"Oriana Fallaci’nin öfkesi ve gururu"Oriana Fallaci tüm bu enkaz yığını, zavallı cesetler, ümitsizlik ve çaresiz isyan karşısında inanılmayacak kadar acımasız cümlelerle kendini ifade ediyor26 Mart 1991 gününden beri, Körfez hakkındaki bir röportajdan sonra Oriana Fallaci köşesine çekilmiş, kendini soyutlamıştı.
Evinin kapılarını kapatmış, yeni kitabı için uzun bir araştırma çalışması yapmaya koyulmuştu.
Ama ikiz kulelerin başına gelenler; binlerce kişinin ölümü, bir sürü yaralı, yakınlarını kaybedenlerin derin acıları, gözyaşları ve korku onu köşesinden çıkmaya yöneltti.
Bu çıkışı kendi yöntemiyle, New York’ta bir röportaj yapıp bunu önce Corriera della Sera’da, sonra da dünyanın hemen bütün günlük gazetelerinde yayınlatarak gerçekleştirdi. Bu uzun ve dillere destan makalenin özünü yansıtan kısa bir alıntıyı bu meşhur yazarın yargısız infazı ve şiddete cevap olarak yine şiddeti gösteren açık daveti hakkında biraz olsun
bilgi vermesi bakımından sizlere sunmak istiyorum.
Makale 11 Eylül sabahı başlıyor. Bir öngörü, tuhaf bir tehlike hissiyle...
"Bu his..." diyor yazar, "Savaşta, hatta çatışma sırasında derinin her gözeneği üzerine gelen mermiyi hissettiğinde duyumsanan bu his..."
Sonra acıklı, korkunç gerçek; dehşet verici görüntüler, kendisini doksanıncı veya yüzüncü katlardan boşluğa bırakan insanlar...
İşte Oriana Fallaci tüm bu enkaz yığını ve zavallı cesetler, ümitsizlik, çaresiz bir isyan karşısında doğrudan, inanılmayacak kadar acımasız cümlelerle kendini ifade ediyor: "İkiyüzlülük ve iyi kalpli rolü yapmayı bırakın; sonunda da olsa gerçeği söyleme cesaretini gösterelim. Bunun gerçek bir savaş, bir din savaşı olduğunu anlamıyor veya anlamak istemiyorsunuz. Adına "Cihad" dedikleri bir savaş... Yani kutsal bir savaş... Ülke sınırlarımızı, zenginliklerimizi, gücümüzü hedef alan bir savaş değil; bizim ruhlarımızı fethetmek isteyen, özgürlüklerimizi, inanış ve ibadet biçimlerimizi, yeme, içme, giyinme, eğlenme biçimlerimizi hedef alan bir savaş... Eğer buna karşılık vermezsek Cihad’ın kazanacağını ve iyi kötü büyük emeklerle, çalışmalarla kurmayı, değiştirmeyi, geliştirmeyi, daha akılcı, daha az cahil ve özellikle de daha ilerici ve daha az ikiyüzlü kılmayı başardığımız bu dünyamızı yıkacağını anlamıyor veya anlamak istemiyorsunuz. Onlar sadece bizim yaşamlarımızı yok etmek istemiyorlar; aynı zamanda kültürümüzü, bilimimizi, ahlakımızı, değerlerimizi ve zevklerimizi de ele geçirmek istiyorlar. ONLAR BİZİ YOK ETMEK İSTİYORLAR... ALLAH KAHRETSİN!"
Güçlü sözcükler, açık ve net sözcükler, tartışma yaratmaya yönelik sözcükler, büyük tepkiler toplayan ağır sözcükler... Dünyanın tüm televizyonları, radyoları, internet siteleri binlerce kişinin olumlu veya olumsuz tepkilerini alan bu yazıyı kamuya sundu.
Bu davetine aldığı karşılık, Nobel Edebiyat Ödüllü Dario Fo’dan gelen dokunaklı ve hüzün dolu yanıt oldu. "Onun gibi büyük bir yazarın böyle bir yargısız infaz yapması çok yazık... Onun Arap dünyasının dininden ve kültüründen olumlu hiçbir şey yakalayamamış olması çok ilginç... Kim bilir? Herhalde yanlış kitaplar okumuş olacak!!!"
Oriana Fallaci yaşamını Firenze ve New York arasında ikiye ayırmış, iki dünyasını da yaşamayı sürdürüyor.
Kitapları arasında en meşhurları olan "Doğmamış Çocuğa Mektup", "Bir Adam", "İnşallah" 31 dile çevrilmiş. O dünyada en çok okunan yazarlardan biri.
Oriana Fallaci; savaş muhabiri olarak, Vietnam’dan Ortadoğu’ya ve Körfez Savaşı’na kadar günümüzün türlü çatışmalarını da izlemiş bir kişi.
PAZAR