8 Kasım 1998
Arif ÜÇLERTürkiye'nin gündeminden bir türlü düşmeyen türban konusunda ilk yasak uygulamasının 72 yıl önce Bartın'da yapıldığı ortaya çıktı. Bartın Belediyesi, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Nisan 1926'da aldığı bir kararla kadınların peştemal, destemal (çiçekli büyük başörtüsü) ve ağbani ile sokağa çıkmalarını yasaklarken, 10 yıl sonra 1935'te aldığı yeni bir kararla da peçe ve çarşafı yasaklayarak, kadınların yüzlerini örtemeyeceklerini ve bundan böyle medeni kılıkla gezmeleri gerektiğini duyurdu.
Türkiye'nin en eski üçüncü yerel gazetesi olan 75 yaşındaki Bartın gazetesinin 7 Ağustos 1935 tarihli 506. sayısında "Peçe ve çarşaf yasak" büyük başlığıyla ve "Kadınlar yüzleren örtemeyecekler, medeni kılıkla gezeceklerdir" alt başlığıyla manşetten verilen habere göre, "Bartın Belediye encümeni, kadınlarımızın kılıkları hakkında önemli bir karar vermiş ve bu karar belediye tembihnamesi olarak ilan edilmiştir. Bu karara göre, kadınlarımızın çarşaf, peştemal gibi gayrimedeni kılıklarla sokağa çıkmaları ve gerek peçe, gerekse yazma (başörtüsü) gibi şeylerle yüzlerini kapamaları yasaktır. Bu kararın tatbiki için 14 Ağustos 1935 akşamına kadar mühlet verilmiştir. 15 Ağustos'tan itibaren yasak edilen kılığı taşıdığı ve yüzünü örttüğü görülen kadınlar hakkında tatbikat yapılarak para cezası alınacaktır. Yasağın tatbiki için belediye zabıtasına jandarma da yardım edecektir" deniyor.
Cumhuriyetle yaşıt gazetenin kurucusu, sahibi ve başmuhabiri İbrahim Cemal Aliş tarafından kaleme alınan haberde ayrıca şehirdeki kadın kılıklarının 1925 yılına kadar garip ve enterasan olduğuna dikkat çekiliyor. Bartın Belediyesi'nin bundan tam 10 yıl önce 1926 yılının nisan ayı başlarında da aldığı bir kararla peştemal, destemal (çiçekli büyük başörtüsü) ve ağbaniyi yasak ettiği, bunun için de aynı yılın mayıs ayı sonuna kadar süre verdiği hatırlatılıyor. Özellikle genç kız ve kadınların başörtüsünü, çarşafı, peçeyi terkederek bunların yerine manto, kostüm ve şapka giyerek yeniliği hemen benimsedikleri ve medeni kılıkla gezmeye başladıkları kaydediliyor.
Aliş, 'Kadın ve Örtü' başlıklı köşe yazısında da şöyle diyor:
"Belediyemiz önemli bir karar verdi. Kadınlarımızın eski kılıklarla ve yüzleri örtülü olarak sokağa çıkmalarını yasak etti. Türk kadını siyasal hakkını da elde ettikten sonra, ülkenin birçok belediyesindeki ve şehrindeki kadınlar kendiliklerinden kararlar vererek eski kılıkları ve yüz örtmeyi kaldırmışlardır. Bartın Belediyesi de bundan 10 yıl önce verdiği kararla zaten peştemal, destemal ve ağbani (başörtüsü) gibi örtüleri yasak etmiş ve o zamandan beri kadınlarımızın pek çoğu medeni kılığı benimsemiştir. Belediye'nin
son kararı, bu medeni kılığı büsbütün yaymak için etke (amil) olacaktır. Kadınların örtünmesini emreden din değildir. Kadınların örtünmesi daha çok derebeylik ve güvensizlik devirlerinin sonucudur. Eski Türklerde, müslümanlığı kabul ettiklerinden sonra dahi kadınların örtünmediği ve erkekleriyle birlikte toplantılara hatta harp meclislerine katıldıkları bir hakikattır. Sosyal ve siyasal bir devrim yapan yeni Türkiye'nin kadını da, uzak analarının yüksek faziletine sahip olduğunu göstermeye Cumhuriyet devrinde fırsat bulmuştur. Ahlak duygusu, insanın içinde, vicdanının derinliklerindedir. Faziletli bir kadın yüzünü açar, başını açar ve medeni kılıkla sokağa çıkarsa hiçbir şey kaybetmez, bilakis saygı kazanır."