Kültür Sanat New York’ta Babil’in Asma Bahçeleri

New York’ta Babil’in Asma Bahçeleri

07.02.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dünya Ticaret Merkezi’nin yerine yapılması önerilen yapıların mimari planları sergileniyor.

New York’ta Babil’in Asma Bahçeleri

New York’ta Babil’in Asma Bahçeleri

Dünya Ticaret Merkezi’nin yerine yapılması önerilen yapıların mimari planları sergileniyor.

ŞEBNEM ŞENYENER / NEW YORK

New York’ta Babil’in Asma Bahçeleri
Hudson Nehri kıyısında, Manhattan’ın batı yakasında yeni sanat merkezi haline gelen semtteki Max Protetch adlı galeri yeni bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergide Dünya Ticaret Merkezi’nin yerine yapılması önerilen yapıların mimari planları sergileniyor.
Yaklaşık altmış projeyi içeren gayri resmi öneriler yeni bir geleceğin estetiğini hayal etmeye can atan Manhattanlıların ilgi odağına dönüşüverdi hemen. Önerilerin çoğu şu an kırk metre derinliğinde on altı futbol sahası genişliğindeki çukurun üzerine inşa edilecek yapılardan oluşuyor.
Kapıdan içeri girer girmez, İkiz Kuleler’i hatırlatırcasına iki dikey sıra halinde duvara asılmış, sekiz adet siyah beyaz fotoğraf çıktı karşıma. Bunlardan üç tanesinin altındaki tarih 1966. Bu üç fotoğraf, Dünya Ticaret Merkezi’nin Manhattan’daki diğer gökdelenler arasında ilk tasarımı. Minuro Yamasaki’nin Japon estetiği tasarım aşamasındayken dahi sebebi anlaşılamayan bir şekilde Manhattan’ın güneyine, Hürriyet abidesinin tam karşısına adeta cuk oturmuş. Kısacası onları buraya yerleştiren inşaatın tamamlanmasından sonra geçen yirmiyi aşkın yılın verdiği göz aşinalığı filan gibi bir tesadüf eseri değil. Tersine yirmi yıl boyunca Manhattan onlara benzemeye adamış kendisini besbelli. Sonunda kulelerin ikiliği bütün şehrin iliğine kemiğine işlemiş.

Yeşil sahalar
Sonra duvarlarda birbiri ardına sıralanmış Dünya Ticaret Merkezi’nin çeşitli yorumları, daha doğrusu geleceğin ilk izleri ile karşılaştım. Projelerin neredeyse hepsi New York kadar konuşkan çıktı. Enformasyon çağı ikiz İkizleri, nümerik yapı tasarımının mimarı Hani Raşhid konuşkan New Yorklulardan biri belli: "Minuro Yamasaki’nin Dünya Ticaret Merkezi sadece modernliğin olaganüstü harika bir ifadesi olmakla kalmayıp, insan ruhunun sınırsızlığının bir abidesiydi. Dünya Ticaret Merkezi altmışlı yılların uzayı fetheden insanoğlu estetiğiyle yapılmıştı. Biz projemizdeki İkiz İkizler için çağımızın iletişim ve enformasyon çağı olmasını dikkate aldık."
Doğa, ışık, mekân, iç ve dış satıh ve yapıların daha pek çok özelliğini temsil eden sayıların nasıl bir biçim alabileceğini tasarlamaya yönelik bu proje pek gerçekçi gelmedi nedense.
FEMA adlı projenin sahibi Mel Chin daha edebi bir yaklaşıma sahip. Proje metni girişinde Amerika’nın güneyli yazarı William Faulkner’dan bir alıntı var: "... göğe doğru umutsuzca ve yenik uzanmış, yağmur ve ölüm mevsiminin bağrından" Chin inşa ve işgal yerine yeni alanlar yaratma yanlısı. Dünya Ticaret Merkezi’nin yerinde yeşil saha öneriyor: "Sorun geçmişin barınaklarının yerini alacak binaların inşası değil, gelecek için hangi binaların inşa edileceği sorunudur. Terörizmin yıkıcı güçleri ve askeri tasavvurun korkunç icatları savaşı kışkırtırken, böyle bir durum karşısındaki yaratıcı birey ya da ekibin ne ürettiği sorunudur. Brecht, Benjamin’e ‘Geçmişin iyi hatıraları üzerine değil, geleceğin kötü ihtimalleri üzerine düşün’ dememiş miydi? Ölüm, kül ve yıkım üzerinde yükselecek olan projemiz FEMA sıfır noktasında yeşil sahalar kurulmasını öneriyor."
FEMA’nın yeşil sahaları tek boyutlu değil, işin tuhaf yanı Babil’in Asma Bahçeleri gibi yüksek asma katlardan oluşuyor. Gökdelenlerin arasına asılan yeşil sahalar ilginç bir New York hayali doğrusu. Asansörlerle onlarca kat yukarıda asılı bahçelere erişmek, bulutlara değmek, o bahçelerde aşk şarkıları söylemek ve sevgiliyle el ele dolaşmak da var geleceğin resminde.

