Pazar‘Hala gerçek anlamda uluslararası değiliz’

‘Hala gerçek anlamda uluslararası değiliz’

13.01.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

Barbaros ve Elif Tapan’ın davetlisi olarak 76. Altın Küre Ödül Töreni’ne katıldım. Kırmızı halıda yürüyüp Altın Küre’nin nabzını tuttum. Karga Seven Pictures’ın ortaklarından Emre Şahin’le de konuştum.

‘Hala gerçek anlamda uluslararası değiliz’

Geride bıraktığımız hafta jüri üyesi Barbaros Tapan ve eşi sevgili Elif Tapan’ın davetlisi olarak Los Angeles’ta düzenlenen 76. Altın Küre Ödül Töreni’ne katıldım. Kırmızı halıda yürüyüp, Kanal D Haber için Altın Küre’nin nabzını tuttuk. Sosyal medya hesaplarımızdan canlı yayınlar ile tüm olup biteni aktardık. Gecenin bence en iyi konuşması Kadın Oyuncu (Drama) dalında ödül alan Glenn Close’un yaptığı konuşmaydı. Kıyafetler çok konuşuldu herkes birbirinden şıktı. Ancak Lady Gaga kıyafetiyle özel bir mesaj verdi. "A Star Is Born"un 2018 yapımında rol alan Lady Gaga seçtiği kıyafetle 1954 yapımı "A Star Is Born"un başrol oyuncusu Judy Garland’ın filmde giydiği kıyafetin bir benzeriyle kırmızı halıda yürüyerek, Garland’a adeta saygı duruşunda bulundu. “Bohemian Rhapsody”deki rolüyle "En İyi Erkek Oyuncu (Drama) Ödülü"nü alan Rami Malek'in Nicole Kidman ile bir türlü selamlaşamaması gecenin en değişik ve de komik anlarından biriydi. Altın Küre için hazırlıklara erken başlamak gerek. Çünkü en geç saat 2 gibi alana giriş yapmak gerekiyor. Çok yoğun güvenlik önlemleri alındığı için; giriş yapmak çok da kolay değil. En eğlenceli kısım kırmızı halı. Sadece kırmızı halıda olup içeri giremeyen birçok kişi de var. Salonda töreni seyretmek zor çünkü az sayıda davetiye var. Ya aday olacaksınız ya jüri ya da jürinin davetlisi. Ben de Golden Globes jürisi Barbaros Tapan sayesinde ödül töreninin tüm ayrıntılarına hakim oldum. Tören saat 8 gibi bitiyor. Sonra beş farklı alanda beş büyük after parti başlıyor. Birbirinden ünlü isimler de burada boy gösteriyor. Bu sene en büyük organizasyonu HBO ve Instyle yaptı. Netflix’in partisiyse en eğlenceli olandı. Bu organizasyonlara girmek de ayrı bir zor tabii. Hepsi için isminizin önceden yazılı olması gerekiyor. Otele geçmemiz geç saatleri bulsa da o kadar yorgunluğa rağmen ertesi gün Sinem’le (Gündem) kendimizi Universal Studios Hollywood’da bulduk. Film setlerini yerinde gördükten sonra bu büyüye kapılmışken Türkiye’yi LA’de başarı ile temsil eden Karga Seven Pictures’ın ortaklarından Emre Şahin’le konuşmadan dönmek olmazdı. Şahin’le film sektörünü, Hollywod’da başarılı olmak için neler yapmak gerektiğini ve Netflix için çekecekleri yeni projeleri “Ottoman Rising”i Los Angeles’taki yapım şirketlerinde yani Hollywood’un kalbinde konuştuk.

Haberin Devamı

- Karga Seven’in hikayesini anlatır mısınız biraz? Kaç senedir Los Angeles’tasınız?

20 senedir LA’deyim. Karga 11 senelik bir şirket. Üç ortağız ben, Sarah Wetherbee ve Kelly McPherson. Onun öncesinde de zaten LA’de çalışıyordum sinema sektöründe. Asistanlıktan başlayıp, bütün basamakları tek tek tırmandım. Şimdi daha çok zamanımı alan şey yapımcılık ama asıl kalbimin içindeki yönetmenlik.

‘Hala gerçek anlamda uluslararası değiliz’

- Nasıl bu kadar, burada adı anılacak kadar büyüdünüz?

İlk birkaç sene varoluş savaşı verdik. Los Angeles’te tutunmak kolay değil. İlk birkaç projemiz iyi gitti. Ondan sonrakiler daha da iyi gitti. Giderek büyüdü ve bundan üç sene önce de Alman Red Arrow ortak oldu bizle. Senede aşağı yukarı 7-10 arasında proje devam ediyor.

Haberin Devamı

- Amerika için değil mi bu projeler?

