“Pleasantvilleö, ekranlardan empoze edilen yaşam tarzlarıyla gerçeklik arasındaki kopukluğa değiniyor
Alin Taşçıyan
Televizyon dizileri, reklamlar, bazı filmler ve kitaplar bize özlem duyduğumuz dünyalar yaratır. Yoksullar, dargelirliler, zenginlerin ne kadar mutsuz, hasta ve alçak olabileceklerini izleyip kendi hallerine şükreder. Yalnız insanlar için mutlu aileler, aile sorunlarından bunalanlar için romantik çiftler, gençler için idoller, canı sıkılanlar için serüvenler, dokuzdan beşe çalışanlar için iş dünyasının entrikaları, tembeller için eve naklen konser ve maç yayını... Sağlıklı yaşamak, zayıf kalmak isteyenlere light ürünler, hız ve heyecan arayanlara çarpıcı kadınları ayartacak otomobiller, ev işlerinden bezmiş kadınlara süpergüçlere sahip temizlik malzemeleri, apartman dairelerini tıkılmışlara çiçekli bahçe içinde evlerde oturan mutlu aileler...
İnsanların, bakımlı, zayıf, bembeyaz dişli, şık ve mütemadiyen mütebessim olduğu bu diziler, reklamlar, filmler sizi de sıkmıyor mu? İngiliz filmlerini oyuncular çirkin olduğu için izlemediklerini söyleyenleri ömür boyu aynaya bakmaya mahkum etmek gelmiyor mu içinizden?
Gary Ross'un yazıp yönettiği Pleasantville, doğrudan Amerikan toplumunun nostaljisini hedef alan bir eleştiri olmasına karşın, bize ekranlardan empoze edilen yaşam tarzlarıyla gerçeklik arasındaki kopukluğa değiniyor. Ayrıca, ellili yıllar Amerikan toplum değerlerini tamamen dışlamayıp günümüzü de eleştiriyor.
"Pleasantville" sağlam tekniğiyle de övgüye değer bir film. Siyah beyaz ve renkli görüntülerin bir arada kullanımı hiç aksamıyor. Görsel efektleri ve sanat yönetimi çok iyi tasarlanmış.
Filmin kahramanları David ve Jennifer, iki mutsuz genç. David bölünmüş aileden, ilgisizlikten bunalmış. Jennifer, aklını erkekler ve seksle bozmuş. David, ellili yılların siyah beyaz sitcom'u "Pleasantville"in 'sterilize' dünyasını ağzı açık izliyor. Bu dizinin saha kadar yayınlanacağı ve bin
dolar ödüllü bir yarışmaya yapılacağı gece, Jennifer'ın okulun yakışıklısıyla MTV'de konser (bahane tabii) izleyeceği tutar. İki kardeş kavga ederken uzaktan kumanda aleti kırılır. Gizemli biçimde ortaya çıkan bir televizyon tamircisinin verdiği yeni kumanda onları Pleasantville'e götürüverir. Parker ailesinin çocukları Bud ve Mary Sue'ya dönüşürler. Diziyi ezbere bilen david, duruma hakim olur. Televizyon tamircisini onları geri döndürmeye ikna edene kadar durumu idare ederler... Hem de nasıl!
Doksanlardan ithal iki kardeş Pleasantville'in düzenine çomak sokar. Her şeyi bilen baba, mutfakta harikalar yaratan anne, ayrı yataklarda yatan evli çiftler, en fazla ele ele tutuşan aşıklar, kültür sanat etkinliklerinden bihaber, kuralcı toplum kumdan kaleler gibi dağılıverir. Seks yapma, kitap okuma, Pleasantville'in dışında bir yerler olabileceği düşüncesi yaygınlaştıkça siyah beyaz Pleasantville renklenmeye başlar. Değişim, farklılaşma, kuralların bozulması, bireylerin özgürleşmesi kasabayı birbirine katar. Hala siyah beyaz olanlar Nazilerin kitap yakma, Amerikalı beyaz ırkçıların renklileri dışlama, tutucuların sanatı ahlaksızlık olarak yorumlama, erkeklerin kadın hakları ve cinsel özgürlüğü kabul etmeme politikaları mikro düzeyde Pleasantville'de belirir...
Filmin eleştirel içeriği ve göndermeleri bir yazıya sığamayacak kadar zengin. Mutlaka izlemenizi öneririm.
"Yaşamın Renkleri / Pleasantville" - Yönetmen / Senarist: Gary Ross / Görüntü: John Lindley / Müzik: Randy Newman / Oyuncular: Tobey Maguire (David / Bud), Reese Witherspoon (Jennifer / Mary Sue), Joan Allen (Betty) William H. Macy (George), Jeff Daniels (Bay Johnson), Don Knotts (TV tamircisi), J. T. Walsh (Ticaret Odası Başkanı).