Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Sezonun boyu çok uzun ve mutlak surette dalgalanmalar olacaktır. Önemli olan takımların kendilerini başarıya götürecek ortalamayı yakalamalarıdır.

Peş peşe yazdığım yazıları okumuş olan okuyucum hatırlayacaktır bu “ortalama” konusu üzerine bir değerlendirme yapmıştım.

Soruyu tekrarlayalım; “yoğun maç temposu içinde istikrarlı bir oyun planı ve kurgusu bol rotasyonlu bir takım programı içinde mi yoksa omurgası oturmuş bir ekibin etrafında oluşturulur?”

Dünkü maçın genel görüntüsüne bakıldığında Fenerbahçe’nin öncelikle yorgun, sonrasında da isteksiz olduğunu sonucunu hemen çıkarabiliriz.

Haberin Devamı

Bir de buna henüz 22. Dakikada 10 kişi kalmayı eklediğinizde üç temel referans nokta ile anlaşılır bir geometrik şekil çizmiş oluruz.

Valencia’nın kırmızı kart gördüğü pozisyonunu Arda Kardeşler gerçekten gördü mü?

Maçı izlerken emin olmak çok zordu.

Hani yıllar önce kulağına gelen bir “lan” bağırışını olsa olsa Caner Erkin demiştir diyerek cezalandıran Fırat Aydınus gibi Arda Kardeşler de şartlı rekleksle elini arka cebine mi attı, tekrar tekrar pozisyonu izlerken en çok burayı çözmeye çalıştım.

Çünkü pozisyonu net olarak gösteren bir kamera görüntüsü de yoktu ortada; bu nedenle VAR’ın da hakeme yardımcı olabileceğine ihtimal veremiyorum.

Maç 11’e 11 oynansa daha mı iyi olurdu; Fenerbahçe bu maçı bir şekilde kazanırdı diye büyük laflar etmek için de bu 22 dakikalık süre yeterli bir zaman asla değildi.

Ancak artık şu bir gerçek ki Süper Lig’de oyuncusu eksilen takımın kim olduğuna bakılmaksızın bir anda roller değişiveriyor.

Üstelik eksilen oyuncu Fenerbahçe’nin gole en yakın futbolcusu olunca tartışma elbette büyüyor.

Son olarak da İsmail Yüksek’in attığı golle ilgili tespitimizi hatırlayalım; Fenerbahçe genelde böyle golleri atamaz, mutlaka yerdi, demiştik Austria Wien maçında.

Yani?

Fenerbahçe’de son maçlarda işler bir şekilde yoluna girebiliyordu; eksilmese oyunu çevirecek bir momentumu ele geçirebilirdi belki?

22. dakikadan sonra ta 54’de Adil’in ikinci sarıdan atıldığı bölüme kadarki yarım saatlik bölümde Konyaspor’un bariz bir topa sahip olma üstünlüğü vardı.

Haberin Devamı

Peki bu pozisyon ve tehlikeli şuta dönüştü mü?

Konyaspor’un mutlak gol pozisyonu diyebileceğimiz, “Altay kurtardı” şeklinde ifade edeceğimiz tek şutu vardı.

Rakip topa sahip ancak pozisyon üretemiyorken Fenerbahçe’de durum nasıldı?

Fenerbahçe bu sezon kadrosunun yarısını tekrar yeniledi. Söz konusu oyuncu grubunun kaçının gerçek anlamda ihtiyaç olduğunu sezonun 15. Haftasından sonra anlayabileceğiz.

Geniş kadro aynı zamanda rotasyon demek.

Önceki yazılarımda savunmanın önemini tekrarlamış; yediğinden fazlasını attığın sürece sorun olmaz ama bazen sıkışan karşılaşmalarda yediğin gol geri dönüşü kolay olmayacak sıkıntılar yaratabilir, diye altını çizmiştim.

Bu nedenle savunma kurgusu aslında bir takımın genel omurgasını kuruyor ve onu aynı zamanda ayakta tutuyor.

