30.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz011.jpg İkili konuklarıyla televizyon tarihi üzerine sohbet edecek. Öztürk "Güven sıkı bir entelektüeldir. Onunla her konuda sohbet edebilirsin. Bu çok önemli" diyor. Kıraç ise programda iplerin kimin elinde olacağının sinyallerini veriyor: "Beyazıt yıllardır televizyonun içinde. Programın daha çok Beyazıt'ın önderliğinde gitmesi doğru olur. Ben ona uyum sağlamaya çalışacağım." Geçen sezonki yayın döneminde Kadir Çöpdemir'le birlikte "Biri Bana Anlatsın" diyen Beyazıt Öztürk yeni yayın döneminde CNN TÜRK'te. Öztürk yine meraklı, bu defa "Nası Yani?" diye soracak. Öztürk'ün yeni partneri Güven Kıraç olacak. İlk program 4 Ekim Perşembe akşamı saat 22.30'da başlayacak. Beyazıt Öztürk: Evirmenin çevirmenin anlamı yok. Bu program "Biri Bana Anlatsın"ın devamı. Seçtiğimiz konu üzerine sohbet edeceğiz. Format aynı ama yenilikler de ekleyeceğiz. Mesela Güven, Nüshet abi adlı bir tiplemeyi canlandıracak. Nüshet abi her şeyi bildiğini sanan bir tip. Ayrıca o haftaki konumuz hakkında çocukların da görüşlerini alacağız. Enteresan cevaplar vereceklerdir. Bir de programın girişinde haftanın en önemli beş olayına yer vereceğiz. Geçen sezon başka bir kanal için yine konuklu, soru cevaplı bir program yapmıştınız: "Biri Bana Anlatsın". "Nası Yani?" ona benzer formatta mı olacak? "Bir konuğa soru soruyorum. 'Olabilir' deyip bırakıyor. Olabilir de programın bitmesine daha bir saat var" Beyazıt Ö.: Konukların arasında popüler biri de olmalı, konuyla ilgili bir uzman da. Konuyla bağlantılı bir olay yaşamış birini de konuk ediyoruz. Bazen konuklardan biri sazı eline alıp çok uzun konuşabiliyor. Ayıp olacak diye sözünü kesemiyorsunuz. Kimi zaman da çok güvendiğim bir konuğa "Siz bu konuda ne diyorsunuz?" diye sorduğumda "Olabilir" cevabını alıyorum. Olabilir de, programın bitmesine daha bir saat var. Nasıl yapacağız biz bu işi? Lafın lafı açması, muhabbetin yürümesi için konuklara büyük iş düşüyor. Konuk seçerken neye dikkat edersiniz? Beyazıt Ö.: Üzerine çok fazla konuşmadığımız ancak aklımıza geldiğinde yorum yaptığımız konuları seçeceğiz. Bu programda örneğin cezaevlerinin, akıl hastanelerinin içini konuşacağız. Orada neler yapıyorlar, nasıl yaşıyorlar öğreneceğiz. İlginç mesleklerden bahsedeceğiz. Deyimlerin nereden geldiğini öğreneceğiz. "Erkek ve kadın eşit mi?", "Aşk mı para mı?" gibi konuları konuşmak çok kolay. Bunlar kurtarma yazılısında seçilen konular gibi. İyi not almamanıza, geçmemenize imkan yok. Mühim olan programı götürmek değil, sahiden de enteresan şeyler konuşmak. Üzerine uzun uzun konuşulacak, yorum yapılacak, bir yandan da ilginç olan bir konu bulmak gerek. Programda ne gibi konuları işleyeceksiniz? Güven Kıraç: Beyazıt yıllardır televizyonun içinde. Programın daha çok Beyazıt'ın önderliğinde gitmesi doğru olur. Ben ona uyum sağlamaya çalışacağım. Ben de Beyaz gibi, ağzı fena laf yapmayan birisiyim.Beyazıt Ö.: Programın bir lokomotifi oluyor tabii. Konuyu tanıtan, anlatan, konuklarla paslaşan... Öteki türlü bir kakofoni çıkıyor ortaya. Bir de programın süresini iyi ayarlamak lazım. Akışı iyi oturtmalı. Giriş, gelişme, sonuç şeklinde ilerlemeli program. Mesela stand up'a yeni başladığım yıllarda Antalya'da sahneye çıktım. Yazdığım oyunu evde oynadığımda iki saat sürdü. Sahnede 15 dakikada bitti. Heyecandan o kadar hızlı anlatmışım ki... Aranızda program sırasında uygulayacağınız bir işbölümü yaptınız mı? "Güven'in programda yer almasını ben istedim. Her konuda sohbet edebilir" Beyazıt Ö.: Güven'le yıllar önce radyoda tanışmıştık. "Yıldızların Altında" müzikalinde, "Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?" filminde birlikte çalıştık. Muhabbetini biliyordum. "Nası Yani?"nin yapımcısına onunla çalışmak istediğimi söyledim. Güven sıkı bir entelektüeldir. Onunla her konuda sohbet edebilirsin. Televizyonda nerede konuşacağını, nerede susacağını iyi bilmen gerekiyor. Paslaşma adabı da mühim. Güven'de tüm bunlar var. Güven K.: Aramızda sen çok konuştun, ben az konuştum kavgası yapılmaz. Beyazıt Ö.: Egolarımız savaşmayacak yani. Allah herkesi egolu partnerlerden korusun. İzleyicinin bizimle ilgili "Ne kadar iyi ikililermiş. Biri ötekini ezmeye çalışmadı" diye düşünmesini istiyoruz. Bazen program sırasında veya sonrasında