24.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur demişti Özdemir Asaf. Ve benim neslimin günlük diline yerleşen şiirler yazmıştı:
Yaşamak değil,
Beni bu telaş öldürecek
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde,
Siz yoktunuz
Öyle bir kelime söylesem ki diyorum,
Dışarıda bir başkası kalmasa
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,
Birinciliği beyaza verdiler
Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş,
Sersem.
Ben seni beklerken ölmem ki...
Beklersem
Niyetim nerde kaldı şu eski karnabaharlar edebiyatı yapmak değil ama şimdilerde şiirin insanların günlük yaşamından tümüyle çıkmasını da hüzünle izlemiyor değilim.
Herkes telaştan ölecek gibi (zaten yollarda ölünmüyor mu?)
Belki de bu şiirsizlik yüzünden, benim neslimden iki sevgili arkadaşım, Beyoğlu'nda (Tati'den girilip hemen sola dönünce) "Şiirci" açtılar.
Şiirci bir şiir dükkanı. Nilgün Yurdalan ve Muzaffer Olca bu topraklarda yazılmış tüm dillerdeki şiirleri derliyor, topluyor, arşivliyorlar.
Merdiven altı yayıncıları da denilen kendi şiirini kendi bastıranlara, en çok da Anadolu'daki sanat dergilerine ulaşmayı hedefliyorlar. Onların ciddi bir potansiyel olduğuna inanıyorlar.
Artık baskısı kalmamış eski şiirleri fotokopi ile çoğaltmak, el yazmaları toplamak da "Şiirci"lerin çalışmaları arasında.
Sonbahar ile birlikte şiir dergisi "Sombahar"ın da kapandığı, şiire yer veren birkaç sanat dergisinin yanı sıra şiir dergisi olarak bir tek "Ludingirra"nın kaldığı (bildiğim kadarı ile) şiirsiz dünyamızda "Şiirci"ye uğramayı unutmayın. Biraz şiir okur, etnik müzik kasetlerine de göz atarsınız.