Yasa dışı bahis, buharlaşan milyarlarca lira ve dijital cüzdanlar...
Biri yasak, diğeri serbest. Ama birlikte çalışıyorlar.
Son dönemde dijital cüzdan platformlarına yönelik adımlar, sadece bir şirketi ya da bir ismi değil, çok daha büyük bir sorunu işaret ediyor:
Türkiye’de dijital ödeme sistemleri, yasa dışı faaliyetlerin sessiz ortağı haline mi geldi?
Yasa dışı bahis piyasası, yıllardır devletin radarında. Ancak bu piyasayı dönüştüren en büyük değişim, geleneksel para akışının dijital kanallara kayması oldu.
Artık bahis siteleri banka IBAN’ı istemiyor. “Kolay para yatırma” sekmesi altında dijital cüzdan adresi veriyor. Kredi kartı istemiyor. Sadece bir telefon numarası yeterli. Ve saniyeler içinde para karşı tarafa geçiyor.
Bu kolaylık yalnızca kullanıcıya değil, suç ağlarına da hizmet ediyor. Çünkü bu sistemde iz sürmek zor, denetlemek geç, caydırmak imkânsız. Yatırılan paranın kaynağı sorulmuyor, çekilen kazancın amacı bilinmiyor. Her şey “kullanıcı inisiyatifi” diye tanımlanıyor.
Kredi kartı kullanmadan, banka hesabı açmadan bu dijital cüzdanlara para yatırabiliyor, kazandıkları tutarları da aynı sistem üzerinden çekebiliyorlar.
Böylece bahis oynamak, “kimliksiz” bir eyleme dönüşüyor.
Bir şirketin büyümesiyle suç yapılarının zenginleşmesi aynı grafik üzerinde yükseliyorsa, bunun adı sadece “ticari başarı” olabilir mi?
Türkiye’de dijital cüzdan sistemlerinin yükselişinin başka karanlık alanlara da temas ettiğine dair iddialar giderek çoğalıyor.
Son olarak Papara adlı dijital ödeme platformuna yönelik olarak yasa dışı bahis gelirlerinin aklanmasına aracılık edildiği iddiasıyla büyük bir operasyon düzenlendi.
Papara üzerinden açılan 26 bini aşkın hesabın, 102 farklı yasa dışı bahis sitesinde kullanıldığı ve 12 milyar TL’yi aşan yasa dışı bir paranın önce 274 farklı banka hesabına aktarıldığı, ardından 16 kripto cüzdana yönlendirildiği belirtilmekte.
***
Papara’nın kurucusu olan ve Avusturya Lisesi mezunu, hukuk fakültesi ve yüksek lisans eğitimini tamamlamış, genç yaşta boğazda yalı sahibi olduğu bilinen Ahmed Faruk Karslı hakkında da soruşturma kapsamında gözaltı kararı verildiği bildirildi.
Ancak burada da dikkat çekici olan, yalnızca kişisel başarı hikâyelerinin ardındaki ekonomik düzen değil, bu düzenin nasıl toplumsal bir kabule dönüştüğü.
Değer üretmeyen para, kendini değerli göstermek zorunda.
Bu yüzden dijital platformlar üzerinden zenginleşenler, servetlerini sessizce değil, gürültüyle sergilemekte.
Klasik burjuvazi artık kenarda kaldı. Onun yerini, sistemin sınırlarını bilen ve bu sınırların etrafından dolanarak servet üreten yeni bir sınıf aldı. Bu sınıf, yasal ve etik olanı değil; işe yarayanı ödüllendiriyor. Çalışkanlık değil kurnazlık; üretim değil yönlendirme; açıklık değil kapalılık değer kazanıyor.
Dolayısıyla Türkiye’deki dijital cüzdan platformlarına yönelik tartışmalar, yalnızca Papara özelinde kalmamalı.
Asıl sorulması gereken, bu platformların yasa dışı işlemlere neden açık olduğu ve bu açıklığın neden yıllardır göz ardı edildiğidir. Bu noktada dijital cüzdan sağlayıcılarının sorumluluğu da tartışma konusu. “Biz sadece altyapıyı sağlıyoruz” savunusu, tıpkı 90’lı yıllarda korsan CD satan dükkânların “sadece boş CD satıyoruz” demesine benziyor.
Yasa dışı bahisle mücadele yalnızca hukuki değil, kültürel bir mücadeledir. Bu hikâyelerin hâlâ “başarı” olarak pazarlanması, asıl felakettir. Eğer bir toplum, neyi alkışlıyorsa oraya doğru büyür. Bu nedenle kamu güvenliği ve etik anlayış, dijitalleşen finans sistemlerinin merkezine yerleştirilmek zorundadır.
Papara dosyası, birkaç tutuklama ile kapanabilir. Ama toplumsal düzeydeki yozlaşmanın önüne geçilmek isteniyorsa, dijital servetlerin hangi yollarla inşa edildiği görünür kılınmalı. Çünkü toplum ancak neyi yanlış sayarsa, onun karşısında doğruyu inşa edebilir. Ve dijital cüzdanlar geleceğin bir parçası olacaksa, geçmişin kirli parasını taşımamayı öğrenmek zorundadır.