Populer Bilim Çernobil faciasının 21. yılı

Çernobil faciasının 21. yılı

26.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hala yaralarını sarmaya çalıştığımız, bir çok insanın hayatını etkileyen Çernobil faciası 21. yılına girdi.

Çernobil faciasının 21. yılı
Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu (KarDoğa) Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Kuri, Çernobil faciasının 21. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, nükleer enerji santrallerinin dünyada terk edildiğini, Türkiye’nin nükleer santrallerin üreteceği elekrik enerjisine ihtiyacı olmadığını belirtti.

Çernobil faciasının ardından yayınlanan 5 bin civarındaki tıbbi araştırmada, kazadan sonra bölgedeki kanser oranının 20 kat, sakat bebek doğumlarının 2.5 kat, tüberküloz hastalığına yakalananların sıklığının ise 10 kat arttığının belirtildiğini ifade eden Kuri, kazanın ardından geçen 20 yıllık süre içinde bölgede yaşayan insanların vücutlarında hücre ölümü, bağışıklık sisteminde yetersizlikler ve genetik yapının bozulması ile orantılı olarak kanser oluşumunun hızlandığı araştırma sonuçlarıyla dünya kamuoyuna yansıdığını belirtti.

Haberin Devamı

Bu kazanın ardından birçok ülkede mevcut santrallerin kapatılması ve yeni nükleer enerji santrali yapılmaması yönünde kararlar alındığını savunan Kuri, şunları kaydetti:
“Hükümetimiz gerçekleri yansıtmayan talep tahminlerine dayanarak yarattığı enerjide kriz senaryolarıyla nükleer santralleri bu topluma dayatmaktadır. Hükümetin nükleer santral kurulması için öne sürdüğü gerekçelerin hiçbiri doğru
ve kabul edilebilir değildir."

Nükleer santrallerin ucuz, temiz ve güvenilir bir enerji kaynağı olmadığını öne süren Kuri, şunları ifade etti:
"Nükleer santrallerin en önemli sorunlarından biri olan radyoaktif atıklar, çözümsüz ve yalnızca bugünü değil, geleceğimizi de tehdit altında bırakacaktır. Henüz dünyanın hiçbir bölgesinde, nükleer atıkların saklanması için lisanslı, son depolama alanı bulunmamaktadır. Sadece Çernobil’de değil, Japonya’da da son 9 yılda meydana gelen kazalar, nükleer santrallerin güvenlik sorununun eski teknoloji masalıyla açıklanamayacağının göstergesidir."
   
Türkiye’nin kaynakları

Türkiye’de rüzgar, jeotermal, biyokütle ve güneş gibi yenilenebilir ve temiz enerji seçeneklerinin görmezden gelindiğini iddia eden Kuri, Türkiye’nin su potansiyelinin 2005 yılı itibariyle sadece yüzde 25.1’lik kısmının değerlendirildiğini belirtti.
    
Türkiye’de enerji tasarrufu ve verimliliği konularında ciddi bir çalışma ve organizasyon eksikliği olduğunu öne süren Kuri, yüzde 30’lara varan enerji tasarrufu potansiyelinin yüzde 15’lik bölümünün hiçbir harcama gerektirmeden, sadece bilinçlenme ve planlamayla kazanılabileceğini bildirdi.

Resmi rakamlara göre elektrik dağıtım şebekelerindeki kayıp-kaçak oranının yüzde 20’leri bulduğunu kaydeden Kuri, bütün bu kaynaklar dikkate alındığında ve gerekli yatırımlar yapıldığında, merkezi planlama ve kamusal bir anlayışla oluşturulmuş bir enerji politikası ile Türkiye’nin hiçbir zaman enerjisiz kalmayacağını savundu.
    
Nükleer lobinin dayatmalarıyla Türk insanı ve yaşam alanlarının tehdit altında bırakılmasına sessiz kalmayacaklarını belirten Kuri, şunları kaydetti:
    
"Nükleer enerji santralleri dünyada terk edilmektedir ve Türkiye’nin nükleer santrallerin üreteceği elektrik enerjisine ihtiyacı yoktur. Türkiye’yi yeni facialara sürüklemeye ve nükleer lobilerin pazarı, çöplüğü yapmaya kimsenin
hakkı yoktur."