batı'daki gibi popüler bir yazın türüne dönüşememiştir.
'Delibaş' meselesinin bana anımsattığı ikinci konuysa, kısa süre önce okumuş olduğum, Eşref Bağrım'ın Mafya-Turka (ea yayıncılık, İstanbul, 2003) adlı polisiye romanı ve onun kahramanlarıydı: Kurbanlarının penisini kesen erkek düşmanı kiralık katil Esra, tetikçiler, fedailer, cellatlar, kurbanlar ve bilmeden olaylara karışan figüranlar… 'Alaturka' mafya kültürünü değişik boyutlarıyla, yer yer gülümseterek yaşatan, sürükleyici bir gerilim romanıydı bu.
Romanın kurgusu özetle şöyle: Görmüş geçirmiş gazeteci Ferit Pamir, küçük bir yaralama olayından işkillenir ve bunu kurcalarken kendini Türk mafyasının acımasız hesaplaşmasının ortasında bulur. Bu hesaplaşmayı tetikleyen olaylar zinciri 'mafya metresi' Hülya Akın'ın entrikalarıyla daha da kızışır. Orta halli bir ailenin kızı olan, geçim derdinden kurtulmak isteyen Hülya, bunun yolunun güzelliğinden geçtiğinin bilincine varmış, biraz entrika biraz da şansla amacına ulaşmıştı: "Uzun yıllar film ve TV dizilerinde rol almış, sahneye yönelip şarkıcı olmuş, Kara Vasfi de elinden tutunca assolist olmuştu bir gecede." Sonuçta, İstanbul denen devasa curcunanın orta yerinde, güçlerini yerel değerlerden alan babalar, iktidar savaşına tutuşurlar. Yeraltı raconu bile tehdit altındadır. Laz İsmail, Elazığlı Kara Vasfi ile Antepli Sadi'yi tehdit eder: "Sizin kurallarınız da kendiniz gibi dinazorlaşmış. Artık aleme bu taş devri kurallarıyla hükmetmek mümkün değil. Gün benim gibi gençlerin. Biz de amaca giden her yolu mübah saymaktayız.."

Öz-mafya
Kendi yerli halkını kaybeden, değerleri yağmalanan ve göçlerle kasaba azmanı megapole dönüşen bir kent, 'mafyalaşma' sürecinin ipuçlarını zaten kendi içinde taşır. Bugün 'mafya imajı', polisinden şoförüne pek çok kişinin gözünde, belirli bir saygınlığa sahip; sıkışıldığında başvurabilecek bir yedek kolluk gücü belki. Belki de özümüzdeki gizli mafyayı sorgulamalıyız. Herkes bir gün, tepesi attığında, kendini, "Seni ayağından vurdururum" diye birilerini tehdit ederken bulabilir.
Tüm bunlardan çıkarılacak 'mesaj'a gelince, bunu Bağrım'ın romanındaki babalardan biri tüm açıklığıyla şöyle dile getiriyor: "Bizim dünyamızda birisini vurdun mu geride bir ipucu bırakmak gerekmez mi? Yoksa mesaj yerini bulmaz"


POPULER KÜLTÜR