Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hep beraber - yeniden - gördük ki Tahsin Yücel hocamızın yıllar önce yayınladığı Söylemlerin İçinden kitabındaki spor yazarları yorumu çok isabetlidir... Kötü sonuçları tarihin dipsiz kuyularına gömme huyumuz devam etmektedir.
Dinamo Kiev - Beşiktaş maçından söz ediyorum... Tarihe geçecek hezimet, hiç şaşılmayacak biçimde unutuldu. Hayatımızı alt -üst eden, canlarımızı alıp götüren terör belasının saldırılarıyla yüreğimiz yanarken, dönüp tartışacak zaman bulamadık. Yine de teröre, akıp giden gündeme teslim olmadan Beşiktaş’ın büyük hezimetlerini ve hayal kırıklıklarını tartışmalıyız.
Beşiktaş - Steagul Braşov (2-0/0-3), Malmö - Beşiktaş (3-2/2-2), Valerenga - Beşiktaş (1-0/ 3-3) maçları, tur atlama sevinçlerini beklenmedik gollerle hüsrana dönüştüren maçlardır. Beşiktaşlıların gönlünde kabuk bağlamış yaralardır.
Arada bir de 6 Kasım 2007’de yaşanan 8-0’lık Liverpool yenilgisi var... O günkü maçtan hemen sonra belleğimizin derinliklerine yerleşen maç da 6-0’lık Dinamo Kiev hezimeti oldu, maalesef...
Tam da bu noktada, zamanında Tahsin Hoca’nın işaret ettiği “unutma” huyumuzdan vazgeçip tartışmak gerekiyor: Bu şok yenilgilerin, beklenmedik hezimet ve hayal kırıklıklarının nedeni nedir? Bu sonuçlar o günkü takım performansının dışında başka hangi nedenlere bağlanabilir. Skor tabelalarındaki sevimsiz sayıların ötesinde meselenin farklı alanlardaki özeti nedir? Bu durumu illa da futbolun içinde kalarak tanımlamak, olaya salt futbol aklıyla bakmak yeterli olabilir mi? Bilim alanlarının ve bilim insanlarıyla uzmanların bu konulara bakışından, analizinden yeni dersler çıkarılamaz mı?
Teknik Direktör Şenol Güneş’in bilim insanlarıyla, sosyolog, psikolog, mentör ve farklı uzmanlarla işbirliği yapıp yapmadığını bilmiyorum. Ama uzmanların bana söylediği bir şey var: Beşiktaş’ta duygu ve enerji yönetimi çok zayıf. O nedenle peş peşe yenen gollerle çöken ve oyundan kopan futbolcular, olaylardan yeteri kadar ders çıkarmadan antrenörün tanısına ve tedavisine teslim oluyor. Tedavinin en vazgeçilmez türü de “sarsıntıyı unutup” önümüzdeki maçlara bakmak! İşte o nedenle arkamızda çok karanlık maçlar bırakıyoruz.
Haydi biraz daha somuta dönelim: Şenol Güneş, Beşiktaş’a verdiği tarihi hizmetin yanında kuşaktan kuşağa devredilecek sağlam bir yapının da temelini atmalıdır. Bilim insanlarıyla işbirliği yaparak kötü sonuçların ve hayal kırıklıklarının tekrarlamasını önleyecek yapısal değişimleri gerçekleştirmelidir. Örnek olarak transferde iyi stoper, iyi golcü, yaratıcı orta saha oyuncusu gibi arayışların yanı sıra “lider” karakterleri de bulmalıdır. Beşiktaş takımında Hoca’nın “lider” olarak gördüğü Adem Ersan Gülüm’ün yeri bu anlamda doldurulamamıştır. Gerektiğinde hakemle konuşacak, saha içinde rakip oyuncularla ve kendi takım arkadaşlarıyla sağlıklı iletişim kuracak oyuncu örneği Beşiktaş’ta yoktur.
Peki, Şenol Hoca’nın bu sorunlara çözümü var mıdır? Bilmiyoruz... Bekliyoruz.

Cibali Karakolu’ndan bir ağıt
Muammer Karaca’nın ünlü eseri Cibali Karakolu, yeni kuşakların belki adını duyduğu ama izlemediği bir komedidir. Sonraki yıllarda Büyük Usta Nejat Uygur, o temsilden bir dörtlükle polisin dertlerini anlatır:
Hasta olsan yatamazsın
Çocuğun doğsa göremezsin
Anan ölse gömemezsin
Ecelinle ölemezsin!.
O yıllarda Uygur’un bir tür kara mizahla insanları güldürüp düşündürdüğü dörtlük, bugün acılı bir ağıttır. Komedi, trajediye dönüşmüş ve onlarca polisimiz, geride sevenleriyle masum yavrularını bırakarak aramızdan ayrılmıştır. Twitterda bu sözleri dolaştıran arkadaşlara selam olsun. Şehit polislerimize, terörün sivil kurbanlarına rahmet ve yakınlarına başsağlığı dileklerimle!

Hayır, Gökhan inlemesin!
Gökhan İnler’in Beşiktaş’a gelmesi, sezon başında herkesi heyecanlandırdı. Leicester’deki talihsiz sezonunda takımda fazla oynayamamış ama yine de şampiyonluk madalyasını almıştı. Henüz 32 yaşındaydı, İsviçre Milli Takımı’nda 89 defa oynamış, kaptanlık yapmış bir oyuncunun Beşiktaş’a vereceği çok şey vardı kuşkusuz.
Ne yazık ki iki taraf da beklentileri karşılayamadı. Gökhan İnler sakatlık sorunundan kurtulmaya çalışırken takımla iç-içe kaynaşma şansını kaybetti. Şenol Güneş de futbolcusuyla yeteri kadar ilgilenemedi.
Kimbilir, belki de bu yüzden Beşiktaş’ta lider oyuncu yokluğuna çare bulunamıyor. Napoli ve İsviçre Milli Takımı’nda kaptanlık yapmak, her şeyden önce liderlik karakteri gerektirir. Beşiktaş İnler’i mutlaka kazanmalıdır.