Kültür Sanat ‘Multidisipliner projelerle müziğe erişimi artırmalıyız’

‘Multidisipliner projelerle müziğe erişimi artırmalıyız’

12.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Yarın Ankara’da bir konser verecek olan Japon keman sanatçısı Sayaka Shoji “Klasik müziğe olan ilgiyi canlı tutmak esasen eğitimin bir parçası ancak elbette bu yetmez” diyor

‘Multidisipliner projelerle müziğe erişimi artırmalıyız’

Seyhan Akıncı - Tekfen Filarmoni’nin yarın akşam CSO Ada Ankara’da şef Aziz Shokhakimov yönetiminde vereceği konserde performans sergileyecek Japon keman sanatçısı Sayaka Shoji bu önemli konser öncesi sorularımızı yanıtladı. İtalya’da büyüyen ve aynı zamanda film müzikleriyle ilgilenen sanatçı sıkı bir Tarkovsky hayranı olduğunu belirtiyor.

Haberin Devamı

Bir Japon olarak İtalya’da büyüyüp müzik eğitimi görmeniz, sanata bakış açınızı nasıl etkiledi?

Müzikle günlük  hayatımın  ayrılmaz bir parçası olarak tanışabildiğim için kendimi şanslı sayıyorum. Çocukluğumun geçtiği Siena’da (Toskana) insanlar sık sık şarkı söylerler, düzenli olarak konserlere gitmek de yine gündelik alışkanlıklar arasında yer alır. Böylece önce müziğe merak, sonrasında da keman çalma isteği doğal bir şekilde, içinde büyüdüğüm ortam sayesinde gelişti. Siena gibi bir Rönesans şehrinde, tarih ve kadim gelenekler gündelik hayatımızın bir parçasıydı. Japonya da çok köklü bir tarihe ve geleneklere sahip. İki kültürü taşıyan biri olarak bestecilerin tarihi ve kültürel arka planlarına çok dikkat eder, incelerim.

Haberin Devamı

Yarın Ankara’da Türk dinleyicilerin karşısında olacaksınız... Daha önce Türkiye’de konser verdiniz mi?

Daha önce Ankara ve İstanbul’da bulundum, konser de verdim ve güzel vakit geçirdim. Tabii yeni CSO Ada’daki konserim bir ilk olacak. Şef Aziz ile bundan yaklaşık 10 yıl önce büyük bir zevkle birlikte çaldım ve yeniden onunla çalacağım için çok mutluyum.

Müziği görselleştiren çalışmalarınız var. Bu projelerle müziğin daha geniş, genç kitlelere yayıldığını düşünüyor musunuz?

Klasik müziğe olan ilgiyi canlı tutmak esasen eğitimin bir parçası, okulların görevi olmalı. Ancak elbette bu yetmez ve tam da bu yüzden, yenilikçi, multidisipliner projelerle müziğe erişimi artırmalıyız. Ancak aynı zamanda müziğin özünü asla gözden kaçırmamalıyız. Sanat, sınırlar olmadan hepimizin keyfine varacağı bir şey olsa da, “eğlence”den farklı.  Bir yorumcuyum ve bu kimliğimle müziği başka sanat dallarıyla birlikte yorumlamaya çalışıyorum. Bunlardan bir tanesi de video sanatı.

‘Sıkı bir Tarkovsky hayranıyım’

Film müziklerine ilgi duyuyorsunuz. Bu anlamda hayalinizde bir proje var mıdır?

Film müziğine ilgim, ilk olarak Eisensten’ın 1938 yılı yapımı olan “Aleksandr Nevski” adlı filmi ile başladı. Bu filmin müziği Sergey Prokofiyev’e ait. Aynı zamanda sıkı bir Tarkovsky ve Visconti hayranıyım. Bu iki dev yönetmen de klasik müziğin en büyük yapıtlarını filmlerinde kullanırlar. Sovyet ekolünün yönetmenlerinden de ilham alıyorum, müziği Şostakoviç’e ait olan Kozintsev’in “Hamlet” filmini örnek verebilirim. Bu filmler, daha gençliğimde bende oluşan bu düşüncemi teyit eder gibiler: şayet bir film için müzik bestelenebiliyorsa ya da bir yönetmen tarafından filmi için hazır bestelerden seçim yapılabiliyorsa, neden tersi mümkün olmasın? Yani neden bir filmin ilham kaynağı müziğin kendisi olmasın? 2007’den beri Şostakoviç’in prelüdleri ve Bartók sonatları üzerine video çalışmaları ve kısa filmler yapıyorum. Hayalimi bir gün Prokofiyev’in müziği üzerine bir film çekebilmek süslüyor!