seyircilerden, arkadaşlardan şöyle telefonlar gelir: "Abi seni yemeye çalışıyor dikkat et." Biz bunu söyletmeyeceğiz insanlara. Güven Kıraç nasıl dahil oldu programa? Beyazıt Ö.: İsim veremem. Ben size şu ana kadar çalıştığınız en iyi yayın yönetmeni kim diye soruyor muyum? Konukların konuşmadığı programlar da oluyor. Ama tüm suçu karşı tarafa yüklersem özeleştiri yapmamış olurum. Belki de o programda konuyu açacak soruları soramıyorumdur. Siz "Beyaz Show"da yüzlerce kişiyi ağırladınız. Ünlüler arasında muhabbete katılma açısından en iyi konuklar kimlerdi? Beyazıt Ö.: Evet. Aynı gün ve aynı saatte yapacağız. O kadar çok kişiyle karşı karşıya geldim ki... Okan Bayülgen, Ata Demirer, Ceyhun Yılmaz, İbrahim Sadri, Kadir Çöpdemir-Sibel Can, MFÖ, Şahan... Ama ben işimi yaparken at gözlüğü takarım. Etrafta kim ne yapıyor, ne ediyor ilgilenmiyorum. Eski partneriniz Kadir Çöpdemir "Biri Bana Anlatsın"a Demet Akbağ ile devam edecek. Programlarınızın yayın zamanı çakışacak mı? "Ulusal kanala program hazırlamak reytingle yatıp kalkmak demek" Beyazıt Ö.: Evet. Ulusal kanala program hazırlamak birebir reytingle yatıp kalkmak demek. Sabah kalkar kalkmaz kaçıncı sıradayım diye bakmak demek. Reyting dengelerini takip etmek gerekiyor. Aslında beni çok ilgilendirmiyor bu durum. "Beyaz Show" 11 yıldır hep ilk 10 arasında yer aldı. 35'e, 50'ye de düşse bozulmam. Bırakma zamanım geldi diye düşünürüm o kadar. Zorlamanın, manyakça hırs yapmanın alemi yok. "Beyaz Show"dan önce gerilirim, heyecanlanırım, terlerim. Oysa haber kanallarında çok rahatım. NTV'de öyleydim, CNN TÜRK'te de devam edecek bu. Reyting kaygım yok. İnsanları delicesine eğlendirmek zorunda değilim. Konuma çalışırsam, partnerim de bana yardımcı olursa dert etmeye ne lüzum var? Ulusal bir kanala program hazırlamakla haber kanalına program hazırlamak arasında nasıl bir fark var? Haber kanalları reyting ölçümlerine katılmıyor. Ama ulusal kanallardaki reyting stresi karın ağrıtıyor olmalı? "Beyazıt'la kimyamız tuttu" Güven K.: Program içinde Beyazıt'la kimyamızın tutması önemliydi. Tutacağına inandığım için yer aldım projede. Beyazıt Ö.: Güven doğru söylüyor. İki kişinin sunduğu bir programda en önemli olan şey partnerinizle kimyanızın tutması. Programa girdiğin anda iyi bir elektrik yakalamışsan, sohbet keyifli başlamışsa kimse tutamaz, o program gider. Güven bey, siz Beyazıt Öztürk'ten "Program için seni düşünüyorum" telefonunu aldığınızda ne hissettiniz? "'Beyaz Show'un içeriği, jeneriği, dekorasyonu değişti. Seyircilerin katılımıyla yeni şeyler yapacağız" Beyazıt Ö.: "Beyaz Show" daha çok eğlendirmek üzerine kurulu. İki konuk geliyor, lay lay lom ilerliyor muhabbet. Saçın ne güzel olmuştan gir, telefondaki konuktan çık. Ama bir haber kanalı için hazırladığınız programda altı konuk var. Psikiyatrlar, profesörler geliyor. Konuyu dengeli dağıtman, soru sorman, arada espri de yapman gerek. Süresini, konuyu, konukları kontrol etmek gerekiyor. "Beyaz Show"la "Nası Yani?"yi kıyaslar mısınız? Aralarında nasıl farklar var? Beyaz Ö.: Her şeyi değişti. Girişi, jeneriği, dekorasyonu... İçeriği yenilendi. Benim yapacağım bir tipleme falan olmayacak içinde. Onun miyadı doldu çünkü. Daha interaktif şeylere yer vereceğim. Stüdyonun içinde olup biten veya seyircinin katılımıyla gerçekleştireceğimiz şeyler yapacağız. Taksim'e kamera koyduk, gel orada kendin çek, git pikniktube sitesine görüntünü ver, ben göstereyim gibi... "Beyaz Show" bu sezon 12'nci yılını kutlayacak. Programda bir değişiklik var mı? Aynen devam mı? "Niye ben seyirci değilim?" Beyaz Ö.: Her "Beyaz Show"dan önce "Niye ben yapıyorum?" diye düşünüyorum. Her programdan sonra da "İyi ki ben yapıyorum" diyorum. Çok manyak bir duygu. Perşembe sabahından içime ağırlık giriyor. Kimseyi yanımda istemiyorum, konuşmuyorum. Programa saatler kala "Niye ben seyirci değilim? Niye ben yapıyorum? Bitsin artık bu iş, sıkıldım. Göz önünde olmaktan bıktım" diyorum. Sonra program başlıyor. Dizginleri elime alıyorum. Her şey keyifli geçiyor. Gerçekten çok garip bir duygu. Hâlâ keyif almayı sürdürüyorum. Çünkü 11 yılın sonunda program kötüye değil, iyiye gitti. Yıllardır aynı şovu yapmaktan sıkılmadınız mı? Perşembe akşamları ertesi günkü programınızla ilgili neler geçiyor aklınızdan? Sıkıntı, heyecan, bıkkınlık, stres...