Kültür Sanat Bakışına minnettarız

Bakışına minnettarız

15.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Yüzleri ve anlamlarını severim; her şey onlarda yazılıdır çünkü... Her şeyden önce bir foto-muhabiriyim ben. Ama aynı zamanda, bundan biraz daha içsel bir iş yaparım. Fotoğraflarım, benim günlüğümdür. Ve insan doğasının evrensel yanını yansıtırlar." diyen efsanevi Fransız fotoğrafçı Henri Cartier - Bresson, "Fotoğrafçı" dizisindeki yapıtlarıyla Pera Müzesi’nde.

Bakışına minnettarız

Yasemin Bay - Milliyet Sanat

Fotoğrafın peygamberlerinden biri Henri Cartier - Bresson. Yaşadığı çağın tanığı, gözü... En sıradan görüntüleri bile kusursuz ve eşsiz kılmayı becerebilmiş, gözünün bir uzantısı olarak tanımladığı fotoğraf makinesiyle, 'Leica’sıyla her daim görüntülerin peşi sıra yürüyüp gitmiş... 2004 yılında 95 yaşında yitirdiğimiz Cartier - Bresson, fotoğraflarıyla ikinci kez Türkiye’de şimdi de...

Cartier - Bresson’un Robert Capa, George Rodger, William Vandivert ve David 'Chim’ Seymour ile birlikte 1947 yılında kurduğu Magnum Ajansı, Henri Cartier - Bresson Vakfı ve İstanbul Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle düzenlenen sergi Pera Müzesi’nde izlenebilir. Sergide Cartier - Bresson’un “Fotoğrafçı” dizisinden 155 eseri yer alıyor.  Cartier - Bresson’un “Avrupalılar” başlıklı sergisi 1999 yılında Tarihi Darphane-i Amire’yi şereflendirmişti.

Fotojurnalizmin babası olarak nitelendirilen Henri Cartier - Bresson’un ya da bir başka deyişle fotoğraf dünyasının tek kişiye tanıdığı adının baş harfleriyle anılma ayrıcalığıyla HCB’nin ilk aşkı resim oldu. Fransız fotoğrafçı 1927 - 28 yılları arasında Andre Lhote atölyesinde resim eğitimi aldı. “Daha çocuk yaşlarda resme meraklıydım,” diyor ve ekliyor: “Daha sonra yavaş yavaş bir fotoğraf makinesiyle değişik biçimlerde nasıl oynanabileceğini keşfetmeye başladım. Ne var ki, makineyi kullanmaya ve bu konuda düşünmeye başladığımda, tatil anılarının ve sıradan arkadaş fotoğraflarının da sonu geldi. Ciddileştim. Bir şeyin kokusunu alıyor ve bu kokunun izini sürmeye çalışıyordum.”

Direnişçilere katıldı
O kokuların ardından bir o ülkeye bir bu ülkeye sürüklendi Cartier - Bresson. Çok gezdi, çok fotoğrafladı. Fildişi Sahili, ABD, Meksika, Uzakdoğu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Endonezya, Küba, Türkiye ve daha birçok ülkede, Paris  Match, Life, Stern gibi önemli dergilere foto röportajlar gerçekleştirdi. 1954 yılında SSCB’ye girmesine izin verilen ilk Batılı fotoğrafçı oldu.  Gandi’nin ölümü sırasında Hindistan'daydı. Bol bol yolculuk ettiği halde aslında nasıl yolculuk yapılacağını pek bilmediğini itiraf ediyor Bresson: “Ağırdan almayı, bir ülkeyle öteki arasında, gördüklerimi sindirmeme yetecek bir süre bırakmayı severim. Yeni bir ülkeye geldiğimde, sanki oraya yerleşecek gibi hissederim kendimi; o ülkeyle doğru bir ilişki içinde yaşamak isterim.”

2. Dünya Savaşı’nda Fransız ordusuna katılan ve Almanlara esir düşen Cartier - Bresson, 1943 Şubat’ında üçüncü denemesinde kaçmayı başardı. Ardından mahkumlara ve kaçaklara yardım etmek için kurulmuş olan gizli bir örgüt için çalışarak Direnişçilere katıldı.

1920'li yılların başından fotoğrafı bıraktığı 1970’li yıllara kadar sadece çağının önemli olaylarını fotoğraflamakla kalmadı. Birçok sanatçının, yazarın fotoğraflarını da çekti. Hatta Cartier - Bresson’un ilk kitabı “Image a la Sauvette”in kapağı ünlü ressam Matisse, “Les Europeens  Avrupalılar”ın kapağı ise Miro tarafından  yapıldı. Fotoğraf tarihinde çok önemli bir yere sahip olan, dünyaca ünlü  Magnum Photos’un 1947 yılında temelini attı ve 1966 yılına dek Magnum ile çalıştı. New York Modern Sanatlar Müzesi ve Louvre da dahil olmak üzere pek çok önemli müzede ve sanat galerisinde sergiler açtı, ödüller aldı. Belgesel fotoğrafın bir sanat olarak görülmesini sağladı. Oysa kendisi öncelikle foto muhabiri olduğunu üstüne basa basa söylüyordu. Hatta fotoğrafın bir sanat olmadığı düşüncesindeydi.