Yenilmek sezonun bu boyunda hiç önemli değil ancak böyle dönemlerde 1 puan bile olsun almak çok büyük avantajlar sağlıyor.

“Fenerbahçe’nin savunmasında sorun var mı?”

Cevap: Kesinlikle!

Haberin Devamı

“Yahu nasıl olur, kaleyi bulan, tehdit oluşturacak şutu yok neredeyse?”

İşte bu bakış açısı çoğunlukla yanıltıcı oluyor. Çünkü aslında rakip Konyaspor pozisyon üretmeyi başaracak bir donanıma, organizasyona sahip değilken böyle bir takım karşısında önce 10 kişi kalmak, sonra da hem gol yiyor hem de kaybediyor olmak sorunu tarif ediyor.

Üstelik kalene topu topu sadece biri tehlike yaratacak 2-3 şut gelmişken.

Bunu konsantrasyona bağlamak mümkün; maç temposunun yarattığı yorgunluk şeklinde de kurulabilir bu cümle veya 3’lü savunma dizilişinin sıkıntı yarattığını tartışabiliriz ya da oyuncu performansı üzerine yoğunlaşabiliriz.

Oyuncu performansı derken ilk akla gelen Lemos polemiğine girmiyorum; her ne kadar bu oyuncunun akla gelecek ilk tercih olmasını eleştiriyor olsam da onun önünde oynayan oyuncuların kaptırdığı gereksiz topların yarattığı tehlikelerin belirleyici etken olduğu mutlaka görülmeli ve değerlendirilmelidir.

Emre Mor’un orta alanda 3 kişinin arasına girmesi bu oyuncunun kendine özgüveninin ne kadar yüksek olduğunu göstermesi bakımından bir yere karşılık geldiğini söyleyebiliriz. Emre Mor bu 3 oyuncuyu geçtiği sürece hiç sorun yok ama mesele topu orada kaptırdığında ortaya çıkıyor. Fenerbahçe savunması bir anda eksik yakalanıyor.

Öncelikle Rossi, sonra Valencia ile ilgili de benzer eleştirileri yapmak gerekiyor.

Jesus’un bu oyuncu tercihleri Fenerbahçe kazandığı süre boyunca doğruymuş gibi gözüküyor ancak esas sorun dün olduğu gibi kaybedilen maçlarda göze çarpacak ya da batacaktır.

Konyaspor gibi karşılaşmalarda; hem birbirinin alternatifi sayılamayacak hem de tamamlayamayacak futbolcuların takım oyununu bozacak şekilde bireysel yeteneklerini ön plana çıkararak oynamalarının Fenerbahçe’ye katkısı işte ancak bu kadar oluyor.

3’lü savunma dizilişi modern futbol oyununun vazgeçilmez yerleşimlerinden biridir.

Ancak bu yerleşimle oynayan takımların hem kanat oyuncuları çok yaratıcıdır hem de gerideki bu 3 oyuncunun da önce savunmada sonra da oyun kurmada takıma yüksek katkısı vardır.

Geçen sezon burada Ferdi ve Osayi yıldızlaşmışken; Jesus’un bu oyuncuların yerini sürekli değiştirmesi futbolcuların gerçek performanslarından her geçen gün uzaklaştıklarının sonucunu gözlemliyoruz.

Bunun nedeni de çok açık; Jesus transfer ettiği oyuncuları burada denemek, onlara yer açmak istiyor.

Joao Pedro’nun böylesine kritik bir karşılaşmada sonucu değiştirmek üzere oyuna alınması geçen hafta sakatlıktan çıkan Mert Hakan’ın girmesi gibiydi.

Jesus dün akşam mutlak surette yanlışları görmüştür. Aksayan taraflarla ilgili ne kadar kendisine pay çıkarırsa geri dönüş o kadar sağlam ve istikrarlı olacaktır.

Dün istediği oyunun sahaya yansımamasının nedeni neydi?

İşte en kritik soru bu ve kuşkusuz doğru cevap Fenerbahçe için en hayırlısı olacaktır.