Kültür Sanat Savaşın ve barışın sanatı

Savaşın ve barışın sanatı

02.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Savaşın ve barışın sanatı

Savaşın ve barışın sanatı


Mafya bağlantılı seks, aşk, dinleme, dinletme, aldatma, hakaret etme, Nuriş, Nuriş'in annesi ve bilumum baldırı çıplak haberlerinden dolayı siniriniz bozulduysa, "bu memlekette insan kalmadı" hezeyanlarındaysanız, gazetelerde adı pek sık geçmeyen, nefis bir kadından bahsetmek istiyorum: Nazan Ölçer. Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Ölçer, geçtiğimiz günlerde Paris, Versailles'deki sergi ile Fransızları şaşırtmıştı. Şimdi de Polonya sergisi ile bizleri şaşırtacak.
Cumhurbaşkanı'nın takviminde uygun bir gün bulabilirse, Nazan Hanım birkaç hafta sonra İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde "Savaş ve Barış" adlı bir sergi açacak. Ölçer'in düşlerinden biri olan bu sergi, 15. yüzyıldan 19. yüzyıl sonlarına kadar Polonya koleksiyonlarında bulunan eserleri ilk kez gün ışığına çıkarıyor.
"Lech Walesa'nın ziyaretindeki kültür anlaşmasının maddelerinden biri bu sergi oldu. En azından beş yıldır üzerinde çalışıyoruz" diyor Ölçer sergiyi anlatırken. En ilgi çekici bölüm olarak ise 2. Viyana seferi sonrası Polonya payına düşen Osmanlı ganimetine dikkat çekiyor.
Viyana Tarih Müzesi'nden gelecek olan bir portresinin de sergide bulunacağı Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya ve maiyetindeki yüksek rütbeli kumandanlara ait çeşitli eşya, Viyana'yı kuşatmadan kurtarmak üzere oluşturulan ve çeşitli Avrupa krallık, prenslik ve dükalıklarının katıldığı Haçlı ordusunca pay edilmiş. En büyük ganimet ise, bu ordunun komutanı ve zaferin mimarı Kral III. Jon Jobieski tarafından Lehistan'a (bugünkü Polonya) götürülmüş.
Türkiye'de ilk kez sergilenen eserler arasında neler yok ki:
- Aralarında Fatih Sultan Mehmet'in 1456 tarihli Sırpça mektubu ile Mihrimah Sultan'ın Kral Jigismund August'a gönderdiği mektubun da yer aldığı mektuplar,
- Hotin Savaşı ve barışına ait büyük boy tablolar,
- 1414, Çelebi Mehmet döneminden itibaren sefaretnameler,
- Huzura kabul resimleri,
- Viyana kuşatmasına ait resim, tablo, belgeler,
- Fermanlar, el yazmaları, Kuranlar,
- Kumaş, halı, yastık ve el işlemeleri,
- Bizde nüshası olmayan Karlofça barış antlaşmasının, Mehmet Rami Efendi tarafından imzalanan orijinal metni,
- Ressam Chlelowski'den ders alan Sultan Abdülaziz'in resim defteri vb.
İşte böyle, 1683'ten beri Polonya müzelerinde, saraylarda saklanan tarihimizin dönüm noktasına şahitlik etmiş 332 eser, Osmanlı Devleti'nin 700. kuruluş yıldönümünde kısa bir süre için bile olsa vatanlarına dönecekler.

Alev Ebüzziya'dan gündelik hayata dair...

