Kültür Sanat'Müziği çizen kadın'dan kutsal gece hayvanları

'Müziği çizen kadın'dan kutsal gece hayvanları

29.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ressam ve caz şarkıcısı Ayşegül Yeşilnil, İzmir'de açılan son sergisinde uğur getirdiğine inanılan bazı hayvanları resmetti. Yeşilnil "Bu resimlerin gerisi gelecek. Bir bebeği nasıl karnınızda 20 ay tutamazsanız, resim yapmak için de bekleyemiyorsunuz. Biri doğarken diğerinin görüntüleri aklıma geliyor" diyor

Müziği çizen kadından kutsal gece hayvanları

ASLI ONAT

Yıllardır cazı ve resim sanatını bir arada yürüten Ayşegül Yeşilnil'in "Kutsal 1001 Gece Hayvanları" adlı sergisi, İzmir'deki Adnan Franko Sanat Galerisi'nde devam ediyor. 27 Mayıs'a kadar sürecek olan sergisi nedeniyle Ayşegül Yeşilnil'in kapısını çaldık; moda tasarımından resim ve müziğe uzanan yolculuğunun öyküsünü dinledik.

Sizi Şahmaran gibi mitolojik imgeleri kullandığınız ve caz müziğini resimlediğiniz eserlerinizle tanıyoruz. Son serginizdeki "Kutsal 1001 Gece Hayvanları" teması nasıl oluştu?
Hayvanları galiba 1995 yılında çizmeye başladım ama onları özel olarak sergilemedim. Şimdikinden daha farklıydılar. Sonra 1998'de daha fantastik olmaya başladılar. Masalları küçüklüğümden beri çok severim. Kendi yaratımım olan bir dünyada yaşıyorum. O masal kahramanları, hayatıma birer görüntü olarak gelmeye başladı; sanki bizi çiz dediler. Böylece tavuskuşu, semender ve yusufçuk gibi çağlar boyunca bereket ve şans getirdiğine inanılmış kutsal hayvanları resmetmek istedim.

Bu başlık altında bir seri oluşturmayı düşünüyor musunuz?
Sanırım evet, devamı olacak. Daha birçok resim var ve biraz ara verdim. "Yapma isteği", tarifi çok zor bir şey. Bir bebeği nasıl karnınızda 20 ay tutamazsanız, resim yapmak için de bekleyemiyorsunuz. Biri doğarken aklınıza diğerinin görüntüleri gelmeye başlıyor.

"Paylaşım çok önemli"

Masalsı hayvanlar konusuna eğilmenizde çocukluğa özlem duymanız da söz konusu mu?
Evet, 12 yaşımdan gün almamış durumdayım (gülüyor). İçimdeki çocuk büyümüyor. Hayatımıza hücum etmekte olan o kadar çok olumsuz etken var ki... Onun tertemiz kalması için gerçekten elimden geleni yapıyorum. Paylaşmayı çok seviyorum. İnsanların özenle tüketmeye aday olduğu dünyadaki dengeyi bir şekilde sağlamak birilerinin görevi dahilinde. Bazen yoruluyorum evet, televizyonda haberleri açtığım, gazeteleri okuduğum zaman yoruluyorum, üzülüyorum. Kendi adıma, elimden geldiği kadar kalbimdeki renkleri ve sesleri göstermeye çalışıyorum.

İlk albümünüz "Rüzgara Şarkılar Söyle" 1995'te çıkmıştı. Arada geçen 11 yılda yeni bir albüm yapmayı düşünmediniz mi?
Evet, uzun bir ara oldu. Ama bu aranın olması bence sakıncalı değil. "Her sene bir albüm yapabilirdiniz, neden yapmadınız?" diye sordukları zaman "Zamanını bekledim" diyorum. Duygularınız dolup taşmalı ve hayata söyleyecek sözleriniz olmalı. Çok şarkı birikti. Sanırım yeni bir çalışma yapabileceğim yakın zamanda.

"Müzikle büyüdüm"

Caz şarkıcılığını ve ressamlığı bir arada yürütme anlamında Türkiye'de teksiniz. İkisi birbirini nasıl etkiledi?
Caz ve resim için "İkiz bebeklerim" diyorum. Birlikte büyüyüp geliştiler. Çocukluğumdan beri evimizde, hep müzik vardı. Dedem piyanistti, annemin sesi güzeldi; ablam gitar, ağabeyim ise akordeon çalardı. Ben ufacıkken onlarla şarkı söylerdim. Ama o kadar utangaçtım ki masanın altına girip üzerine de örtü örttürürdüm. Konserlerde bile gözlerimi kapatıyorum bazen... 1984 yılında Bodrum'daki caz kulübü Jazz Now'ın sahibi Mehmet Demirtaşçı "Haydi Ayşegül gel, resim yap" diyerek destek verdi bana. Ama nasıl utangacım; elimde boyalarım, duruyorum utangaçlığımı yenmek için. Ve sahnedeki müzisyenleri çizmeye başladım. Mutluluktan kalbim sıkışıyordu; müziği çiziyordum çünkü. Aradan yıllar geçti, bu kez kendimi sahnede buldum. Artık modellerim seyircilerdi...

Beğendiğiniz caz müzisyenleri ve şarkıcıları kimler?
Sevdiğim hemen herkes Türkiye'ye geldi ve sarıldık birbirimize... Birisini çok seviyor ve kalpten çağırıyorsanız, çok ilginçtir, o en kısa zamanda Türkiye'ye gelip konser veriyor. Kuliste buluşup sarmaş dolaş oluyoruz. İlk tepkimiz -nedense- ilkçağ insanları gibi- birbirimizin saçına dokunmak oluyor. Caz vokali anlamında Cassandra Wilson'ı ve Dee Dee Bridgewater'ı çok severim. Albümümü kaydetmeye gideceğim gün, Bridgewater'dan bir paket aldım. İçinden siyah beyaz bir fotoğraf çıktı; kollarını açıp poz vermiş, üzerine de "God Bless You" (Tanrı Seni Korusun) diye yazmış. O güne denk gelmesi çok hoş bir tesadüftü benim için. Tuck&Patti'yi de çok severim ayrıca.

"Tek başıma ders aldım"

Sizin bir özelliğiniz de Türkiye'nin ilk üniversite mezunu moda tasarımcısı oluşunuz. Vakko için de tasarımlar yaptınız ama resim ve müzik ağır bastı...
Evet, 1982 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü-Tekstil Tasarımı Ana Sanat Dalı bünyesindeki Moda Tasarımı bölümüne girdim. Moda konusunda üniversite bünyesinde açılmış ilk bölümdü bu. Modayı bir tek ben seçmişim... Bölüm başkanı Ayten Sürür'den tek başıma ders aldım. Hocam okulda kalmamı çok istemişti. Eğitmenlikte mutlu olabilirdim belki ama 08.00-17.00 gibi zaman kısıtlamaları yaratıcılığı engelliyor bence.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler