Arkeoloji Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu

Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu

19.02.2024 - 05:17 | Son Güncellenme:

Mozaikleriyle dünya çapında üne kavuşan Hatay Arkeoloji Müzesi depremde ayakta kaldı, ev sahipliği yaptığı eserler zarar görmedi. Tadilat çalışmalarının devam ettiği müzenin 2025 yılında tekrar ziyarete açılması planlanıyor.

Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu

Ayşe Ersoy | a-ersoy-0106@hotmail.com - Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürü-  Hatay ve çevresi binlerce yıldır dünyanın en önemli cazibe merkezlerinden biri sayılır. Bu nedenle, bölgenin en önemli yerleşimi olan Hatay, arkeolojik verilere göre, insanlar tarafından M.Ö. 72 bin yıl önce keşfedilmiş. Paleolitik olarak bilinen o dönemden günümüze kadar cazibesini hiç yitirmemiş. Hititler, Asurlular, Mısırlılar, Persler, Makedonlar, Romalılar, Selçuklular ve daha niceleri bu topraklarda boy göstermiş. Önemli göç ve ticaret yolları burada keşişmiş, dünyaya hükmetmeye kalkan hemen her kralın, her imparatorun, komutanın yolu buradan geçmiş. Bilimsel kazılarla ortaya çıkarılan, bölgeyi yurt edinen uygarlıkların bu topraklarda inşa ettiği, ürettiği, kullandığı değerli varlıklar Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Dört antik kenti bünyesinde barındıran bölgede ilk araştırma ve kazı çalışmaları, 1932 yılında Fransız yönetimi altındayken başlamış. Şikago Üniversitesi Doğu Enstitüsü, Princeton Üniversitesi ve British Museum adına çalışmalar yürütülmüş. Hatay Arkeoloji Müzesi’ni dünya çapında üne kavuşturan mozaik eserlerin çoğu, Princeton Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalarla gün yüzüne çıkarılmış. Fransız yönetimi sırasında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eserler o günkü koşullarda yapılan anlaşmalarla paylaşılmış, bir bölümü burada kalırken çoğu dünya müzelerine ve koleksiyonlara dağılmış. Hatay’da ilk arkeoloji müzesi yine Fransızlar zamanında yapılmış. O yılların koşullarına ve sahip olunan eserlere göre yapılan müze binası ihtiyacı karşılamaya yetmediği için dünyanın en prestijli müzeleri arasında gösterilen Hatay Arkeoloji Müzesi yapılmış ve 2014 yılında ziyarete açılmıştır. Müze 10 bin metrekarelik sergileme alanıyla ve 3500 metrekarelik mozaik repertuarıyla dünyanın en büyük mozaik müzesi unvanına sahiptir. Çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak farklı temalarda düzenlenen sergi salonlarının büyük bölümünde mozaik eserler sergileniyor. Kalan alanda bölgenin uzun ve renkli tarihini yansıtan eserler yer alıyor.

Haberin Devamı

Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu

Müze 10 bin metrekarelik sergileme alanıyla ve 3500 metrekarelik mozaik repertuarıyla dünyanın en büyük mozaik müzesi unvanına sahip.

Müzede bir tur

Eserleriyle, dönemsel canlandırmalarla, kurgularla, topraklarında hüküm sürmüş krallıkları; mozaikleriyle de Antiokheia/ Antakya, Daphne/Defne, Seleucia Pierra/Samandağ, Epiphaneia /Erzin, Alaksandrea /İskenderun ve Rhosus/Arsuz antik kentlerini canlandırmak görevini üstlenen müzemizde kısa bir tur atalım. Hatay Müzesi’nde ilk durağımız Üçağızlı Mağarası’dır. Samandağ ilçesi Meydan Köyünde yer alan mağaraya gitmeden, Hatay’ın Paleolitik Dönem yaşantısına müzede tanıklık edebilirsiniz.

