Önceki gün benim ölçülerime göre skandal denilecek bir kalitesizlikle açılışı yapılan Dünya Şampiyonası’nın ilk gün karşılaşmaları tamamlandı. İlk göze çarpan şey bazı takımlar arasındaki ciddi güç dengesizlikleriydi. Örneğin Birleşik Devletler neredeyse suyunun suyu denilen bir kadro ile bile Hırvatistan karşısında önemli bir fark yakaladı.
Afrika kıtasının temsilcileri 60’lı sayılara ulaşamadılar. Angola ve rakibimiz Fildişi Sahili 50 sayıya bile gelemeden maçlar tamamlandı. Görünen o ki basketbol futbola hiç benzemiyor. Favori ve kalitesi belli bir standarda oturmuş takımlar mutlak surette ve herhangi sürprize neden olamadan maçlarını açık farkla kazanıyorlar.
Bu turnuvanın evsahibi olarak ilk karşılaşmamızı çok zayıf bir Afrika takımı ile yapmamız birçok açıdan şanstı. Ancak bu maçın niteliği bugün oynanacak Rusya eşleşmesinin motivasyonunu etkileyebilir. Aslında takımımız oldukça tecrübeli oyunculardan oluşuyor. Hatırlarsanız bu kadronun temeli 4 yıl önce Japonya’da atılmıştı. O turnuvanın en gösterişli genç takımı olmuştuk. Şimdi o gençler büyüdü olgunlaştı; milli takımın iskeletini oluşturuyorlar.
Isınma açısından ilk galibiyet önemliydi. Örneğin daha ilk maçı Yunanistan ile oynamış olsaydık büyük bir ihtimalle bizde bir travma etkisi de yaratırdı.
Bu maçta çok pozitif sinyaller görebildiğimiz gibi ilerideki karşılaşmalarda bize sıkıntı yaşatacak işaretler de aldık.
1. Rakip Fildişi zaman zaman pota altına çok rahat hücum etti, sızdı. 47 sayıda kalmış olmaları bu anlamda isabet yüzdelerinin düşük olmasındandı. Türkiye pota altında 29/67’lik bir isabet kaydederken Fildişi 17/61’de kaldı. Bu anlamda Türkiye’nin de çok rahat pota altı hücumlarını üstelik rakibin bloklarına engel olamadan harcadı. Lamizana tek başında 5 blok yaptı ki bu çok ciddi bir istatistiksel sayı oldu. Bloklara yiyen oyuncularımızın Semih ve Ömer Aşık gibi uzunlar olması ayrıca dikkat çekiciydi.
2. Ömer Aşık’ın serbest atışlardaki düşük performansı devam ediyor. Avrupa Şampiyonasındaki başarısızlığımızdaki en önemli nedenlerden olan bu soruna oyuncumuzun çözüm bulamamış olması bizim açımızdan çok riskli. Serbest atışlarda genelde 16/26’lık bir isabetle oynamışız. %62’ilk yüzde yüksek gibi görünüyor olsa da kaçırdığımız şutlar bizim bazı maçları kaybetmemize neden olabilir.
3. Hidayet bu takımın bıçak sırtı oyuncusu olmayı sürdürüyor. Açıkçası sorumluluktan hiç kaçınmıyor, hep ağırlığı hissedilsin istiyor. Bunlar kötü özellikler değil. Ancak bizim takımımız dikkat edin top Hidayet’e geldiğinde hareketli oyunu terk edip, statikleşiyorlar. Bir anlamda onun topla oyununun tamamlanmasını bekliyorlar. Hidayet 0/4 üçlük, 0/2 ikilik, 0/6 pota altı isabet sağlamış. Maçın en yüksek asist sayısına ulaşmış olması da bir başka ilginç not elbette.
16’şar dakika sahada kalan ve 18 sayı atan Ömer Onan ve 8 sayı, 5 top çalma, ve 4 asistle oynayan Sinan Güler’in performansları ise göz kamaştırdı.
Tecrübeli oyuncularımızın kendilerine rahat basketbol oynama fırsatı veren Afrika temsilcisi karşısında alınan bu galibiyetin bir ölçü olmadığının farkında olduklarını tahmin ediyoruz.
Bu yazının tamamlandığı sırada İspanya’nın kaybettiğini gördük. Günün sürprizi diyebiliriz.