Kültür Sanat Uyumsuz Çehov ve “Fişne Pahçesu"

Uyumsuz Çehov ve “Fişne Pahçesu"

22.05.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Uyumsuz Çehov ve “Fişne Pahçesu"

Uyumsuz Çehov ve “Fişne Pahçesu


12. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali Ferhan Şensoy’un sahneye koyduğu “Fişne Pahçesuöyla devam ediyor. Oyun bugün ve yarın 20.30’da Ses Tiyatrosu’nda izlenebilir


       Ne yapıyor bu adam burada? Unuttular mı yoksa? “Godot’yu bekliyor" diye bağırıyor Ferhan Şensoy. “Bu bir Çehov oyunu Ferhan Bey, Godot’nun ne işi var burada" diye soruyor izleyici kılığına girmiş biri. Aslında bu, izleyici kılığına girmiş kişi, gerçekte izleyici olduğunu biliyor da yine de izleyici kılığına girerek, bilmiyormuş gibi davranıyor.
       Ferhan Şensoy, Ortaoyuncular’da Çehov’un “Vişne Bahçesi" adlı oyununu “Fişne Pahçesu" olarak sahneye koyuyor. Ama bu Stanislavski’nin 17 Ocak 1904’de sahnelediği dram değil. Şensoy’un kaleminden mürekkep emmiş bir fars.
       İşin önemli yanı, Çehov’un da oyunlarını güldürü olarak nitelemesi. Ancak yıllarca Çehov’un oyunlarını sahneye koyan Stanislavski’nin buna verdiği yanıt: “Sıradan bir adam için bu bir trajedidir".
       Çehov, 2 Temmuz 1904’te veremden ölüyor. Ve Şensoy diyor ki:
       “Çehov’u Stanislavski verem etti. Çehov güldürü diye yazıyor, Stanislavski dram olarak sahneye koyuyor. Çehov ‘Vişne Bahçesi’ni izlediğinde oyunu çok dramatik bulmuş ve yeni bir oyun için başlangıç yazmış. ‘Oyun büyük bir sessizlikle başlar, uzaktan, kuş sesi, kedi sesi, köpek sesi, tren sesi falan duyulmaz!’ Ama bitirememiş. Biz biraz da Çehov’u savunan bir iş yapmış olduk."
       Karadeniz kıyısında bir Vişne Bahçesi, reçelinin reçetesi unutulduğu için hiçbir işe yaramayan, dallarında çürüyen vişneler. Lüks yaşamlarına para dayandıramayan ailenin satmak zorunda kaldığı bahçeyi yanlarında uşak olarak çalışan Lopahin satın alır. Artık eşyayı toplayıp çekip gitme zamanıdır. Ancak hiçbir şey unutmamak için büyük özen gösteren aile, yıllardır uşakları olarak çalışan Firs’i unutur bahçede. Firs arkalarından bakar, umursamaz bir şekilde kanepeye uzanır.

Absürd bir durum

       Şensoy’a göre uşak Firs’in sahnede unutulması uyumsuz tiyatro için mükemmel bir örnek. Şensoy oyunla ilgili bir denemesinde bir düş kuruyor, içinde Beckett ve Stanislavski’nin olduğu bir film çekiliyor.
       “Firs denen uşağın unutulması oyunun en yüksek yeri. Muhteşem bir final bu. Absürd bir şey. Beckett’in Çehov’un tiyatrosundan çok etkilendiğini düşünüyorum. Yaşasaydı, Çehov uyumsuz tiyatroya Beckett’ten önce varacaktı."
       “Vişne Bahçesi" sonunda, Şensoy’un yorumuyla bir güldürü... Oyun Türkiye’de geçiyor ve oyuncular Lazca konuşuyorlar, isimleri ise orijinal metindeki Rus isimler. “İsimleri yabancılaştırma unsuru olarak kullandık. Oyuncular bile bir ara birbirlerine dönüp ‘Ne acayip isimlerimiz var’ diyorlar... Kostümlerin üstü Rus, altı Laz."
       Şensoy, Karadeniz’de Rus Pazarı’nda satıcı ya da Nataşa olarak karşımıza çıkan Ruslar’ı Çehov’un “Üç Kız Kardeş" oyununa gönderme yaparak, üç nataşa olarak eklemiş oyuna. Sahneler, oyuncuların sık çalan telefonlarıyla kesiliyor. Telefon, yabancılaştırma olarak kullanılırken, telefonu çalma ihtimali olan izleyiciler için de bir uyarı oluyor.
       “Telefon Çehov’un hüzünlü yerlerini kırıp parantez içinde bizim koyduğumuz yerler. İzleyicinin telefonu ne kadar uyarırsan uyar, yine çalıyor. Biz de ‘niye çalıyor’u anlatmak istiyoruz. Bak, çalınca oyun duruyor. Aslında o çalan da bilinçli olarak çaldırmıyor, kapatmayı unutuyor gibi bir ugaklık var. Niye unutuyorsa..."
       Ortaoyuncular, Brecht, uyumsuz tiyatro, halk tiyatrosu, ortaoyunu ve daha pek çok tiyatro geleneğinden yararlanıyor. Yaptıkları yalnız ortaoyunu değil, tüm dünyanın geleneklerini bütünlüyor, ortaoyununu da barındıran yeni bir biçemi sahneye koyuyorlar.
       “Bugün ortaoyununun nasıl olması gerektiği bitecek bir tartışma değil. Zaten beslendiğimiz kaynakların pek çoğu, bizim kendi tiyatromuzda var. Hasan Efendi sahneye girmeden önce teneke çalarmış kuliste. Dikkat Hasan Efendi geliyor demek bu. Bu bizim geleneğimizde var, eğer Brecht ortaoyununu, Karagöz’ü görseydi, epiği Almanlar’a anlatması daha kolay olacaktı. Abdürrezzak Efendi, ‘Abdürrezzak Efendi Perdesi’ni yapmış. Yamalı bir bez parçası, kadife perde değil. Sonra Brecht de ‘Brecht Perdesi’ni yapıyor."

Sonuç: hâlâ bekliyoruz...

       Şensoy, Hasan Efendi’den Dümbüllü, Dümbüllü’den Özkul, Özkul’dan kendisine geçen kavuk nedeniyle yapılan “çağdaş meddah" yakıştırmasını anlamsız buluyor.
       “Meddahın uzantısıyım, ama çağdaş meddah lafını özünde anlamsız buluyorum. Çağdaş gaz lambası var mı? Artık spot var. Spota niye çağdaş gaz lambası demiyoruz. Çünkü değil. Çağdaşının adının meddah olması gerekmiyor. O zaman meddahlar Anadolu’yu geziyor kahvelerde oturarak öyküler anlatıyorlar. Bu anlatıcılıktır, oyunculuktan farklı. Benim yaptığımda bir tiyatro oyunculuğu, bir metin söz konusu. Bu metnin içinde doğaçlama da var, ancak tamamı değil. Fransızlar’ın bir atasözü var: El bezleriyle toz bezlerini karıştırmamak gerek."
       Ve bu kadar lafın ardından, izleyiciler oyunun bittiğini anlamazlar... Yani, şimdi bu adam niye burada?
       “Godot’yu bekliyorömuş...

       Festival’de
       Bugün: “Fişne Pahçesu", Ortaoyuncular, Ses Tiyatrosu, 20.30
       Yarın: “Lillian", Tiyatro Stüdyosu, Aziz Nesin Sahnesi, 20.30
       “Fişne Pahçesu", Ortaoyuncular, Ses Tiyatrosu, 20.30


Yazarlar