Kültür Sanat Sevgilisinin yanında bozmak istemedim

Sevgilisinin yanında bozmak istemedim

27.05.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

“Ne olur kusura bakmayın, böyle damdan düşer gibi oldu ama sizi bir büyüğüm gibi, ailem gibi gördüğüm için bir arkadaşımı size tanıştırmak istiyorum.”

Sevgilisinin yanında bozmak istemedim

 

İçimden, “Hoppalaaa!” dedim. Bu gerçekten benim için büyük bir sürpriz olmuştu. Aile büyüğüydüm demek. Yani bir baba gibi…

Haberin Devamı

Birden arkamda bir ses duydum. “Nasılsınız Kızıl Komiser’im? Şapkanızı takmamışsınız bu akşam.”

Ses tanıdık geliyordu. Arkamı dönüp bakınca sesinin yanısıra yüzünün de tanıdık olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Başında Che kepi ve ağzında da sahte bir puro vardı.

Zonguldak’tayken bana “Kızıl komiser” lakabını takan ve başımı derde sokan Narkotik’ten Engin Soytay’dı bu. Onun lakabı ise biraz soyadından, biraz da eğlendirici birisi olmasından ve özellikle de amirlerine fıkralar anlatarak sempatik görünmeye çalışmasından ötürü “Soytarı”ydı.

“Neler oluyor Zühre, nereden çıktı bu Engin?”

Zühre utangaç bir yüzle sırıtıyordu. “Yani bu önceden hazırlanmış bir sürpriz mi?” diye sordum.  “Öyle de denebilir Kızıl!” dedi beriki. Ben hala Zühre’ye bakmaya devam ediyordum. Tam bir soytarıydı. Lakap ona cuk oturmuştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. İşaret parmaklarımı birbirine sürterek gecenin sorusunu sordum.

Haberin Devamı

***

“Siz şimdi birlikte misiniz?”

“Evet Komiser’im yakında nişanımız var.”

“O zaman ikinizi de tebrik ederim.” dedikten sonra yanıma hızla gelen Engin’le kucaklaştık, öpüştük.

Neler beklerken, neyle karşılaşmıştım. Eee, boşuna dememişlerdi. Misafir umduğunu değil bulduğunu yer diye…

Elbette ki Zühre’yle birlikte olmayı, hele hele yatmayı falan düşünmüyordum. Zaten işi o safhaya getirmeye hiç niyetim yoktu. Ama ufak ufak flörtleşmeler fena olmuyordu. Belki de ihtiyacım olan bir şeydi. Gerçekten şaşkındım. Engin’den çok hoşlanmazdım. Biraz kirli işlere bulaştığını düşünüyordum. Gerçi doğrudan tanık olmadım; günahını almak istemem ama uyuşturucu tacirleriyle, köstebeklerle, muhbirlerle içli dışlı çalışırdı.

Sonuçta, biri beni eskiden ihbar eden, diğeri de beni bugün ihbar eden iki kişinin mutluluk haberini almış oldum. Buna sevineyim mi üzüleyim mi doğrusu bilemedim. Benim için bu gecenin tek karlı yanı, keyif içinde köfteleri hazmetmeye çalışan bir mideye sahip olmamdı.

Engin’le eski günleri, anıları yad ettik. O dönemdeki arkadaşların şimdi neler yaptığını konuştuk. Zühre’nin sorusu üzerine benim nasıl “kızıl” lakabını aldığımı anlattık. Güldük gülüştük ve gecenin sonunda onları bir kez daha tebrik ederek yanlarından ayrıldım. Oturduğumuz süre boyunca Engin’e lakabıyla seslenmedim ve şakalaşmadım. Kısaca sevgilisinin yanında bozmak istemedim. O da bunu fark etmiş olacak ki, bakışlarında bir minnet ifadesi sezmiştim. Zühre’ye de, “Sen yarın gelme, keyfine bak, izin gününde sevdiğin adamla birlikte olman daha doğru olur. Ben hallederim merak etme!” dedim. Gözleri parladı; teşekkür etti. “Bir ihtiyacınız olursa lütfen beni arayın.” demeyi de ihmal etmedi. Otel yerine eve gitmeye karar vermiştim. Nefis köfteler için de teşekkür etmeyi unutmadım tabii.

