Piyasayı saran ve
son iki yıldır ağırlığını ezici bir şekilde hissettiren "tek tip müzik" çemberini kırmaya çabalayan az sayıda firmadan biri olan TMC, Nilgül’ün "Arabesk Günler" adlı albümü ile işe kaldığı yerden devam ediyor. Türk Popu’nun önündeki tıkanıklığı Funda Arar’ın "Alagül" adlı albümünü çıkararak kırmaya çalışmış ve herkesin önüne yeni çıkış yolları koymuş bu firma, şimdi de 60 ve 70’li yılların herkesi sarıp sarmalamış rüzgârını yeniden estiren bir "proje - albüm" ile karşımızda.
Olağanüstü güzel ve dokunaklı bir ses rengine sahip olan Nilgül’ün ikinci albümü bu. Bir - iki yıl önce, Yücel Arzen’in önderliğinde "Ömürsüz Sevdalar" adlı albümünü yapmış ama türlü nedenlerle istediği çıkışı yakalayamamış olan genç şarkıcı, bu sefer Kıraç’ın kılavuzluk ettiği yeni albümüyle istediğini elde edecek gibi gözüküyor. Yıllar öncesinin popüler melodilerinin havalarda uçuştuğu bir çalışma bu. Behiye Aksoy, Saime Sinan, Gönül Akkor, Sevim Tanürek ve Sevim Tuna gibi bir parça "resmi" ama çok sağlam sanatçılara; Şükran Ay, Esengül, NurPeri, Biricik ve hatta Ayşe Mine gibi insanın içini titreten şarkılar söylemiş isimlerin eklenmesi sonucu bulunan - oluşturulan bir "sound" üzerine kurulmuş "Arabesk Günler"in çok zor bir şeyi başardığı rahat rahat söylenebilir. Albümde yer alan şarkıların yalnızca birkaç tanesi o günlere ait. Geri kalan her şey günümüz isimleri tarafından yazılmış - çatılmış olmasına rağmen; hemen hemen her şarkı, ince ince tasarlandığı çok belli olan o ortak çatının altına çekilebilmiş. Müzikal kariyerini "bir Cem Karaca taklidi" olmak üzerine kuran Kıraç’ın, müzikal anlamda bu kadar başarılı bir sonuca ulaşmış olması epeyce şaşırtıcı. "Anadolu Pop" dendiğinde (Murat Göğebakan gibi) "öldüren", Anadolu Pop’un kayda değer eğilimlerinden çok, (şarkı söylerken sözcüklerle savaşmak, şarkıyı olabilecek en uç noktaya kadar deforme etmek gibi...) kusurları - hataları baş tacı yapan Kıraç, bu sefer Nilgül için "tam kıvamında" bir işe imza atmış. Ne kuru ne de yersiz yere şen şakrak.
Göksel’in "Körebe"si gibi, yalnızca şarkıların değil, bir "atmosfer"in ardına düşmüş bir albüm "Arabesk Günler". Dinlediğinizde; Maksim’den Ege Çay Bahçesi’ne, Moda’dan Rumeli Hisarı’na kadar sizi binbir çeşit yere - mekâna götürecek bu şarkılar. Bıkmadan usanmadan, "Sen gittin gideli ölmüş gibiyim, içmeden yıkılmış sarhoş gibiyim," ya da benzeri bir dizeye bağlanıp - takılıp kalmışlar sakın kaçırmasın.
NilgülTMC