Pazar Pazar / Dilek Girgin Can
Bugün artık polisiye romanlara çok çok geniş yer ayıran yayınevleri var. Halbuki eskiden öyle miydi? İnsanlar bu topraklarda polisiye sevdiğini söylemeye bile utanırdı. Misalse, ben. Polisiye dediğimde, Agatha Christie'ydi o tarihlerde. O güzel kapaklı, kötü çevirili Agatha Christie'leri okur, hatta kötü kapaklı daha da eski baskılı kitapları o sahaf senin, bu sokak satıcısı benim gezer, bulurdum. Bazen cengaverliğim tutar, "Ben Agatha Christie seviyorum yaa" derdim, küçümseyici bakışlar karşısındaysa bir daha çıtım bile çıkmazdı. Şu canım memleketimde bu kadını seven benden başka kimse yok muydu?
Entelektüel yayınevi Metis olaya el attı da işin rengi değişti. "Roger Ayckroyd Cinayeti", Pınar Kür'ün çevirisiyle yayınlandı. Milattı bu, milat. Hele Pınar Kür'ün Agatha'dan söz ettiği
son sözü yok mu? Yalnız değildim bu alemde. (Ve fakat Metis bu işi sürdürmedi, keşke bir - iki Agatha Christie daha yayınlasaydı). Sonra günlerden bir gün, Ahmet Ümit çıktı geldi. Kendisi "günün" polisiyesini yazdığını iddia ediyordu ve fakat Agatha Christie'yi de pek seviyordu. Dönüp dönüp Agatha'nın romanlarını okuyan Kaktüs yarışması birincisi Celil Oker de öyle. Bir başka polisiye yazarının, Birol Oğuz'un sevgisi ise memleketlisini (Birol Oğuz, aslında İngiliz, yirmi yıldır İstanbul'da yaşıyor) yazmakta olduğu romanına konuk edecek kadar çok. Yani yalnız olmayı bırakın bir kenara, bayağı kalabalıkmışız, bunu anladım.
Zaten Agatha bitmiyor. Romanlarının tümü yayınlandı, şimdi oyunlarını romana uyarlıyorlar, "Agatha'nın yeni bir romanı bulundu" diyorlar. Örnekler ortada: "Acı
Kahve" ve "Beklenmeyen Ziyaretçi". Bu arada Doğan Kitap da "Klasik Dedektif Hikayeleri" seçkisinde Agatha'nın "Mavi Sardunya Çiçeği" adlı öyküsüne yer verdi. Okumamıştım bu öyküsünü, nasıl olur diye inanamadım.
Sonuç: Bu kadın bir klasik. Her klasik iyidir diyemem elbette. Ama Agatha iyi. Böyle işte.