Amik Salonu’nda ovada yer alan NeolitikKalkolitik çağlara ait kazısı yapılmış önemli yerleşmelere ait eserlerle tanışabilirsiniz. Bölgede köy yaşamından kentsel yaşama geçiş ve kentlerin birer krallık haline dönüşmesi yine Amik Ovası’nda yapılan kazılarla ortaya çıkarılmış Tell Aççana ve Tell Tayinat höyüklerinin eserleriyle, saray ve tapınak canlandırmalarıyla sunulmuştur. Aççana, Mukiş Krallığı’nın başkentidir. Antik adı Alalah olan başkenti yansıtmak amacıyla kazılarda bulunmuş sarayın ön cephesi, orijinal plan ve ölçülerine sadık kalınarak daha küçük ölçekte 80 yıllık kerpiçler kullanılarak canlandırılmıştır. Hatay dendiğinde akla birer görsel şölen sayılan, Hatay’ın tarihine ışık tutan mozaikler gelir. Geçmişte güç, gösteriş, statü göstergesi olarak Roma evlerinin, hamamların, avluların tabanlarını süsleyen mozaikler, aynı zamanda antik kentleri günümüze yansıtan belge niteliğini taşıyor; dönemin sosyo-kültürel yapısı hakkında da bilgi veriyor. Müzenin 3500 metrekarelik mozaik koleksiyonunu tanıtmak için satırlar yetersiz kalacağı için bazı mozaiklere kısaca göz atabiliriz. Müzede karşınıza ilk çıkan Akşam Sofrası/Büfe Mozaiği, Defne Antik Kenti’nde bir Roma evinin yemek salonunda ortaya çıkarılmıştır. Masa üzerinde ziyafet sahnesini içeren mozaikte, gümüş tepside yumurtalıklarla servis edilen yumurtalar, enginar, karides, balık ve kapaklı kaplar içerisinde et ve tavuk yemekleri ve ekmeklere yer verilmiştir. Ziyafet sahnesinin ortasındaki madalyonda ise kartal kılığına girmiş Zeus’un Ganymedes’i kaçırması öyküsü konu edilmiş. Eser, mitoloji ile günlük yaşamın iç içe geçtiği bir mozaik olması açısından görülmeye değerdir. Yine aynı evde bulunan Narkissos Mozaiği ise kişinin kendine duyduğu hayranlığı ve aşırı güveni ifade eden narsisizmi yansıtmaktadır. M.Ö 342-292 yılları arasında yaşamış Atinalı komedi yazarı Menander’in tiyatro oyunundan sahneleri sunan Menander Mozaiği, o dönemin Antakya’sında edebiyata ve tiyatroya verilen önemin bir göstergesidir. 2013 yılında Antakya’da bulunmuş İskelet Mozaiği’nde rahat ve keyifli bir şekilde betimlenen erkek iskelet figürünün sağında, iki yuvarlak ekmek ve çift kulplu bir amfora yer alır. Sahnenin üst kısmında “neşe” sözcüğü yazmaktadır. Bu doğrultuda hayatın ne denli kısa ve geçici olduğunu simgeleyen iskelet figürü ile belki de ziyafete katılan davetlilere yaşamın geçici olduğu, keyfini çıkarmak gerektiği anlatılmaktadır. Bu bize de bir mesajdır aslında, zira 6 Şubat 2023’te 1 dakika bile sürmeyen bir deprem, sevdiklerimizi, yakınlarımızı, arkadaşlarımızı alıp götürdü.

Haberin Devamı

Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu

Akşam Sofrası/Büfe Mozaiği’nden yemek detayı.

Haberin Devamı

Ayakta kaldı

Haberin Devamı

Depreminin ilk şokunu atlattıktan sonra tüm müze çalışanları gibi biz de “Müzemize, eserlere ne oldu?” kaygısıyla müzemize koştuk. Güvenlik yardımı gelinceye kadar nöbet tuttuk. Tabiri caizse o gün biz müzeye, müzenin eserleri de talana karşı bize sığındı. İçiniz rahat olsun. Son yıllarda inşa edilen müzemiz fore kazıklar üzerine yapıldığı, 16 ayrı blok halinde yapılan binanın geçişlerinde dilatasyon sistemi uygulandığı için şehirdeki çoğu yapının aksine ayakta kalmayı başarmıştır. Tüm eserlerimiz sağlam. Şuppiluliuma’nın başarısını ve gücünü ölümsüzleştirmek için yaptırdığı heykel dimdik ayakta. Yine ziyaretçisinin karelerinde Hatay’ın tanıtımında üstlendiği önemli rolüne kavuşacağı günleri bekliyor. Artçı sallantılar ve güvenlik açısından teşhirdeki eserler toplandı. Geçici olarak Kırşehir Müzesi’ne taşındı. Müzemiz şu an ziyarete kapalı. Binada güçlendirme ve tadilat çalışmaları halen devam ediyor. 2025 yılında tekrar ziyarete açılması planlanıyor. Müzemiz kapalı ama Hatay’ımızı ziyaret ederseniz halen ziyarete açık olan Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’ni, St. Pierre Kilisesi’ni, St. Simon Manastırı’nı, Samandağ’da yer alan Titus Tüneli’ni ve Beşikli Mağara’yı gezebilir; Uzun Çarşı’da ve konteynerlerde yoluna devam eden esnafımızdan alışveriş yaparak kente katkıda bulunabilirsiniz. Hatay Arkeoloji Müzesi ziyaretinizi geçici bir süreliğine “Sanal Hatay Müzesi Turu” ile internet üzerinden gerçekleştirebilirsiniz.

Haberin Devamı

Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu

Antakya’da bulunan Kemgöz Mozaiği, tarihin her döneminde nazarın var olduğunu kanıtlaması açısından önemli.

Şuppiluliuma Heykeli

Tell Tayinat, Reyhanlı yolu üzerinde Geç Hittiler Dönemi’ne ait PatinaUnki Krallığının başkenti Kunula’nın yerleşim sahasıdır. Tell Tayinat kazılarında bulunmuş bazalttan “Şuppiluliuma Heykeli” çok önemli bir eser. I. Şuppiluliuma, Hitit Krallığını imparatorluğa taşıyan kral yani ilk Hitit imparatorudur. II. Şuppiluliuma, Hitit İmparatorluğu’nun son imparatorudur. Hitit İmparatorluğu 1178’te son bulmuştur. Genellikle son Hitit İmparatoru II Şuppiluliuma ile karıştırılan, heykelini gördüğünüz Şuppiluliuma, Hitit İmparatorluğu’nun yıkılışından yaklaşık 320 yıl sonra Kunula’da hüküm süren Geç Hitit Kralı Şuppiluliuma’dır. 1.5 metre yüksekliğinde 1.5 ton ağırlığındaki heykelin bir elinde buğday başağı, bir elinde hançer vardır. Buğday başağı bolluğu-bereketi, hançer savaşı ve gücü simgeler. Sırtında yazan hiyeroglif yazıtta kralın biyografisine yer verilmiştir.

Hatay Arkeoloji Müzesi: Depremde de tarihi korudu