Şirket Amerika odaklı ama geçen sene resmi olarak Türkiye’ye de bir ofis açtık. “Kayıt Dışı”nı yaptık Erkan Petekkaya’yla. Birkaç yeni projemiz de var. Mesela Suits’in uyarlamasını konuşuyoruz. Türkiye’de daha çok dizi ve sinema ağırlıklı, Amerika’daysa karışık yaptığımız işler. Bütün kanallarla çalışıyoruz. En son Megan Fox’la yaptığımız proje çok konuşuldu burada. Hatta çekimlerinin bir kısmını Türkiye’de yaptık. Megan Fox’un bir şekilde tarihi konuları değişik açılardan ele alıp, daha günümüze uygun, daha eğlenceli bir şekilde nasıl anlatabilirim diye düşündüğü bir projesi vardı. Bize geldi. Biz de projeyi alıp, geliştirdik.

- Çanakkale’de çektiğiniz mi?

Evet, o basından kaçmak için çok uğraştığımız. Ama onun devamı gelecek. Göbeklitepe’de de çekeceğiz. “Shot In The Dark” diye bir proje yaptık Netflix’e, o da çok tuttu.

“Ottoman Rising bizden ama uluslararası bir proje”

- Netflix’le ortak yeni bir çalışmanız olacak değil mi Türkiye’yi de ilgilendiren?

Netflix’le birkaç projemiz var şu anda Amerika’da yaptığımız ama onlar bir araştırma yaptırmışlar, dünyada en çok tanınan imparatorlukları sormuşlar. Osmanlı ve Roma imparatorlukları başı çekmiş. Bizim Türkiye bağlantımızı da bildikleri için bizi aradılar. Biz de ne yapabiliriz diye düşününce ortaya “Ottoman Rising” projesi çıktı.

Haberin Devamı

- “Ottoman Rising” dizi mi olacak peki?

Evet, projenin iskeleti şu anda altı bölüm İstanbul’un fethi ama oradan çeşitli yerlere açılıyor hikaye. Flashbackler de var, ileriye gidişler de.

- Bizde yani Türkiye’de daha önce yapılmış örnekleri gibi mi olacak?

Daha önce yapılmadığı şekilde olacak; diziyi daha genç, dinamik ve uluslararası bir görsel dilde yapacağız. Uluslararası karma bir kast yer alacak ve İngilizce olacak dili de. Tamamen “Netflix International” için çekilecek ayrıca Netflix’in olmadığı çok büyük bir pazar olan Çin’de de gösterilmesi için ciddi bir ortaklık yaptık. Yönetmenliğini de ben yapacağım. O nedenle türünün ilk örneği olacak diyebilirim. İngilizce ve mainstream (ana akım) altı bölüm hem Türkiye hem Osmanlıyı anlatan ilk dizi.

- Kastta çoğunluk Türk oyuncularda mı yabancı oyuncularda mı?

‘Hala gerçek anlamda uluslararası değiliz’

Çoğu Türk olacak oyuncuların ama aslında çıkış noktası öyle değildi. Ben daha yüzde elli-elli olur diye düşünüyordum başta. Ama kasta girdikçe şu hoşuma gitmeye başladı. Türkiye’den ne kadar oyuncu alıp götürebilirsek ne kadar tırnak içinde Türk ama uluslararası bir şey yapabilirsek o kadar iyi olur diye düşündüm. Bu aslında kamera arkası için de geçerli. Şu anda da öyle bir noktaya geldik ki ben bu projeye “bizden” ama her anlamıyla da uluslararası bir proje gibi bakıyorum.

Haberin Devamı

- Hepimizin düşündüğünden daha fazla İngilizcesi iyi oyuncu var demek ki Türkiye’de?

Ben yeterince iyi derece İngilizce bilen Türk oyuncu bulamam diye beklerken beklediğimden daha çok çıktı. Bildiğimiz isimler de var, gençlerden de çok var. Türk oyuncuların yanına uluslararası kast da koyarak çekmeyi amaçlıyoruz diziyi. Çok uluslu projelerin de sayısı arttıkça eskiden kalan Amerikan ya da İngiliz aksanı şartı da yok oluyor artık. Bu projede de çok farklı aksanlara tamamız.

“Türkiye’de dizi sektörü tükeniyor”

- Netflix’te yayınlanan ilk Türk dizisi “Muhafız”la ilgili ne düşünüyorsunuz peki?

Yapılması güzel, yapıldığına sevindim. İyi ve önemli bir adım. Özellikle de şu açıdan; böyle bir proje bizim ana akım televizyon kanallarında yapılamayacak bir projeydi. Farklı projelerin hayata geçmesi için yeni yolların açılabilmesi güzel. Tek yoldan gidince kıtlık oluyor. Kendimi de katarak söylüyorum; Türkiye’de dizi sektöründe izleyici de kalite de anlatılan da giderek düşüyor. Türkiye’de dizi sektörü tükeniyor. Yeni çıkışlar lazım “Muhafız” o yüzden önemli bir adım. Bizim projede de bunu yapmaya çalışıyorum. Türkiye’den “böyle farklı şeyler” de çıkabiliyor dedirtmek amacım.

