The Others Berdele ödenen dört can

Berdele ödenen dört can

18.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Berdele ödenen dört can

Berdele ödenen dört can


Ahmet Tulgar Erbaa


       Belli ki mutlu bir aileymiş. Anneyle babanın öldüğü odada, ocağın üzerinde, duvarda, mavi boyayla bir kalp, ortasında "sen ve ben". Odanın kapısına genç işi bir şaka olarak "Sigara içmek yasaktır" yazılmış. "Gençlerin işi" diyor muhtar. Dışarıda, açık havada kurulan taziye sofrasına evden taşınan iskemlelere aynı genç işi renkli boyayla sahiplerinin isimleri yazılmış: İsa, Muradiye, Gülcan, Tülay, Sinan, İrfan, Murat, Nagihan. Sekiz kişi.
       Zanlı Osman elinde otomatik silahla girip çıktıktan sonra dört kişi kalmışlar.
       İsa Göktaş ve karısı Muradiye odada ocağın dibinde, kızları Gülcan (21), Tülay (18) dışarıda öldüler.
       Saldırganın sağ bıraktığı Nagihan (13) olayı hatırlıyor: "Babam, Osman'a 'Ahıra mı giriyorsun' dedi. Osman ateş etti. Babam bağırarak, annem ses çıkarmadan öldü."
       Tülay evin kapısında vuruluyor.
       Gülcan ise az ilerisinde, dedesinin evine koşarken.
       Göktaşlar'ın evinin önünde şimdi köyün kadınları ilk cuma mevliti için balkabağı, patlıcan soyuyor, nohut ıslatıyor. 10 çeşit yemek hazırlayacaklar.
       Burası Tokat'ın Erbaa ilçesinin, ilçeden saatlerce uzak Çatalan köyünün, çamur nedeniyle sadece traktörle gidilebilen, bir buçuk saat uzaklıktaki Tombulcuk mahallesi mezrası.
       Göktaş ailesinin dört ferdinin üç gün önce katledildiği yer burası.
       Anlatılanlara göre olay şöyle gelişir:
       Osman Taşova (26), bir elektrik çarpması sonucu yeğeni ölünce, yeğeninin nişanlısı Gülcan'ı 15 yaşındaki bir başka yeğenine ister. Gülcan'ın bir başkasıyla nişanlı kardeşi Tülay'a ise kendi gönül kaymaktadır. Gülcan, küçük yeğenle evlenmek istemez. Aile de kararı Gülcan'a bırakmıştır. Bunun üzerine Osman, önce elektriği kesmeyip ihmal sonucu yeğeninin ölümüne yol açtığını düşündüğü Cevat Yağcı'yı takip edip vurur. (Yağcı halen Tokat Devlet Hastanesi'nde ağır yaralı olarak yatıyor.) Sonra da Göktaşlar'ın evine gölden sandalla gelir.
       Ölenlerden anne Muradiye, Çatalan köyü muhtarı Dursun Erdem'in kızkardeşi.
       Muhtar, "Bizim buralarda bu tür olaylar olmaz. O yüzden köy halkı şaşkın. Doğu'da yaşanan olaylar gibi bir olay" diyor.
       Bekçi, "Üç yıldır kendisine bakan ailenin ocağını söndürdü" diyor.
       Yolda rastladığımız bir köylüyse: "İsa'ya kızlarını evlendirmesini söylüyorduk. Ama o onlara hala halı dokutuyordu. Yirmi yaşına gelmişlerdi. Bu yaştaki kızlar sorun olur. Bir de tabii, Tülay'ın nişanlısı Erol, Osman'ı kızları rahat bıraksın diye çok fena dövmüş. Osman dışarlıklıydı, Tokat'ın başka köyündeydi. Onların kanunları bizimkine benzemez."
       Görgü tanıklarına göre, Osman'a katliamı sırasında sandalda bekleyen iki kişi yardım etmiş.
       Osman ve olası suç ortakları için çevrede operasyonlar yapılıyor. Ancak mezrayı köye bağlayan yol çok kötü olduğu için uzun süre ne güvenlik güçlerine haber verilmiş ne de kanayarak yarım saat yaşayan Gülcan hastaneye yetiştirilebilmiş.
       Köyün sağlık evinde "ebe" de yok.
       Kendisini ölen nişanlısının kardeşine istediklerinde, Gülcan şöyle demiş: "Kuşa süt nasip olsa, annesinden olurdu."
       Göktaş ailesinin geride kalan çocuklarından Sinan ve İrfan gergin.
       Sinan Güneydoğu'da asker. İzine gelmiş.
       İrfan askerliğini Güneydoğu'da yapmış.
       Zaten buranın gençleri askerliğini hep orada yaparmış.
       İrfan, "Bu olaylar sırf orada olur sanırdık" diyor.
       Bu arada efsane ürüyor: "Osman, daha öldürülecek 35 kişi olduğunu söylüyormuş, geri dönecekmiş."
       Efsaneler ürüyor, aşklar ve hayatlar sürmüyor.