Kültür Sanat Tanzimatla geldi, AB'ye girecek

Tanzimatla geldi, AB'ye girecek

27.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tanzimatla geldi, AB'ye girecek

Tanzimatla geldi, ABye girecek


Engin Özendes, "Türkiye'de Fotoğraf" adlı albüm - kitabında geçmişten günümüze Türkiyeli fotoğrafçıları tanıtıyor


       1850'li yıllarda Türkiye'de Fransa'daki kadar hatta daha iyi fotoğraf üretiliyordu. O gün bugündür Türkiye'de fotoğrafın evrensel dili konuşuluyor. Engin Özendes, bu düşünceden yola çıkarak fotoğraf tarihi üzerine araştırmalarını "Türkiye'de Fotoğraf" adlı bir albüm - kitapta topladı. Pamukbank ve Tarih Vakfı işbirliğiyle yayımlanan "Türkiye'de Fotoğraf", Özendes'in bu yıl çıkan beşinci kitabı.
       Özendes, 1999 Nisan ayında çalışmalara başladıysa da ortaya koyduğu yapıtın "bir ömrün birikimi" olduğunu vurgulamadan geçmiyor. 1987'den bu yana fotoğraf tarihi üzerine onuncu kitabını yayımlayan Engin Özendes'in bu çabası takdirle karşılanıyor:
       "Bütün Türkiye'deki sanat dalları içinde fotoğraf en fazla derneği, amatörü, ilgilisi olan dal. Resme bu kadar ilgi yok, karikatüre bu kadar ilgi yok. Karikatürün müzesi olmasına rağmen... Amatörü, ilgilisi ve dernekleri çok olan bir dal. Şimdi tabii ben çalışmalarımı kendi başıma sürdürüyorum ama yapılan sergiler, yıllık çalışmaları falan küçümsenecek şeyler değil. Benim çalışmalarım daha çok tarihe dönük. Tarihe dönüklüğü şundan oldu: Güncel fotoğrafı bilmek geçmişini bilmeden mümkün olmayacağından, günümüzdeki fotoğrafı anlamak için, geçmişi bilmemiz gerekir diye düşünerek başladım bu çalışmaya. Böyle devam ettim."
       Özendes, kitapta tarihi bilgilerin yanı sıra, iki yüze yakın fotoğraçının ikişer yapıtına da yer verdi:
       "Bu kitap başlangıçtan günümüze geldiği için sosyolojik anlamda bir fotoğraf yelpazesi, bir fotoğraf külliyatı. O nedenle de en baştan bugüne kadar bazı değerler vardı elimde. Yapığı işi sembolleştirebilecek, yaptığı işi iyi anlatabilecek kişileri seçtim. Ağırlıklı olarak da fotoğraf sanatına yönelik iş yapanları topladım.
       "Yaklaşık 240 kişiye mektup gönderildi. 200'e yakını kitapta yer aldı. Birçoğu bizim posta sisteminin şanssızlığına uğradı. Hemen deprem sonrası olduğu için özellikle Kocaeli'den bazı kopukluklar oldu. Belki de bazıları artık fotoğrafların düşünebilecek durumda değildi... Çok azını da eledim; çünkü ben bu tip çalışmalarda eğer titiz ve ciddi davranıyorsam karşı taraftan da aynı ciddiyeti beklerim.
       "Ben beşer adet istedim. Çünkü fotoğraf sanatçıları kolay kolay kendileri seçemezler. Kıyamazlar; çünkü herbiri onların çocuğudur, herbirinin anısı vardır, herbirinin değeri farklıdır."
       Özendes, Türkiye'nin dünya çapında fotoğraftaki yerini de çok sağlam buluyor:
       "Başından beri çok iyi bir yerdeyiz. Başından beri dediğim 1840'lardan başlayarak. Bakın bunun en güzel örneği: Sebah Joaillier'nin ortaklarından biri Fransa'da günün, 1850'li yılların, çok önemli bir fotoğraf dergisine bazı mektuplar yazıp burada yaptıkları işlerden örnekler gönderiyor. Ben o mektupları bulduğumda çok şaşırmıştım. Çünkü o Fransız dergisi, inanılmayacak düzeyde, dönemin Fransa'daki meslektaşların daha iyi fotoğrafa ürettiklerini söylüyor. O dönem üretmek çok önemli. Şimdi düşünürsek ulaşım şartları çok farklı. Teknoloji çok daha kolay erişilemeyecek bir yerde. Buna rağmen bunları yaptılar, Osmanlı döneminin fotoğrafçıları. Ben bugün dünyanın neresindeyiz diye hiçbir kıyaslama yapmıyorum... Fotoğraf evrensel bir dildir ve biz o evrensel dili onlarla birlikte konuşuyoruz diye düşünüyorum."
       Özendes, kitapta nesnel bir toplama yaptı, ama kişisel gözdeleri de var, elbette:
       "Osmanlı döneminde benim için birinci sırada Abdullah Biraderler var; hikayeleriyle, yaptıkları işlerle.. Sonrası tabii Osmanlı'dan Cumuhriyete geçiş dönemi. O dönemde ben savaş fotoğrafçılarını çok önemli ve önde buluyorum. Cmuhuriyet döneminde de Ozan Sağdıç, Ara güler ve diğer isimlerle devam ediyor. Genç kuşağı da çok seviyorum.
       "Ben fotoğraf tarihi ile uğraştığım için daha klasik fotoğrafa yönelik bir beğeni hissim olması çok doğaldır; ama ben her türlü fotoğrafı iyi yapılmışsa iyi çekilmişse, iyi sunulmuşsa gerçekten içeriğinde iyi bir şey varsa, dijital fotoğraf da olsa, Osmanlının fotoğrafı kadar seviyorum. Mühim olan sunuşu , anlattığı..."
       "Basın da çok önemli. Aslında basın fotoğrafçılarının, tabii Cumhuriyet dönemini kastediyorum, yetiştiği yer bir anlamda hayat mecmuası olmuştur. İlk güzel baskı, fotoğrafı gösteren baskı 1950'lerde çıkan Hayat mecmuasıyla başladı. Ara Güler, Ozan Sağdıç, Sami Güner, hepsi oradan yetişmiştir. Tabii bu çok önemli bir temel ondan sonra o derginin getirdiği isteklerin sınırları içinde kalmadılar, kendileri için çalıştılar. Bu Ara'nın sözüdür; basın fotoğrafçılığı, o fotojurnalism der, fotoğraf sanatına giden en doğru yoldur. Çok büyük katkısı olduğuna kesin inanıyorum. Fotoğrafın sanat değerlerini içinde taşıyan haber fotoğraflarını kastediyorum."