Açık sözlü tasarım
NOX adlı mimarlık kuruluşu iyimser bir yaklaşım sergilemiş: "Her şeyden önce yeni yapılacak olan binalar eski binalardan yüksek mi alçak mı olmalı? Böyle soruların sosyal, duygusal, siyasi ve ekonomik cevapları olacaktır şüphesiz. Eskisinden alçak bir bina mı türünden sorular mimarların alanı dışına taşar. Mimarların burada düşünmesi gereken şey küreselliği kente geri nasıl taşıyacakları olmalıdır." NOX, bu soruların cevabını önerisindeki spiral binalarla veriyor. Bu binaların şehre uyum sağladığını söylemek zor. İnsanlık türünden diskurlara giren, özgürlükten dem vuran, ruhsal yorumlara takılan projeler önerilerin çoğunluğu.
New York’ta Babil’in Asma Bahçeleri
Bunların tam ortasında yer alan Moris Adjmi’ye ait tasarım en açık sözlüsü aslında. Amerikan bayrağı şeklindeki gökdelenin sırıtan milliyetçiliğini, spiral ya da amalgam estetikle saklanamayacağını kanıtlıyor. Öneriler arasında karmaşık bir güneş saati de var. Bu tasarım Sıfır Noktası’nı çevreleyen anıt duvarının tam orta yerinde açılan delikten, uçakların İkiz kulelere çarptıkları anda güneşin yansımasıyla oluşacak ışık oyunlarına sahne niteliğinde. İkizleri aynen inşa edip ortalarına yüz basamakla inilen bir anma çukuru kazmak fikri de tasarımlar arasında. Nitekim bu fikre destek veren epey ziyaretçiye rastladım.
Steven Holl, Dünya Ticaret Merkezi’nin yerinde aynı alanı kaplayan ve aynı yüksekliğe ulaşan dört köşeli yürüyüş yolunu tasarlayan mimar. Tasarısının özünde adeta bir Hac yolu ya da yeni bir Kâbe yatıyor sanki.
Benim tercihim Eytan Kaufman’ın tasarımı "yaya köprüsü" oldu. Dünya Ticaret Merkezi’nin yerinde hayatlarını kaybedenler için bir dünya anıtı ve anıtı çevreleyen kültürel, ticari faaliyet merkezleri, turistleri ve ziyaretçileri ağırlayacak mekânlar ve işyerlerini New Jersey’e bağlayan ancak sadece yayaların kullanabileceği bir köprü. Tasarıma bakıldığında aynı 1966 tarihli Dünya Ticaret Merkezi tasarımı gibi şehrin estetiğini tamamlayan hatta şimdiden sanki oradaymış izlenimi veren bir yapı. Üstelik kaybedilenin yerini doldurmak, yenisini, daha yükseğini, daha alçağını inşa etmekten, insanlığın büyük ya da küçük geleceğinden, özgürlükten dem vurmak yerine New York’un geleceğini günümüzde bulan bu projeye oyumu verip galeriden öyle ayrıldım.




KÜLTÜR & SANAT