Kültür Sanat Sundance, zamanın ruhunu yakalıyor

Sundance, zamanın ruhunu yakalıyor

27.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bu yıl 29 Ocak’ta başlayacak ‘bağımsız filmlerin platformu’ Sundance Film Festivali, takipçilerini Utah dağlarında değil, pandemi şartlarına uygun olarak ekran başında ağırlayacak. Festivaldeki filmlerin yüzde 50’sinin kadın yönetmenlerin imzasını taşıması ise cinsiyet eşitliği sağlıyor

Sundance, zamanın ruhunu yakalıyor

Robert Redford’un kurucusu olduğu ve “bağımsız sinemanın kalesi” olarak ünlenen Sundance Film Festivali, izleyicileri ile basını oldukları yerden takibe davet ediyor. 29 Ocak’ta başlayacak ve 3 Şubat’a dek devam edecek festival, ABD’de bazı mekânlarda fiziksel gösterimlere de ev sahipliği yapacak olsa da çevrimiçi gösterimlere ağırlık veriyor ve festival direktörü Tabitha Jackson’ın ifadesiyle “Bu yılı yeni izleyicilere, oldukları mekanda ve güvenli bir şekilde ulaşmak için bir fırsat” olarak görüyor. Sinema yazarları da festivali bu yıl “oldukları mekanda” çevrimiçi olarak takip edecek. Festivalin zamanın ruhuna uygun olması sadece ağırlıklı olarak çevrimiçi düzenlenmesiyle sınırlı değil. Özellikle #metoo hareketi sonrasında ağırlık kazanan ve cinsiyet eşitliğini merkeze alan eğilim Sundance’in programında kendisini gösteriyor. Festivalde gösterilecek 141’in filmin yüzde 49’u bir veya birden fazla kadın yönetmenin imzasını taşıyor. Festivalde ABD yapımı filmlerin yarışacağı kurmaca yarışmadaki filmlerin yüzde 50’si, belgesel yarışmanın ise yüzde 64’ü kadın yönetmenlere ait. Dünya sineması yarışmasında da oranlar benzer. Sundance’in en azından bu yılki programında erkek ağırlıklı sinema dünyasında değişim rüzgarının etkisinin görüldüğü açık.

Sundance, zamanın ruhunu yakalıyor



Kamera arkasına geçenler

Festivalin ABD yapımı filmler yarışmasında öne çıkan iki film, oyunculuk kariyerleriyle tanınan iki ünlü ismin yönetmen koltuğuna oturduğu yapımlar: Rebecca Hall (“Passing”) ve Robin Wright (“Land”). Hall’ın Sundance’de prömiyer yapacak, ilk yönetmenliği “Passing”, Nella Larsen’ın 1929 tarihli aynı adlı romanının sinema uyarlaması. Harlem’de geçen hikâye iki siyahi arkadaşın “beyazmış” gibi davranabilmesi üzerinden ırk ve kimlik konularına değiniyor. İki arkadaşı Tessa Thompson ve Ruth Negga canlandırıyor. 40 yılı aşkın oyunculuk kariyerinin ardından kamera arkasına geçen Robin Wright, “Land”de başrolü de üstleniyor.

Sundance, zamanın ruhunu yakalıyor



Başrolünü de üstendiği “House of Cards” dizisinin bazı bölümleri ve bir kısa filmle yönetmenliğe ısınan Wright, ilk uzun metrajı “Land”de ölümden döndükten sonra ıssız bir yerde bir kulübede yaşamaya başlayıp yeni bir hayat kurmaya çalışan bir kadını merkeze alıyor. Wright’ın son dönemde sinemada sıklıkla işlenen “doğayı seçen yalnız kadınlar” hikayelerine eklediği halka festivalde ilk kez gösterilecek.

Beklenen müzik belgeseli

“Spaced” dizisiyle İngiltere’de mizahın yeni temsilcilerinden birine dönüştükten sonra “Shaun of the Dead” ve “Baby Driver”ın da aralarında olduğu filmler Edgar Wright’ı sinema severlerin takip listelerinde yukarılara taşıdı. Bu yılki Sundance, Wright için özel bir önem taşıyor: Kariyerinin ilk belgeseli “The Sparks Brothers”ı festivalde sunacak.

Sundance, zamanın ruhunu yakalıyor



1960’larda büyüyen Los Angeles’lı kardeşler Ron ve Russell’ın “The Sparks” grubuyla sadece müziğe değil, sanatın her türüne verdikleri ilham, Wright’ın ilk belgeselinde işleyeceği konu… Wright, “The Sparks”ı şöyle tanımıyor: “Geride planda kalmış olsa da en sevdiğiniz grubun en sevdiği grup.”

Programda pandeminin  gölgesi geziyor

“One Child Nation”la tanınan Çin kökenli ABD’li belgeselci Nanfu Wang, festivalin merak uyandıran filmlerinden “In the Same Breath”te Kovid-19’un Vuhan’dan ABD’ye yayılmasını takip ederken, ülkelerin başkanları Xi Jinping ve Donald Trump’ın benzer yanlış ve sorumsuz davranışlarının da altını çiziyor. Tecrübeli belgeselcinin pandeminin birinci yılında sunduğu film, Sundance’in gündemi yakalayan filmlerinin başında geliyor. “Kill List” ve “A Field in England”ın ünlü yönetmeni Ben Wheatley ise koronavirüs gündemine bir korku gerilim filmiyle katılıyor: “In the Earth”. Yönetmen pandemi sırasında çektiği filminde, dünyada ölümcül bir virüse çare aranırken, ormanda bir yolculuğa çıkan bir bilim insanını merkeze alıyor.