Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hemen her yıl, sezon sonunda aynı gündeme geliyoruz: “Yabancı futbolcu sayısı sınırlanmasın... Ya da aynen kalsın!”
Yıllar önce, 2015’de Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim tarafından önerilen ve yürürlüğe konan yabancı futbolcu kontenjanı ile ilgili kararlar, kısa sürede tavsatıldı. Kısıtlamalar, geliştirme programları, alt yapıya dönük yatırım primleri vb... Terk edildi kısır tartışmalarla bir tür “yap boz”a dönüştü.
Yabancı futbolcu sayısını 14’le sınırlayan aynı sayıda Türk futbolcuyla sözleşme yapılmasına da olanak tanıyan bu sistemin temel amacı, “Türk futbolcuların korunması” idi. Uygulamalarla alt yapıdan yetişen gençlerimiz, Avrupa liglerine transfer edilebilirdi. Evet gittiler ama çoğu oradaki standartlara uyamadılar.
Terim’in önerdiği, alkışlarla kabul gören kararların bazısı, üzerinden bir hafta bile geçmeden uygulamadan kaldırıldı. Kulüpler, yabancı futbolcu lisans ücretlerinin bir bölümünden oluşacak fonla yerli oyuncu yetiştirme ve oynatma karşılığında verilecek destekleme priminden vazgeçtiler. Böylece yabancı oyuncular için kademeli olarak ayrılan yüksek payların artmasını önlediler. Giderlerden kaçarken, alt yapıdan kendilerine dönecek teşvik fonlarından da vazgeçmiş oldular.
Sonrasında, sahadaki 11’ler üzerinde uygulanan kısıtlama kararları gündem oluşturmaya başladı... Bilinen 8+3 kontenjanı, her yıl yabancıların 1 eksilip, yerlilerin 1 artmasıyla 7+4... 6+5 biçiminde değişerek uygulanacaktı.
Öyle mi oldu? Hayır! Türkiye Futbol Federasyonu, kulüplerden gelen ısrarlı başvurular ve pandemi, deprem gibi “zorunlu haller” nedeniyle dört yıldan beri 8+3’ü sabitleyerek sayısal değişimi sürekli erteliyor. Kulüplerin performans durumları, Avrupa ile rekabet koşulları ve Süper Lig’in kalitesi (!) gibi kaygılarla vitesi boşa atma talepleri bir tür durağanlık yaratıyor. Gelişmeyi önlüyor. Alt yapıda yaş gruplarına ayrılmış özel eğitim programları da tıkanmış durumda. Konuyla ayrıntılı biçimde ilgilenen arkadaşlar pandemi ve deprem nedeniyle Türk gençlerinin futboldan uzak kaldığını belirterek “Önümüzdeki yıllarda hiç beklemediğimiz bir yerli futbolcu yokluğuna tanık olacağız.” diyorlar. Seslerine kulak verilmeli. Bir de Nihat Özdemir’in başkanlığı döneminde kulüplere terk edilen “futbol akademileri” programlarına bakılmalı. Şimdi kulüplere sorulsa, “Akademileri ne yapıyorsunuz?” diye... Korkarım ki verecek yanıtları yoktur.
TFF, “The Game Plan” adıyla tanıdığımız stratejik hedeflerle ilgili bir program ilan etti, biliyorsunuz. Yerli-yabancı sayıları için kulüplerle uzun uzun pazarlık oturumları nihayet 8+3 kararıyla sonlanmışken, TFF yetkilileri şu stratejik programlarla, futbol akademileriyle ilgili bilgi verseler, belki önümüzü göreceğiz.
Her neyse... Herkes günü kurtarmış görünüyor. Şimdi herkes rahat... Asıl sorun, yine gençlerin yetişmesinde... Bilmem anlatabildim mi? Akademi..yaa!

Haberin Devamı

Aldo Baldini: İl Nostro İtaliano

Haberin Devamı

En az 50 yıl önce binicilik dünyasının parlayan yıldızı, kupaların abonesi Aldo Baldini ile tanışıp bir röportaj yapmıştım. Okuduğunuz başlıkla yazdım o röportajı!: “Bizim İtalyan...”
Aldo Baldini gerçekten bizdi, bizdendi... Bizimdi... İstanbullu Levanten bir anneyle, İtalyan bir babanın çocuğu olarak büyümüştü. Çocukluğu, gençliği, tüm hayatı İstanbul’da geçti. İtalyan pasaportunu bir kenara koymuş, Türk vatandaşı olmuştu. Tanıştığımızda Fransa’nın efsane olimpiyat şampiyonu Pierre Jonqueres D’Oriola’yı anlatmakla bitiremez, biniciliğe ona özenerek başladığını söylerdi. Yıllar geçti, “Aldo bırak artık şu D’Oriola aşkını... Biniciliğin yeni efsanesi Mark Todd (Y.Zelanda)” diyerek takılırdım... İtiraz ederdi: “Evet o da başarılı bir şampiyon ama benim için en büyük D’Oriola’dır” derdi.
Milli Takım’da yarıştı yıllarca... Uluslararası yarışlara katıldı. Atlarıyla zor ve yüksek engelleri aştı. Balkan şampiyonluğu kazandı. Sonrasında “Sen İtalyansın” diyerek Milli Takım’ın kapısını kapadılar ona... Oysa böyle bir dışlanma olimpiyat kültürüne tersti. Kalbi kırıldı. Yine de sayısız Türk binicisine hocalık yaptı. Çok iyi konkur atları yetiştirdi. Ve çok sevdiğimiz gerçek bir şampiyon olarak aramızdan ayrıldı. Seni özleyeceğiz Aldo... Huzur içinde uyu sevgili dostum