The OthersAta'nın hasreti Türkçe ibadetti

Ata'nın hasreti Türkçe ibadetti

20.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ata'nın hasreti Türkçe ibadetti

Atanın hasreti Türkçe ibadetti

Ünlü Tarihçi - Yazar Cemal Kutay, Türkçe ibadetin, Atatürk laikliğinin gerçek amacı olduğunu söyleyerek tartışmalara yeni bir boyut getirmiş oldu

ÜNLÜ Tarihçi - Yazar Cemal Kutay, son zamanlarda kamuoyunun gündemine gelen "Türkçe ibadet" tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. Kutay, "Türkçe ibadetin, Atatürk laikliğinin esas gayesi" olduğunu söyledi.
Kutay, ekimde basılan "Atatürk'ün Beraberinde Götürdüğü Hasret: Türkçe İbadet" adlı kitabında, Atatürk'ün hedefi olan "anadilinde kulluk hakkı"nı belgeleriyle açıklıyor. Kutay, ilahiyatçı olmadığını belirtirken "Türkler İslamiyeti kabul etmeselerdi, İslamiyet, Musevilik gibi yerel din olarak kalırdı" dedi. Kutay şunları söyledi:
"Tek çıkar yol; Atatürk'ün beraberinde götürdüğü hasreti, yapısından zerrece ödün vermeden gerçekleştirmektir. Yani altını çizerek açıklıyorum; Türkçe ibadet, ana dilimizle kulluk hakkı. Mustafa Kemal, bu emeğiyle sadece ülkesinin insanlarını değil, bizim bugünkü zavallı halimiz gibi anadiliyle kulluk hakkından yoksun hangi dinde olursa olsun yüzlerce milyon dünya insanına bu anasütü kadar helal yolu açmak istemişti. Atatürk laikliğinin esas gayesi buydu. Çünkü o, bir dünya insanıydı."
Atatürk'ün, sürgüne gittiği Arap topraklarında Arapları ve onların Türklere karşı duygularını çok iyi tahlil ettiğine işaret eden Kutay şöyle konuştu:
"Atatürk aramızdan ayrıldığında, Türkçe ibadete, dini kıstaslar, şer'i esaslar, içtihatlar, kıyaslar bakımından mani olmadığına kanaat getirmişti. Kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmişti. Sıra namaz surelerine gelmişti. Namaz surelerinin Türkçe metinleri nazım olarak tekmillenmişti. Sadettin Kaynak, Burhaneddin Ökte, Refik Fersan, Fahire Fersan, İzzettin Ökte, Ali Rıza Sağman, Hafız Burhan ve onların tercih ettikleri sanatçılar çalışmaları yürütüyordu. 10 Kasım'da aramızdan ayrıldığında Türkçe ibadet ve kendi söyleyişiyle 'Türk insanının anadiliyle kulluk hakkı' felsefesi, gerekçeleri, bilimsel araştırmalarıyla yasal safhanın tamamlanmasının eşiğindeydi. O gözlerini kapadığı zaman Kamet (namaza durma) ile ezan (namaza
çağrı) ödevleri Türkçe okunuyor, Hutbe özdilimizle veriliyordu."
Atatürk'ün, "Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamayacaktır ve alamaz" dediğini belirten Kutay, "Görüyorsunuz, dille dini birbirinden ayırmıyor. Türkçe ibadet, onun gayesi ve hedefiydi" dedi.
Kutay, Atatürk'ün söylev ve demeçlerinden örnekleri de şöyle sıraladı:
"* Türkiye'de aslında gerici yoktu ve yoktur. Vehim ve vesvese vardı. Bundan sonra yalnız birşey hatıra gelebilir, o da bazı adi politikacıların, art düşünceli siyasetçilerin bu vehmi uyandırma gayretleri olabilir.
* Softa sınıfının din istismarcılığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmeyeceğiz. Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbestir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz, sadece din işlerini devlet işleriyle karşıtırmamaya çalışıyoruz. Kasıtlara dayalı ve aşırılık örülü harketlerden ülkeyi sakınmak istiyoruz.
* Ülkenin okulları bir olmalıdır. Bütün memleket evladı, kadın ve erkek aynı surette, aynı yerden, oradan çıkmalıdır. Fakat, nasıl ki her meslekte uzmanlık varsa, dinimizin hakiki felsefesini incelemek, araştırmak için bilimsel değerlere sahip seçkin din bilginlerimizin de yetişeceği yüksek dereceli okullar bulunmalıdır."