Fenerbahçe ve Galatasaray’ın Avrupa Kupalarından elenmiş olması futbolumuzun tam da nerede olduğunun çok açık göstergesidir.
Dünya Basketbol Şampiyonası’nın açılış konuşmasında Sn. Bakanımız 2016 ile ilgili yaptığı açıklamalarda Avrupa’ya bir sitem vardı. Hakkımızın nasıl yenilmiş olduğunu şikâyet ediyordu hazır da fırsatını bulmuşken.
Haklı mıydı?
Açıkçası Fransa’nın yaptığı kulis çalışmaları ve bu turnuvanın Fransa’ya veriliş süreci hepimizi rahatsız etti. Bu konuda farklı bir düşünce içinde değiliz; ancak sportif anlamda böylesi turnuvalar düzenlemek için hiç de hazır olmadığımızı görüyoruz.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yaşı Avrupa’daki birçok spor kulübünü ikiye katlar büyüklüktedir. Peki, bu yaş iki takımımızı olgun yapabiliyor mu?
Bir süre gündemimizde Fenerbahçe ve Galatasaray olacaktır. Spor kamuoyumuzun bir bölümü suçu teknik adamlara atacaktır. Rijkaard’ın suyu ısıtılıyor zaten. Bu süreci çok yakından takip ediyoruz. Galatasaray takımının bu kadar kötü futbol oynayabileceğine aklımız yetmiyor kuşkusuz. Hele kazanın altına ateşi harlandırmak için bir takım önemli yazarlar odun atıyorsa…
Fenerbahçe’nin durumu da Galatasaray’dan farklı değil gibi gözüküyor.
PAOK maçının ilk 70 dakikasındaki Fenerbahçe ile ondan sonraki arasında gece ile gündüz kazar fark vardı. O kalan zamanda kimlik değiştiren Fenerbahçe’nin turu nasıl Yunan takımına teslim ettiğini de gözlerimizle gördük.
Konuyu dağıtacağız ancak dün işyerinde bir arkadaşım 8-0 sonrasında Sinen Engin’in açıklamalarını dinletti. Sinan Engin’in bir sözü var. Acı ama gerçek.
“Elin oğlu acımıyor. Maç 8-0 da olsa bir tane daha atmak için sonuna kadar mücadele ediyor.”
Futbolumuzun eksik tarafı da bu zaten; üstelik ülkemize gelen yabancıları da bir süre sonra kendimize benzetiyoruz. Sporun ne amatör tarafını anlayabiliyoruz ne de profesyonelliğini değerlendirebiliyoruz.
Yine yakın çevremde spora uzak ancak konuşmalara dahil olan genç bir arkadaşım sordu:
“Ben anlamıyorum. Yayın ihalesinde bu kadar para niye veriliyor futbola?”
Evet, bu soru tam da yerinde soruluyor.
Futbolu bu kadar seven bir ülkenin iki büyük takımının futbolcularının durumuna bir bakın… Kaçının o formayı hak ediyor olduğu ayrı bir tartışma konusu…
İstanbul’un halı sahalarını dolaşın, 18 genç adam toplayın; Galatasaray forması giydirin muhtemelen turu alır gelirdi.
Turu geçen rakibi küçümsemek onun başarısını görmezden gelme amacında değiliz; ancak ülkemizin potansiyeli ile diğer ülkeyi teraziye koymaya çalışıyoruz. Yoksa futbolda bütün sonuçlar normaldir.
Şimdi ne olacak?
Spor Toto Ligine döneceğiz. Her hafta hakem hatalarını tartışacağız. Derbilerimizde de olay çıkartır bir iki hafta da onunla idare ederiz.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın elenmesi fiyaskodur.
Neden elendiklerini oturup tartışmak ise bu iki takımın ciddiye bile almadıkları şeyi anlamaya çalışmaktır. Anlayış göstermektir.