Milliyet Executive Bir idol olarak 'para kazanmak'

Bir idol olarak 'para kazanmak'

14.07.2023 - 03:16 | Son Güncellenme:

Andrew Carnegie'nin önceleri yalnızca bir "idolü" vardı, o da "para kazanmak"tı. Sonra bir gün her şey değişti...

Bir idol olarak para kazanmak

ŞÜKRÜ ANDAÇ/Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü/ sukru.andac@milliyet.com.tr-  İskoç kökenli Amerikalı sanayici Andrew Carnegie, çelikten edindiği servetinin büyük bölümünü hayatının son 18 yılında hayır işlerine harcamaya başladı. Hayır kurumlarına, vakıflara ve üniversitelere bugüne uyarlayınca milyarlarca dolara denk gelen yardımlarda bulundu. Andrew Carnegie, New York'taki dünyanın en prestijli konser salonlarından Carnegie Hall'un da kurucusu...

Haberin Devamı

Bir idol olarak 'para kazanmak'

B aşarılı olmak ve zirveye tırmanmak... Hemen her yöneticinin arzuladığı; kurumların ve şirketlerin işe alım değerlendirmelerinde öncelik verdiği kritik konu. "Başarı" ve "zirve" kelimeleri oldukça masum görünmesine karşın; bu amaç uğrunda koşarken "kaybedilenler" hesap edildiğinde, durum her zaman mutluluk verici olmayabilir. Bireyler ve şirketler başarı ve zirve peşinde koşarlar; her nedense (!) asıl amacın "para" olduğunu söylemekten kaçınırlar. Ve bu yüzden; "para", başarılı yönetici ve şirketlerin hiçbir zaman öncelik listelerinde yokmuş gibi görünür. "Görülmeyen öncelik listesinde" ise hep en üst sıradaki yerini korur. Elbette durum her zaman bu akışta gitmeyebilir. Geleceği önceden görüp adım atanlar da bu hayatta yok değildir. "Hayatın Gizli Hazları" kitabından, Theodore Zeldin ile devam edelim... "Bir zamanlar teologların, azizlerin hayatları üzerinden geçinmeleri gibi, para kazanma serüvenleri kendilerini MBA öğrencilerinin kahramanları haline getiren tüm zengin insanlar arasında sanayinin önderlerinden Andrew Carnegie, göründüğü kadarıyla, Adam Smith'in ilkelerini uygulamak açısından en fazla şeyi yapmış kişi olarak öne çıkar. Haimabati Sen açlıktan ölmenin eşiğindeyken, Andrew Carnegie (1835-1919) gelmiş geçmiş en zengin insanlardan biri olma sürecini yaşıyordu. Yola koyulduğunda Haimabati'den bile yoksuldu, 12 yaşındayken okumayı bıraktı. Ancak yoksul akrabalarına bel bağlamak yerine zekâsını, albenisini, sevimliliğini, hafızasını ve enerjisini kullanarak kısa sürede çıraklıktan başlayıp dünyayı değiştiren telgraf, demiryolları, köprü inşaatı, demir çelik gibi endüstrilere girdi; işverenlerine kısa sürede onlar kadar zeki olduğunu ve bir miktar da daha hızlı düşünebildiğini kanıtlıyordu. Her bir durumda, en vaatkâr fırsatları tam da doğru anda yakalıyor ve oldukça hırslı hedeflerini yakalamasına en fazla yardımcı olabilecek insanlarla ilişkileri kuruyordu. 33 yaşına geldiğinde, bugünün parasıyla 75 milyon dolarlık varlığa sahipti. Sonrasındaysa bir karar verip kendi kendine şunları söyledi: "Bundan sonra hiçbir zaman para kazanma, servetini artırmak için çaba gösterme; her yıl eline geçen kârı hayır amaçlı kullan." Söylediğine göre o güne kadar yalnızca bir "idolü" vardı, o da "para kazanmaktı". Ama bu "en kötü tapınma" türlerinden biriydi. "Hiçbir idol, paraya tapınma kadar küçük düşürücü değildir" diyordu. Parayı yalnızca sabahları kazanmaya karar verdi, günün geri kalanını "eğitime ve sistematik olarak okumaya" adamaya başladı. 35 yaşında emekliye ayrılacaktı, "Oxford'a yerleşip edebiyatçılarla dostluk kurarak tam bir eğitim alacaktı" ve sonra da kendini yazmaya, toplumsal olaylara ve "daha yoksul sınıfların gelişimine" adayacaktı. Sabah yedide daima ofiste olmakla övünen bir iş arkadaşına şöyle söylemişti: "Bir günlük işi yapmak senin 10 saatini aldığına göre tembel bir adam olmalısın". "Benim yaptığım, başarılı insanları iş almaktır ve onlara hiçbir zaman emirler vermem. Yönlendirmelerinin öneri olmanın ötesine geçtiği çok enderdir. Burada sabahları onlardan raporları alırım. 1 saat içinde her şeyden kurtulmuş olurum, tüm önerilerimi göndermişimdir, günlük iş tamamdır ve dışarı çıkıp hayatın tadını çıkarmaya hazırımdır." Oxford'a hiçbir zaman gitmedi, şüphesiz bir hayal kırıklığı olmalıydı bu onun için; ama bunun yerine bütün dünyayı dolaştı. Carnegie, hayatının ikinci yarısının büyük bölümünü baş döndürücü bağışlar yapmaya başladı. Shakespeare'den Burns'ten bazı sayfaları ezbere söyleyebiliyordu. İyimserlik Carnegie'nin en güçlü yanlarından biriydi." Carnegie, öncü idi, ancak çalışanlarına yaptıkları iş karşılığı verdiği ücretler ve uzun çalışma saatlerinden dolayı hep eleştirilecekti. Ama yardımseverlikleri ile bugün hâlâ örnek alınacaklar arasında adını üst sıralara yazdırmayı başardı.