03.08.2008 - 00:28 | Son Güncellenme:
Yasemin Bay
Türkiye mimarlık tarihinin en önemli isimlerinden Şevki Vanlı, 28 Temmuz’da vefat etti. Vanlı, Türk mimarisine sadece yapılarıyla değil, düşünsel anlamda da katkıda bulundu. 50 yıllık meslek hayatında 50’den fazla jüri üyeliğinde bulunan Vanlı çok sayıda ödülün sahibi oldu; 1992’de aldığı Sinan Ödülü bunların en anlamlısıydı. Vanlı, mimarlık uygulamalarını sürdürürken, hep ayrı bir alan gibi görülen ‘mimarlık eleştirisi’ne de yöneldi...
Yazdığı kitaplarla, dergi yazılarıyla bu eleştiri türünü geliştirdi. Yüzlerce makalenin yanı sıra “Frank Lloyd Wright, İnsana Dönüş”, “Proje ve Uygulama”, “Mimarlık Sevgilim”, “Düşünceler ve Tasarımlar”, “Mimariden Konuşmak, Bilinmek İstenmeyen 20. Yüzyıl Türk Mimarlığı, Eleştirel Bakış” adlı beş kitaba imza attı.
Vanlı’nın ürettiği rafine mimarlık kültürü düşünülünce akla ilk gelenin OR-AN ve Türk modernizminin simgesi Ankara kenti olması kaçınılmaz. Vanlı’nın önemini Türk mimarlığının duayenlerinden Afife Batur şu sözlerle anlatıyor:
‘Mimarlık için yaşadı!’
“Şevki Vanlı çok yetenekli bir mimardı. Onun en önemli yapıtı kuşkusuz OR-AN’dır. Orada örnek bir yerleşim merkezi kurdu. En ileri yapı tekniklerini uygulayarak çevresine ters düşmeyen, zerafetini kaybetmeyen yapılara imza attı. Rafine bir mimarlık kültürünün oluşmasını sağladı.”
Mimar Doğan Hasol da Batur’la aynı görüşte:
“Şevki Vanlı bütün projelerine heyecanla yaklaşmış, rasyonalizm kalıplarından uzak biçim arayışlarına girişmiştir. OR-AN Yerleşkesi, Ankara’daki Erkeksu Çiftliği’nde bulunan golf, tenis, manej yapıları ve otel, Vanlı’nın mimarlık denemeleri için yarattığı bahanelerdi denilebilir. Mimarlık için yaşadı!”
Mimar da 2006 tarihli “Mimariden Konuşmak” adlı üç ciltlik kitabında, modernizmle kesiştiği noktayı şöyle ifade ediyor:
“1954 yılı başlarında Ankara’ya yerleştim. Yaklaşık on yılım ortama uyum ve kararsız uygulamalarla geçti. Sonra, ülkede en gelişmiş teknolojiyle, geniş bir Akdeniz geleneği doğrultusunda, özgür ve arayışçı bir modernizmde karar kıldım (...) Her ne kadar modern çağın bekçisi gibi görünsem de, kapılarım hiçbir yaklaşıma kapalı değildir.”
Eğitime önem verdi
Bunun arka planını Mimar Haydar Karabey şu sözleriyle aydınlatıyor:
“Vanlı, ‘mimarlığın mimarlık olduğu, ‘piyasa’cılık, ‘star’cılık oyunun henüz başlamadığı bir dönemin rol modellerinden, mesleğimizin saygın ve değerli insanlarından birini kaybettik. Vanlı yaşamını mimarlığın her alanında yararlı ve verimli olmaya adamıştı. Tesellimiz, böyle insanların arkalarında bıraktıkları ‘yapıt-yaşam’lardır.”
Bu ‘yapıt-yaşam’ın günümüzde de sürmesini sağlayan önemli bir unsur Vanlı’nın 1986’da kurduğu Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı’ydı.
Vanlı bu kurumu, mimarlık eğitiminin okul sonrasında da sürmesi gerektiğine inancıyla kurdu ve gerçekten de vakıf bu alanda önemli bir ihtiyacı karşıladı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Nimet Özgönül, Vanlı’nın oynadığı bu öncü rolü vurguluyor:
“Şevki Vanlı, mimarlık ortamının duayenlerinden biriydi. Modern mimarlığın kalıcı klasik çizgilerini günlük genel geçer akımların dışında tuttu. Modern mimarlığın Türkiye’de hem fikirsel hem de uygulama alanında savunucusu ve uygulamacısı olan Vanlı, meslek ve telif haklarını sonuna kadar takip etti, emsal oluşturdu.”
Saygıyla andığımız Vanlı’yı, belki de en iyi Mimar Aydan Balamir’in şu sözleri anlatıyor:
“Vanlı, geçtiğimiz yıl yaptığım söyleşiyi, bir sonraki kitabın vaadiyle bitiyordu. 81 yaşındaydı ve yeni kitabının çerçevesini belirlemişti. Ertesi gün bir daha uyanmayacak olsa, yine ağaç dikmekten geri kalmayan insanlardandı. Mimarlığa sevdalıydı.”
100’ü aşkın projesi var
Türkiye’deki ilk uydu-kent denemesi olan OR-AN’ın proje ve uygulamasını gerçekleştiren Şevki Vanlı ilk olarak 1954 yılında Ankara’daki Muammer Aksoy Apartmanı’nı yaptı. Vanlı’nın uygulanmış projelerinin sayısı ise 100’ü aşkın. Milli Kütüphane (Ankara, 1969), Beyrut Büyükelçiliği (1969), SSK İşhanı (Ankara, 1979), Tripoli Büyükelçiliği (1981) onun imzasını taşıyor.