Eskiden kıyıya daha yakın seyreder, aksatmadan bütün iskelelere uğrardı. Artık kısa bir özet geçiyor. Beşiktaş'tan binince bir, üç, beş, hooop Anadolu Kavağı'na varıyorsunuz. Çingene vapurundan bahsediyorum, bildiniz. Anadolu Kavağı'na ulaşmanın en hoş yanı, orada, suyun hemen kenarındaki Kavak Doğanay lokantasına iki adım uzaklıkta olmanız. Suyun üstündeki balıkçılara oldum olası zaafım vardır. Buranın hiçbir şeyi insanı hayal kırıklığına uğratmıyor. Karidesi, midyesi, kalamarı, salatası, balığı... Tahmininizin üstünde bir lezzetin neticesinde, tahmininizin altında bir hesapla karşılaşıyorsunuz. Rumeli Kavağı'nın yerlerinden kaldırılan lokantalarıyla yitip gitmesi, Anadolu Kavağı'nın onun yerini alıp canlanması sayesinde prim yapmış fakat şımarmamış, servis gayet düzgün. İşe Anadolu yakasıyla başlamışken, devam edelim. Çengelköy'deki İskele Restaurant klasiktir, yıllardır hiç bozulmadı: Her şey düzgün, manzara nefis. Kuzguncuk'taki İsmet Baba, salaş fakat romantiktir, balıkları iyidir. Boğaz'dan uzaklaştığınızda Bostancı'da Günaydın
Balık, Küçükyalı'da Balıkçı, Moda'da Koço var. Balığın fast food'u bile açıldı; Caddebostan İskele Caddesi'ndeki King Fisher'ın fish & chips'ine doyum olmuyor.
Karşıya geçiyoruz:
Boğaz'da dolaşırsak, Kireçburnu'ndaki Set, balıktan anlayanların sıkça uğradığı bir yer. Fener şiş olağanüstü, balıklı börek nefis, aralara laf yok, esas balıklar tam kıvamında. Salatadaki zeytinyağı gibi müthiş atraksiyonlar var. Yine Kireçburnu'nda Ali Baba, daha salaş olsa da artık klasikleşmişlerden sayılabilir. Bebek'teki Yeni Güneş'in, konum itibarıyla diğerlerine fark attığı söylenebilir. Hele yazın suyun iyice üstüne açılan lokantada, yemekler için aynı şeyi söylemek mümkün olmasa da, ünlü müdavimlere rastlamak mümkün.
Tarabya'daki piyanist şantör furyası ve Rumeli Kavağı'nın ruh kaybına uğraması bize biraz ters... Kabaca sayalım: Tarabya'da Kıyı, Le Pecheur ve Pescatore, Sarıyer'de Façyo, Yeniköy'de İskele Restaurant, Rumelihisarı'nda Karaca Han, Kuruçeşme'de Sea House, Ortaköy'de
Dünya...
Avrupa yakasında bir de Yeşilköy civarı balıkçıları var. Orfoz, Ogün, Yalı 2, Yelken... Ama en esaslısı, yıllardır İstanbul'un en iyileri arasında yerini kaptırmayan Hasan. Hasan Balıkçılar Lokantası, balığı bir haz unsuruna dönüştüren, işinin ehli bir yer. Ivır zıvır mezelerle vakit kaybetmeye ne gerek var? Balık ve böceğin en taze ve esaslısını bulacağınızdan emin olduktan sonra...
İstanbul'un keşmekeşinden uzakta, yeşilliklerin içinde, denize beş karış mesafedesiniz. Balıklar nefis, böcekler leziz, salatalar bahçeden... Marina Balık Lokantası'nda ünlü politikacı ve bürokratlara rastlama imkanını da gözardı etmeyin. Kalamarların en pamuklarıyla işimi bitirmiş, tereyağda karidesin tabağını ekmekle iyice silip temizlemiştim. Bu esnada önümüze gelen
son derece davetkar levrek tavayla bakışma halindeydim ki, yan tarafa giden köfte tabağı kanımı dondurdu. En tahammül edemediğim şeylerden biridir o bilmem ne et ve balık lokantası. Böyle ikili oynayanlardan hayır gelmeyeceğini düşünürüm, yani işin ruhuna ters. Bir an dehşete düştüm. Yoksa burada et de mi vardı? Hatta bazı sosyete balıkçılarında olduğu gibi pide!Kemal Başaran, duruma açıklık getirdi: Sadece köşede bir köfteci vardı ve gelen müşterilerin çocukları, balık yememe konusundaki ısrarlarından vazgeçmedikleri takdirde oradan köfte getirtiliyordu. Yoksa mutfakta et, dolayısıyla da endişelenecek bir durum yoktu.
İstanbul'dan uzaklaşmış bulunuyoruz. Ama çok değil, korkmayın. Arabayla bir saatte geldik. Silivri'deyiz. Marina Balık Lokantası'nda. Methini duymuştuk. Kolay bulduk, yerleştik. Kenar masaların tadına doyum yok. Çünkü hemen ayağınızın dibinde yemyeşil çimen, üç beş adım ileride de masmavi, huzur veren bir deniz.
Marina'nın işletmeci ortaklarından Başaran bizim masaya oturunca, bir yandan sohbet muhabbet, öte yandan derin bir yeme içme faaliyeti başlıyor. Burası üç yıllık bir mekan. Akıl almaz bir tadilatın sonucunda bu hale gelmiş; eski resimlere inanamadık. Şimdi gayet sade ve düzgün görünüyor. İşlerini ciddiye aldıkları belli. Servis aksamıyor, zaten açıldıklarından beri garsonlar hiç değişmemiş.
Yediklerimiz mi? Önden rakının yanına beyaz peynirle salata söylüyoruz. Peynirin tam kıvamında olması insana iyi hissettiriyor kendini. Sıcaklara geçince tam ihya oluyoruz. Kalamar yumuşacık, taratoru bol. Kırmızı biberli tereyağında ikamet eden karidesler nefis. Güveç, keza. Özel bir siparişiniz olursa hazırlıyorlar ama biz klasiklerden gitme taraftarıyız. Ne zamandır kalkan yememişiz, fırsat bu fırsat. Ortaya gelen kalkan tava, balık konusunda müşkülpesent olanları bile tatmin edecek kadar lezzetli. Biz otururken komşu bahçeden koparılıp getirilen marullarsa çıtır çıtır.
Bir balık lokantasından ne beklersiniz? Yediklerinizin taze ve lezzetli olmasını mı? Şöyle sessiz, sakin, huzurlu bir ortam mı? Deniz kenarı mı? İyi servis mi? Silivri'deki Marina, tüm beklentilerinize cevap veriyor. Şehrin gürültü ve kalabalığından uzak olması da cabası.