Karar anı
Aslına bakarsanız Cartier - Bresson denildiğinde söylenecek o kadar söz var ki... Ve onun karşısında bir o kadar da yetersiz kalıyor söylediğimiz ya da söyleyeceğimiz sözler... Cartier - Bresson’un kavramsallaştırdığı “Karar Anı” (Decisive Moment), birçok fotoğrafçı için handiyse kutsal emir olarak kabul edildi. Ve 1952 yılında yayımladığı “Karar Anı” adlı kitabı da fotoğrafın klasikleri arasına girdi. Cartier - Bresson, fotoğraflarındaki belki de en büyük gizi, “Karar Anı”nı şöyle açıklıyor: "Her olayın bir anahtar anı vardır. Bu anda çekilen fotoğraf her şeyi özetler. İşte bu an karar anıdır."

Hemen hemen herkesin, en azından üç aşağı beş yukarı fotoğrafla ilgilenen herkesin bildiği, sevdiği fotoğrafçılardan biridir Cartier - Bresson. Ve Cartier - Bresson denildiğinde hemen görüntüler beliriverir:  Saint Lazare garında objektifine takılan, suyun üstünden atlayan adam -ki bu fotoğraf 'karar anı’nın en güzel örneklerinden biridir-, 1933’te İspanya’da çektiği yıkık bir duvarın ardında oynayan çocuklar, Nazi işbirlikçisi bir kadının Fransız direnişçilerce sorgulandığı an, İstanbul Galata'daki ünlü Kamondo merdivenleri, 1952 yılının Paris’inde ölümsüzleştirdiği, iki şarap şişesi taşıyan küçük çocuğun muhteşem gülümseyişi... Benzersiz sanatçı portreleri...

Onun portrelerinde bir giz saklıdır sanki. Portredeki öznenin kimliğini ele verir her biri. Cartier - Bresson “Gerçek portre çekiciliği ya da tuhaflığı öne çıkarmaz, kişiliği yansıtır” der ve ekler: “Eğer bir fotoğrafçı, bir insanın dünyası üstüne gerçekten eğilme ve düşünme şansını elde etmek istiyorsa portrenin konusu olan kişiyle doğal bir ilişki içinde olmalıdır. O insanı çevreleyen atmosfere saygılı olmalı ve portreye, kişinin doğal çevresini de katmalıdır. Her şeyden önce poz veren kişinin fotoğraf makinesini ve onu kullanan kişiyi unutması sağlanmalıdır.”

Daima doğal ışığının izini süren, flaştan nefret eden, hem çekerken hem de baskı sırasında fotoğrafa müdahale edilmesine şiddetle karşı çıkan Cartier - Bresson’un fotoğraflarında hayran olunası bir geometri görülür her daim. Yazar Pierre Assouline onun geometri tutkusu için şöyle der: “Henri Cartier-Bresson’un kişisel İncil’i şu sözlerle açılabilirdi: Başlangıçta geometri vardı!” Tüm fotoğraflarına bir düzen hakimdir. Ve en basit sayılabilecek konular bile bu eşsiz düzen içerisinde 'yapıt’a dönüşüverir.

Belki de Cartier - Bresson’u en iyi, Pera Müzesi Kültür Sanat Danışmanı, yazar, mimar, fotoğrafçı Samih Rifat’ın aktardığı ve 'göz yaşartıcı güzellikte’ diye tanımladığı bir öykü anlatabilir: “1980’lerin ortalarında bir gün, ünlü Arjantinli yazar Jorge Luis Borges, Cartier - Bresson’u aramış. Sicilyalı zengin bir kadının desteklediği Novecento Ödülü’nün o yıl ilk kez ona verildiğini, ödülün kuralları uyarınca kendinden sonra ödülü alacak kişiyi de belirlemesi gerektiğini ve bunun için Cartier - Bresson’u seçtiğini söylemiş. Ödüllerden oldum olası hoşlanmayan Cartier - Bresson: 'Neden ben?’ diye sormuş Borges’e. Yazar da: 'Ben körüm’ diye yanıtlamış onu; 've bakışınız için size duyduğum minneti böyle dile getirmek istiyorum.”

Bitiş tarihi: 9 Nisan 2006
Pera Müzesi (0212) 334 99 00