Haberin Devamı

Engin de Muğla’ya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne yeni tayin olmuştu. Narkotik’ten Kaçakçılık şubeye geçiş yapmıştı anlaşılan. Bunu ilk kez bu gece öğrenmiştim. Yakında göreve başlayacaktı. Zühre ile birlikte ev arıyorlardı. Tanışmaları Ankara’da olmuştu anlattıklarına göre. Zühre Ankara’da bir süre Narkotik’te çalışmış ve orada tanışıp iyi arkadaş olmuşlardı. Arkadaşlıklarını ilerletip bugüne kadar devam ettirmişlerdi. 

Haberin Devamı

***

Son anda fikrimi değiştirip Bodrum’da kalmaya karar verdim. Yorgun olduğum için Muğla’ya kadar araç sürmeye cesaret edemedim. Barbaros’u arayayacaktım ama sonra vazgeçtim. Ona takılırsam sabahı edebilirdim. Sohbet etmeye de hiç halim yoktu. Tek arzum biran önce yatağa yatıp sabaha kadar deliksiz bir uyku çekmekti. Sonra tekrar fikrimi değiştirip Yalıkavak’a gidip orada kalmanın daha doğru olacağını düşündüm. Çünkü erkenden bu işi halledebilirsem yarınki tatil günüme de biraz zaman bırakabilirdim.

Bu sezonda otellerde rahatlıkla yer bulurum diye düşünüp oda ayırtmak için telefon etmeye gerek duymadım. Engin soytarısına aklım takıldı birden. Zühre ile birlikte çalışmak demek Soytarı’nın ekmeğine yağ sürmek demek olacaktı. Ne olup bittiğini Zühre’den öğrenecek ve fırsat bulduğunda da beni faka bastıracaktı. Tabii bu sadece bir tahmindi. Karakter yapısının buna uygun olduğunu düşünüyordum.  Yıllar içinde kişiliğinde olumlu anlamda bir değişim olmadıysa tabii…  Üstelik yıllarca Narkotik’te çalıştıktan sonra Muğla’ya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele’ye atanması biraz kafamı da karıştırmıştı. Demek ki Narkotik’ten alınmıştı. Ama muhtemelen hakkında kesin bir suçlama yoktu ve emniyet onu başka bir birime atamayı uygun görmüştü. Belki de kendi isteğiyle geçmişti.

Haberin Devamı

Zühre ve Soytarı’yı bir tarafa bırakmalıydım, çünkü Yalıkavak yoluna girmiştim. Ortakent döner kavşağından girdim ve yokuşu tırmanmaya başladım. Tepe noktasında yeldeğirmenlerinin silueti görülmüştü. Oraya vardığımda aşağıda Yalıkavak ışıl ışıl parlıyordu. Aracımla aşağı doğru virajlı yollardan inerken, otelden önce marinaya bakmak istiyordum.

Metin Caner’in on beş metrelik bir teknesi vardı. İsminin de Egeli olduğunu notlarıma bakmaya gerek duymadan hatırlamıştım. Saat on buçuğa geliyordu. Aracımı otoparka bırakıp Yalıkavak marinanın içinde yürümeye başladım. Ünlü markaların mağazalarının vitrinleri çok şıktı ve ışıklar içindeydi. Kafeteryalar ve barlarda tek tük müşteriler vardı. Marinada son derece lüks tekne ve yatlar sıra sıra diziliydi. Egeli isimli yelkenli tekneyi bulacağıma pek ihtimal vermesem de isimlere baka baka yürümeyi sürdürüyordum.

ARKASI YARIN...