Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Son zamanlarda sosyal medya üzerinde “Fenerbahçe taraftarının Basketbol takımını izlemeyi tercih ettiği Futbol takımının maçlarına gitmediği” yönünde bir tartışma yaşanıyor.

Bu iddianın ne kadar doğruluk içerdiğini, Türkiye’de spora olan ilginin ne yönde hareket ettiğini, bunun sadece Fenerbahçe’nin sorunu olup olmadığı yönünde daha fazla düşünmek gerekiyor.

Öncelikle tespitlerimizi yapalım; sonra da sonuçları üzerinden daha detaylı yorumlar da yaparız.

Türkiye’nin futboldaki en önemli sorunlarından biri olan Passolig sayılarına ve bu sezona ait taraftar (Transfer Markt) ortalamalarına bakıp, yüzdesel anlamda neye karşılık geldiğini oranlarsak aşağıdaki verilere ulaşıyoruz.

Haberin Devamı

Dört takımı almış olamakla birlikte özellikle Bursaspor ve Konyaspor takımlarına dair de şöyle bilgi verelim;

Konyasporlu taraftarların Passolig sayısı 113.082 ve bu sezon maçları 19.935 (%47,48 doluluk) ortalamayla oynuyor. Konya Büyükşehir Belediye Stadyumu 41.981 kişilik kapasiteye sahip olduğunu da not edelim. Bursaspor’daki sayılar da sırasıyla; 87.877 ve 16.653 (%38,43 doluluk) ve Bursa Büyükşehir Belediye Stadyumu 43.331 koltuk kapasiteli. (*)

Bu veriler bize “futbolda taraftar sayısındaki azalmanın” aslında sadece Fenerbahçe’nin değil, diğer takımların da sorunu olduğunu, Beşiktaş’ın standart sapmasını bir kenara koyarsak, kayıtlı Passolig’li taraftarın ancak %4-5’i kadar sayının, doluluk oranına göre de en fazla %50’sinin tribünlere gittiğini gösteriyor.

Bu verilerin yıldan yıla değişiklik gösterdiği gerçeğini aklımızdan çıkarmadan ‘taraftarın başarıya endeksli hareket ettiğinin’ bilinen bir gerçek olduğunu rahatlıkla ezberden söyleyebiliyoruz. Yani Beşiktaş’ın bu seneki yüksek oranı belirleyici değil; Fenerbahçe geçen sezon yaptığı transferler nedeniyle 36.000 kombine sattı ve ortalama olarak da yaklaşık her maçta bu sayıları tutturmayı başardı.

Futbolda” bizim taraftarımız “sportif” rekabet ile ilgilenmiyor; takımının ne kadar başarılı olduğuna göre sporla olan ilgisini belirliyor. Bu gerçek 1980’li 90’lı yıllarda da yaklaşık olarak benzer sonuçlarla doğrulanabiliyordu.

Haberin Devamı

Konuyu Fenerbahçe’nin Basketbol özelinde incelersek;

Ülker Arena’nın 15.000 kişilik salon kapasitesinin bu sezon sadece Real Madrid maçında 12.579 ile %83,86 doluluk oranına ulaştığını görüyoruz.

Fenerbahçe’nin bu sene Euroleague ortalaması 10.214 kişi olmuş.

Yani taraftar zorlu mücadelelerin yaşandığı Avrupa macerasını %68,09 ortalama doluluk oranıyla takip ediyor ki bu sezon Darüşşafaka Doğuş maçını 7.891 kişi izledi.

Bu sayı ligde çok daha değişiklik gösteriyor.

Atina’da oynanan Panathinaikos mücadelesinde salonda 13.204 basketbol sever izlemişken son maçta rakibimizi 11.735 kişiyle ağırladık.

İspanya’da farklı kaybettiğimiz Baskonia maçını 14.128 taraftar izledi.

2016/17 sezonunda Fenerbahçe Basketbol takımını yaklaşık 7.000 kombineli taraftar izlerken bunun %50 bile olmadığını görüyoruz.

Bu sayılar geçen sene de üç aşağı beş yukarı benzerdi.

Zaman zaman Twitter üzerinden anketler yapıyorum. Sonuçlarını da paylaşıyorum. Dün bu soruyu Fenerbahçe taraftarına sordum.

Haberin Devamı

Öncelikle 17.135 kişilik bir takipçi sayısına sahip olduğumu, bu anketin 8.087 kullanıcının hesabına ulaştığını 1.772 kişinin ilgi gösterdiğini ancak 1.438 kişinin cevaplandırdığını belirtmem gerekiyor.

Kuşkusuz böylesi amatör anketlerden kesin bir genelleme yapmak doğru değildir. Zaten istatistik verilerinin yorumu da uzmanlık isteyen bir iştir ve elbette farklı görüşler olmalıdır.

Peki… Ben nasıl okuyorum ve verileri?

Anketin uzak ara en yüksek oranı “her ikisine de gitmiyorum ya da gidemiyorum.” şeklinde çıktı.

Gitmiyorum ile gidemiyorum arasındaki ‘e’ harfinin ne kadar önemli olduğunu anketimize gelen yorumlardan okuyoruz.

Aslında her cevabın belli bir kitleye karşılık geldiğini de değerlendirmek gerekiyor.

Fenerbahçe taraftarı kuşkusuz sadece İstanbul ve çevresiyle sınırlı değil; Hakkari, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kıbrıs’ta yaşayanlar var ki önemli bölümü imkanları olsa gelebileceklerini belirtiyorlar.

12 Mayıs 2012’den sonra tribünlere gelmekten vazgeçtiğini belirtenler de var bilet fiyatlarının yüksek olmasını dile getiren de…

Yönetime tepki olarak gelmeyenler de kendilerini farklı biçimlerde dile getiriyorlar.

Ancak tribünlerin boşluğunun özellikle Yönetime tepkiyle bağlantılı sadece Fenerbahçe’nin meselesi olmadığını da en baştaki tabloda görmüştük.

Ülker Arena her maçını kapalı gişe oynasa kuşkusuz burada bilinçli bir tepkiden söz etmek daha kolay olurdu.

Şu bir gerçek ki Ataşehir’deki salonun özel bir taraftar kitlesi olduğunu, bu kişilerin futboldakinden çok daha farklı maç izleyip tepki gösterdiğini de takip edebiliyoruz.

Örnek vermek gerekirse; Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında yakın dönemde Akatlar’daki salondaki Beşiktaşlı taraftar profiliyle kıyaslayabiliriz.

Özetlersek; Fenerbahçe’nin çok başarılı bir Basketbol Takımı ve onu yakından takip eden, futboldakinden farklı özelliklere sahip bir taraftar grubu oluştuğunu, onların sporla ilişkilerinin çok daha doğru kurulduğunu söylememiz gerekiyor.

Burada bir adım ileri gidip “Türkiye’nin bu anlamda ana sporunun futboldan çok basketbola kaydığının” tespitini de yapabiliriz. Sponsorluk bağlarıyla Euroleague ile kurduğumuz ilişkinin de burada büyük bir etki yarattığını belirtmek gerekiyor ki esas önemli konu bunu sürdürülebilir hale getirmektir.

Basketboldaki bu başarının futbola örnek teşkil etmelidir. Burada belirleyici olan kuşkusuz futbol ile kurduğumuz ilişkinin gözden geçirilmesidir.

Görsel için Murat Şeker ve Tolga Ferhatoğlu’na ayrıca teşekkür ederim.

(*)

http://twitter.com/uzaygokerman