Haberin Devamı

“Ottoman Rising’in senaryosu iddialı ve cüretkar oldu”

- Senaryosu kime ait “Ottoman Rising”in?

Ben, ortağım Kelly McPherson ve Elizabeth Lake; o da ünlü İngiliz bir senaristtir, üçümüz yazdık. Daha iddialı, genç, tamamen iyi hikaye üzerine kurulu ve cüretkar bir senaryo oldu. Amaç en güzel hikayeyi nasıl anlatırız, uluslararası bir hız ve dilde en iyiyi nasıl yaparız, bu süreçte de mümkün olduğu kadar çok Türk’le nasıl çalışırız. Netflix’le yapıyor olmamızın böyle bir avantajı var. En iyi hikaye nasıl olacaksa ona izin veriyor.

- Dizilerin uzun olması Türkiye’de çok büyük bir sorun ama değişmiyor.

Burada insanlara anlatmaya çalışınca anlayamıyor kimse. Haftada iki saatlik dizi çekmek olabilecek bir şey değil, sağlıklı da değil, normal de değil. Bunun artık değişmesi lazım, hiçbir mantığa uymuyor çünkü. Madem uluslararası gerçek bir pazarız diyoruz ve bu alanda iddialı bir ülkeyiz; kısalıp standartları biraz daha yükseltmemiz lazım. Çıkış noktamız 10 sene öncesine göre çok daha iyi ama hala gerçek anlamda uluslararası değiliz. Daha üstünü yapabilecek kalitede yeteneklerimiz var. Sadece sürelerin kısalmasıyla ilgili ama bu...

‘Hala gerçek anlamda uluslararası değiliz’

- Bizim diziler dünyaya satılıyor diye övünüyoruz ama, çok da büyük paralar kazanılıyor bildiğim kadarıyla Ortadoğu’da özellikle.

Çoğunlukla Ortadoğu ve Güney Amerika’da bizim haftalık diziler 3’e bölünüyor günlük dizi haline geliyor. Prime time’da rekabet edebilecek düzeyde olabilmeliyiz. Ama şu andaki mevcut sistemle imkansız bir şey o. Süreler kısalacak, o zaman konsantrasyon, anlatım dili, kalite zaten artacak. Bizim buralardaki en iyi dizilerden herhangi biriyle rekabet edemememizin sebebi ülkedeki yetenek, kabiliyet eksikliği değil, sadece sistem izin vermiyor. O yüzden Netflix, “Muhafız” ya da bizim yapacağımız türde işlerin önemi var. En azından bir başka olanak sunuyor.

- Türk oyuncular neden burada yapamıyorlar çok mu egolular?

Sonuçta burası Los Angeles, Hollywood dediğimiz yer. Buraya dünyanın her tarafından dünyanın en iyileri geliyor ve en iyi olmak da yetmiyor. Ondan fazlası gerekiyor. Herkes için değil tabii ki ama genelde gördüğüm istek var, “A ne güzel olur” var ama sonrasını getirecek adımlar olmayınca gerçekçi olmuyor. Burada o savaşı canla başla vermek gerekiyor. Türkiye’de her şey çok hızlı ve büyük oluyor ya o aynı tat burada yok. Burası biraz daha oturaklı bir sistem olduğu için disiplin gerekiyor. Adım adım gidiyor her şey. Burada biraz daha profesyonel açıdan tatmin peşinde olmak gerekiyor öncelikle. Dünyaya açılmak için bence o kafa yapısı ve hedef lazım.

- Amerika’da yaşayan, Amerika’ya yerleşen ve başarılı olan, uluslararası iş yapan birçok Türk var ama neden Türkiye’den uluslararası bir iş çıkmıyor?

Burası iyi veya kötü anlamda objektif bir yer. Kendi adıma burada Türk olduğum için hiçbir zaman hiçbir şekilde kötü bir şey yaşamadım. Evet, sorunları çok, ırkçılık var ama sonuçta işini iyi yapan insanlara saygı gösteriliyor ve onun karşılığı geliyor. Türkiye’de iyi iş yapsan da sistem orada biraz daha anlık ve günlük olduğu için bunun karşılığını her zaman alamıyorsun. Ama burada iyi iş yapan öyle ya da böyle mutlaka karşılığını alıyor. İkincisi de kendi sektörüm adına konuşursam daha çok olanak var burada. Zorlayacak daha çok kapı var. Benim gördüğüm o.

KEŞFETYENİ
Nefesler kesildi! O Ses Türkiye 2025 şampiyonu belli oldu
Nefesler kesildi! O Ses Türkiye 2025 şampiyonu belli oldu

Cadde | 12.05.2025 - 00:54

Beyazıt Öztürk, Hadise, Gökhan Özoğuz ve Melike Şahin’in jüri koltuğunda oturduğu O Ses Türkiye’de büyük finali yapıldı.

Yazarlar