PazarMozart'ın kenti Viyana

Mozart'ın kenti Viyana

16.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Viyana'ya bu gelişimde Mozart'tan kaçıp kurtulmak istedim ama olmadı. Mozart her adım başında karşıma çıktı, bu kentin onun kenti olduğunu hissettirdi bana

Mozartın kenti Viyana

SEYİR DEFTERİ Her yerde ünlü bestecinin afişleri, konserleri, kazanç hırsının allayıp pulladığı, çikolatadan bibloya pazarladığı yan ürünleri vardı ama müziğinden hiçbir iz yoktu. Daha doğrusu, Mozart öylesine ticaretin kurbanı olmuştu ki, hemen her yerde duyulan ezgilerinden, gün boyu yakamı bırakmayan "Don Giovanni"nin ya da "Sihirli Flüt"ün "seçme parçaları"ndan artık sıkılmaya başlamıştım.Geçen gelişimdeki gibi Hotel Sacher'de kalmadım. Dolayısıyla operanın yeni boyanmış beyaz sütunlarına bakmıyordu odam, eski kentin merkezindeki dar bir sokağa bakıyordu. Bu otelin de (Hotel Graben) tarihsel bir yapı olduğunu, Viyana'nın imparatorluk döneminden kalma günlerini çağrıştırdığını söylemeliyim. Neyse ki, İtalyan lokantası olan girişinde Mozart ticareti duruma el koymamıştı henüz.Bu lokantanın bir zamanlar ünlü yazarların devam ettiği bir kahve olduğunu, yaşamının son altı ayını geçirdiği Berlin hariç Prag'a demir atan Kafka'nın bile buraya uğradığını öğrendim bir rehberden. Dünyanın en güzel sütlü kahvesini yudumlayıp bitirdikten sonra dışarıya çıktım. Amacım, Mozart'ın adının geçmediği yerlerde dolaşmak, Mozartsız bir gün geçirmekti ama ne mümkün! Bütün dünyada 250'nci doğum yıldönümü coşkuyla kutlanan Mozart için gelmedim Viyana'ya, romanım "Resimli Dünya"nın Almanca çevirisi üzerine düzenlenen bir okuma akşamına katılmak için geldim. İşte Stephansdom alanında, çatısındaki renkli mozaiklerle ünlü katedralin karşısındayım. Mozart 1782'de burada, binlerce mumun ışığında evlenmiş Konstans Weber ile. Dahi çocukluktan ünlü besteciliğe adım attığı yıllar olmalı. Henüz 26'sındaymış. Babasına yazdığı bir mektuptan tören sırasında ağladığını, "mutluluktan yumuşacık ağladığını" öğreniyoruz.Karısına sadık kalmayıp mutluluğu fahişelerin kollarında aradığını öğrenmemiz içinse hakkında yayımlanan onlarca kitaptan birisine göz atmamız yeterli. Kitapçı vitrinlerinden güler yüzü ve peruğuyla biraz çapkın bakıyor, Don Giovanni'nin kadın düşkünlüğünden nasibini almış gibi.Singerstrasse'ye sapıyorum. Sokak boyunca taş yapılar sıralanıyor. Az ilerde Deutscherdenkirche'nin gotik duvarlarını geride bırakıp kentin çevre bulvarlarına doğru yürüyorum. Birden küçük, karanlık bir avluda buluyorum kendimi. Yukardaki katlara çıkan merdivenin yanına bir levha çakılmış: "Mozart Mart-Mayıs 1781 tarihleri arasında burada oturdu." Karanlık bir avlu Bekliyorum bir süre. Belki bir piyano çalmaya başlar ya da bir keman titretir sessizliği. Ne var ki hiçbir ezgi, tek bir nota bile duyulmuyor. Bestecinin yaşadığı ev sessizliğe gömülmüş. Mozart'ı dinlemek için operaya, konsere, gala gecelerine gitmeli, sokaklarda dolaşmak yetmez.Avluyu boydan boya geçip bir başka avluya, oradan da bir üçüncü avluya çıkıyorum. Sefertası gibi iç içe geçmiş bu sessiz avlularda Mozart'ın müziği yankılanmıyor artık. Derken Singerstrasse'de buluyorum kendimi. Sokağın bitimine yakın bir başka levha daha var, Figaro-Haus'un tam karşısında: "Mozart 1784-1787 yılları arasında bu evin ilk katında oturdu."Demek ki ilk kez 17'nci yüzyıldan kalma bu eski evin odalarında duyuldu "Büyülü Flüt"; Haydn, Mozart'ı bu evde ziyaret etti. Beethoven adında bir genç, klavsen dersi almak için bu evin eşiğini aşındırdı bir süre. Ev şimdi sessiz, kim bilir kim oturuyor içinde. Şimdi sessiz olan ev Gece iniyor. Bir süre sonra, genellikle yaşlıların oturduğu kent merkezinde el ayak çekiliyor ortalıktan. Issız sokaklarda yürüyorum. Aklıma Nadir Nadi'nin "Dostum Mozart"ta yazdıkları takılıyor:"Yüksek öğrenim için Viyana'yı seçmemin nedenini okurlarım elbette çabucak anlamışlardır. Görünürdeki neden, bir yabancı dil daha öğrenmek isteğiydi. Ama gerçek neden kuşkusuz Mozart'a yaklaşmak, onun dilini konuşabilmek, onun yaşadığı kentte yaşamak, onun müziğine daha bir yaklaşmak, onu daha iyi tanımaya çalışmaktı."Seilerstütte'den sola dönüyorum. Himmelpfortgasse. Ne tuhaf sokak adları! Soğuk, yabancı... Savoy prensinin kışlık sarayı çıkıyor karşıma. Sonra sağa sapıyorum, Rauhensteingasse'ye. Sekiz numarada bir levha daha: Mozarthaus. Mozart 1791'de bu evde ölmüş, 35 yaşında. Milos Forman'ın filmini anımsıyorum. Bestecinin soğuk bir kış gecesinde ısınmak için karısıyla dans edişi geliyor aklıma. Çocuksuluğu, coşkusu, mutluluk çığlıkları geliyor. Sonra şöminesinde ateş yanmayan bir evin yoksulluğunda görüyorum onu. Derken, gecenin sessizliğinde ilk kez bir ezgi çalınıyor kulağıma, "Requiem"in kederli müziğini içimde, yüreğimin derinliğinde duyuyorum. Koşarcasına uzaklaşıyorum oradan.Viyana'ya bu gelişimde değil Nadir Nadi gibi "Mozart'a yaklaşmak", ondan uzaklaşmak, kaçıp kurtulmak istedim ama olmadı. Cahit Sıtkı'nın deyimiyle "yolun yarısında" ölen, öldükten sonra da karlı bir kış günü St. Marxer mezarlığında bilinmeyen bir çukura gömülen Mozart, her adım başında karşıma çıktı, bu kentin onun kenti olduğunu hissettirdi bana. Issız sokaklarda

KEŞFETYENİ
Berk Atan kaza geçirmişti! Günler sonra ilk paylaşım
Berk Atan kaza geçirmişti! Günler sonra ilk paylaşım

Cadde | 04.05.2025 - 10:14

Berk Atan'ın da içinde bulunduğu araç geçtiğimiz günlerde kaza yapmıştı. Ünlü oyuncudan günler sonra ilk paylaşım geldi.

Yazarlar