Bu hafta çok hoş sergiler açıldı. Gittiğim ilk sergi Alev Ebüzziya'nın "Alev At Beymen Home"u oldu. Çok hoştu. Serginin İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde açılması zaten başlı başına bir güzellikti. (Basın Cağaloğlu'ndan ayrılalı beri bahçesinde ödül törenleri yapılan, çay içilen Müze de hayatımızdan çıktı). Esmer güzeli arpist bir kız ile, yakışıklı bir delikanlının nağmeleri eşliğinde gezilen sergi, düzenlemesi ile de dikkat çekici idi.
Alev Ebüzziya'ya gelince: Elinin değdiği her şeyi sanat düzeyine çıkaran, kendisi de tasarım harikası olan bu kadın, bu sefer de günlük yaşamımızda kullandığımız nesneleri sanata katmış. Serginin öyküsü de zaten günlük bir muhabbete dayanıyor. Sohbet sırasında Alev Hanım "Bizde niye tasarım yok, çaydanlığı alırsınız kupa elinizi yakar, cezve elinizde kalır" filan derken, Beymenciler "Buyrun yapın o zaman" demişler. Böylece, Ebüzziya'yı 2.5 yıl uğraştıracak bir tasarım süreci başlamış. "Ben de ağzımın payını aldım" diyor gülerek.
El yapımı kristal koleksiyonu Denizli Şişecam Fabrikası'nda 6 ayda üretilmiş, gümüş koleksiyonu 925 ayar saf kupa, vazo, kase, meyve tabağı ve çay tabağından oluşuyor, tekstil koleksiyonu yerli üreticiler tarafından özel olarak dokunmuş ve boyanmış.
Paris'te yaşayan Alev Ebüzziya'nın dünyaca ünlü porselen üreticisi Royal Copenhagen için, değişen yaşam tarzına ve yemek kültürüne göre tasarladığı lacivert dekorlu "Sirius" porselen yemek takımı ile platin dekorlu "Mignight" çanak serisi de "Alev At Beymen Home" koleksiyonunda yer alıyor.
Sanatçının geçmişten izler taşıyıp, geleceğe ışık tutan yapıtlarının fiyatları 5.5 milyon ile 375 milyon lira arasında değişiyor.

Sanatçıların yeni hükümetten beklentileri

Hükümet kurma çalışmalarının sürdürüldüğü günlerde, 36 sanat örgütü toplandı ve Özerk Sanat Kurulu Girişim Konseyi olarak TBMM'nin yeni üyelerini sanata duyarlı olmaya çağırdı.
Hükümetin kurulduğu şu günlerde sanatçılar beklentilerini şöyle dile getiriyorlar;
"Yeni bir bin yıla girerken sanat ortamının önümüzdeki çağa hazırlanması, gereklerine uyum sağlayabilmesi, ülkemizin uluslararası ortama planlı bir biçimde açılması, ancak kültür sanat alanına ağırlıklı bir yatırım yapılması ve destek sağlanması ile gerçekleşebilir. Sanatçının ve sanat üretiminin desteklenmesi ise öncelikle kısa ve uzun vadeli projeler üretilmesi ve bunların sistemli olarak uygulanması ile somut hedeflerine ulaşabilir. Sanat alanına yapılan plansız yatırımlar, projesiz, hedefleri saptanmamış etkinlikler, kültür sanat ortamına yarar değil zarar getirmektedir. Devlet sanat ilişkisi, devletin sanata desteği, devlet bürokrasisinin karar verici ve uygulayıcı olması durumunda değil, yalnızca sanatçının aktif karar verici olması ile sağlıklı sonuçlara ulaşabilir."
Mesele net değil mi?
Dünyanın en gariban, en sanatsız toplumu olmak istemiyorsak, şarkıcılara sanatçı demekten kurtulmak istiyorsak devlet, sanat konusunda karar verici olmaktan çıkmalı.
Yarın çok geç olmadan, lütfen!..

Cafer Bater sergisi uzatıldı

Türkiye’nin en önemli suluboya ressamlarından Cafer Bater’in, Sadberk Hanım Müzesi’ndeki resim sergisi, gördüğü ilgi üzerine 29 Haziran’a dek uzatıldı. 1994 yılında yitirdiğimiz sanatçının sergisinde yer alan yapıtların çoğu İstanbul, Venedik, Paris peyzajları, Mayorka, Piza, Roma’dan izlenimler , Provence’da uyuklayan yaşlılar, Poyrazköy’de balıkçı tekneleri, Göksu’da, Haliç’te uyuklayan kayıklar, Dragos’da mor kayalar, Süleymaniye’nin görkemli kubbesi ya da Kalamış’ın cıvıltısı... Resim eleştirmeni Kaya Özsezgin, 1994 yılında yitirdiğimiz Cafer Bater için şöyle diyordu: “Soyutunu sınırına yaklaşan resimlerinde bile, yeterince algılanmış bir doğa beğenisinin, yaşama sevincinin izlerini seçmek mümkündür. Onun resimlerini anlamak ve duyabilmek için, bu yaşama sevincinin izlerini sürmek yeterli... İşte bu sergi, yaşama sevincinin ürünlerini bir araya getiriyor. Cafer Bater sergisi, 29 haziran’a dek Sadberk Hanım Müzesi’nde (Çarşamba dışında her gün) izlenebilir.