Kültür Sanat Sinema artık "saf" değil...

Sinema artık "saf" değil...

23.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sinema artık "saf" değil...

Sinema artık saf değil...


Sinema tarihinde kendine özgü kuramı ve anlayışıyla ayrıksı bir doruğa yerleştirilen Fransız usta Robert Bresson öldü


       Sinemayı yedinci sanat haline getirenlerden biriydi Robert Bresson. Andre Bazin'den Pauline Kael'e hemen her eleştirmen ve sinema tarihçisinin gözde yönetmenlerinden biriydi. Kendi tarzını bulmaya çalışan genç "auteur"lerin idolüydü. Onun için "sinemanın jansenisti", "en katolik sinemacı" dendi; sinema dili zarafet, içtenlik ve tinsellikle tanımlandı. Ama onun biçemine en çok yakışan niteleme "saf sinema" oldu.
       Bresson'un 25 Eylül 1907'de başlayan uzun ömrü 18 Aralık günü sessiz sedasız sona erdiğinden beri sinema artık "saf" değil...
       Bresson'un çabası, kabaca, sinemayı diğer sanat dallarının etkisinden arındırmak olarak özetlenebilir. Resim ve felsefe eğitimi gören, ressam ve fotoğrafçı olarak çalışan Bresson, dehasını otuzlu yılların başında senarist olarak girdiği sinemada ışıldatmayı yeğler. Sinemanın bir başka büyük ustası Rene Clair'in asistanlığını yapar. 1934'te orta metrajlı bır komedi olan "Les Affaires Publiques" ile kendini gösterir.
       2. Dünya Savaşı çıktığında Bresson askere alınır. 1939'da Almanlara esir düşer; bir yıl bir stalag'da kalır. Serbest kaldıktan sonra konvansiyonel tarzdaki ilk uzun metrajlı filmi, diyaloglarıın Jean Giraudoux'nun yazdığı, Bethanie rahibeleri arasında geçen "Les Anges du Peche / Günah Melekleri"ni gerçekleştirir. İkinci uzun metrajlı filmi "Les Dames du Bois de Boulogne / Boulogne Ormanı Hanımları" Diderot'nun "Jacques le Fataliste" adlı kitabında yer alan bir öyküden uyarlanır;diyalogları Jean Cocteau yazar; başrollerini başta Maria Casares olmak üzere Fransız sinemasının usta oyuncuları üstlenir.
       Bu kadar "konvansiyonel" olmak Bresson'a yetmiştir. Bir daha preofesyonel oyuncularla çalışmaz. Hep "model" olarak adlandırdığı amatörleri tercih eder ki aksiyondan çok duyguları yansıtabilsinler. Sinemayı da "sinematograf" olarak adlandırır, Bresson. Ona göre tiyatro, edebiyat, resim ve fotoğraf sinemayı zenginleştirmediği gibi amacından saptırır. Film çekmekteki amaç, yalnızca sinemayla anlatılabileni anlatmak; yalnızca sinematografla gösterilebileni göstermek olmalıdır. Edebiyat uyarlamaları yapmaya devam ettiği halde metinlerini anlayışına uygun biçimde senaryolaştırır. Diyalogları olabildiğince kısa ve özlü tutar.
       Uzun süreli bir çalışma sonucu kamera arkasına geçen Bresson'un setteki titizliğiyle başta amatör oyuncuları olmak üzere tüm ekibinin kapasitesini sonuna dek zorladığı anlatılagelir.
       Bresson'u bu tarzlar ve türler üstü saygınlığa eriştiren filmografisi sadece on dört filmden oluşur! Her biri bir başyapıt olarak karşılanır. İlk tipik Bresson yapımı "Journal d'un cure de campagne / Bir Taşra Rahibinin Güncesi" (1950) sekiz tane uluslararası ödül kazanır. Georges Bernanos'un kitabının edebi değeri beyazperdeye yansımıştır. Bresson, 1967'de bir başka başarılı Bernanos uyarlaması yapar: "Mouchette".
       1956 yapımı "Un condamne a mort s'est echappe / Bir İdam Mahkumu Kurtuldu" hapishane metaforu üzerinden yeryüzünün insan ruhunun hapishanesi olduğunu ve özgürleşmenin tanrının gücüyle sağlandığını anlatır. "Pickpocket / Yankesici" (1960), "Le Proces de Jeanne d'Arc / Jan Dark" (1962) Robert E. Lauder'ın "Tanrının Zerafetinin Sineması" olarak tanımladığı Bresson yaklaşımının örnekleridir.
       1966 yapımı "Au Hasard Balthasar / Rastgele Baltazar" bir eşeğin yaşamöyküsü aracığlıyla sahiplerinin, dolayısıyla insan karakterinin bir açınlamasıdır.
       Bresson, 1969'da "Une Femme Douce / Tatlı Bir Kadın" ve 1971!de "Quatre Nuits d'un Reveur / Bir Düşçünün Dört Gecesi" ile Dostoyevski'nin evrenini kendisininkiyle buluşturur.
       "Lancelot of the Lake / Gölün Lancelot'su" Kral Arthur'un şövalyesi Lancelot ile kraliçesi Guinevere arasındaki aşkı sorumluluk duygusundan ve Tanrı sevgisinden uzak bencil bir romantizmin simgesi olarak kullanır.
       1977'de "Le Diable Probablement / Herhalde Şeytan" ile "Mouchette" ve "tatlı Bir Kadın"daki gençlerin intiharı temasına geri döner.
       Bir ATM sekansıyla açılan son filmi "L'Argent" / Para", 76 yaşındaki Bresson'a Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan kazandırır. Ancak "Para" mutluluk getirmez! Bresson Kutsal Kitap'ın "Tekvin" (yaratılış) bölümünü sinemaya aktarmak için gerekli finansmanı sağlayamayınca sektöre küser, inzivaya çekilir.