The Others CHP'den iki gensoru

CHP'den iki gensoru

22.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

CHP'den iki gensoru

CHPden iki gensoru

Orduyla hükümet arasındaki gerginlik "türban"la başladı, Yılmaz'ın son açıklamalarıyla yumuşadı

KOMUTANLARIN önceki günkü açıklamasıyla gerginleşen, Başbakan Mesut Yılmaz'ın açıklamasıyla sakinleşen ordu - hükümet eksenindeki gerginlikte kimin kime ne dediği, nasıl yanıt verdiği son tartışmalarda ortaya çıktı.
Hükümetle ordu arasındaki gerginlik "türban"la başladı. 28 Şubat 1997'den bu yana irticayla mücadelede somut adım atılmadığını belirten askerler, 27 Mart'taki MGK'da konunun ele alınmasını istedi. Yılmaz, 13 Mart'ta Tiflis'te gazetecilere askerlerin, hükümete olan tepkisinin perde arkasında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın görev süresinin uzatılmasının yattığını ima etti. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir'i hedef alan açıklamalarda bulunan Yılmaz, Bir'in, Genelkurmay Başkanlığı yolunun kendisine açılması için lobi yaptığını öne sürdü.
Yılmaz'ın açıklamaları, TSK komuta kademesinde "infial" yarattı. Askerler, komutanların görev uzatma talebi olmadığını açıkladı. Yılmaz'ın polemiğini sürdürmesi üzerine, Genelkurmay'ın 15 Mart'ta yaptığı resmi açıklamada görev uzatma talebiyle ilgili iddialar "çirkin" olarak tanımlanarak "Bunlar yanlış ve gerçek dışı. Hayal ürünü bu mülahazalar, komuta kademesine nifak sokmaya, bölmeye ve zayıf düşürmeye yönelik, insaf ölçüsüne sığmayan hezeyanlar olarak değerlendirilmiştir" dendi.
Genelkurmay Başkanlığı, 17 Mart'ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, ağırlığını "irticai kalkışma"nın oluşturduğu bir brifing verdi ve brifingde, hükümetin irticayla yeterli mücadele yapmadığı vurgulandı. Brifingin yapıldığı saatlerde Yılmaz grup toplantısında askerlere "kışlana dön" mesajı verdi. Yılmaz, Genelkurmay bünyesinde irticai faaliyetleri izlemek amacıyla oluşturulan Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) lağvedileceğini söyledi. 18 Mart'ta ise askerler, Milliyet aracılığıyla Yılmaz'ı yanıtladı: "İrtica hepimizin sorunu. Hükümetler görevini yapsaydı bu tehlike olmazdı. BÇG çalışmalarına devam edecek."
Askerler, Yılmaz'ın polemiğe devam etmesi üzerine "muhtıra" niteliğindeki açıklamayı yaptı. Açıklamanın ardından bu kez Yılmaz karşı tezlerini seslendirdi. TSK'yla Başbakan arasındaki bildiri - açıklama düellosunda taraflar birbirlerine şu mesajı verdi:
Komutanlar: TSK'nın görevi, yetkileri, konumu, anayasa ve yasalarla belirlenmiştir ve TSK'nın her ferdi bunun bilincindedir. TSK, bütün mensuplarıyla demokrasiye bağlı, şerefli görevlerinin başındadır.
Başbakan: Komutanlar toplanmış, gelişmeleri değerlendirmiş ve görüşlerini açıklamış. Demokratik tavırdır. Görev ve sorumluluk anlayışlarını ortaya koydular. Anayasamızda ve yasalarımızda yetkiler ve sorumluluklar belli. Bildiride katıldığım ve katılmadığım konular var. Ülkenin yönetim sorumluluğu hükümete aittir. Görevim bunu zorlaştıracak şeylerden kaçınmaktır.
Komutanlar: Terör ve irticayla mücadelede, bu ülkede hür ve bağımsız yaşamak isteyen her vatandaşın en büyük ve öncelikli görevidir.
Başbakan: Gelmiş geçmiş hükümetler içinde irtica konusunun bizim hükümetimiz kadar bilincinde olan hiçbir hükümet gelmedi. Mücadelenin nasıl yapılacağı konusunda sorumluluk hükümete ait. Hükümetin irticayla mücadeleye kararlılıkla devam edecek, kısa sürede sonuçlandırılacak mücadele değil. TSK'nın bize sağlayacak her türlü bilgiye açık olduğumuzu ifade ettim. Başbakanlıkta takip ve değerlendirme kurulu oluşturdum. İrticayla mücadeleyi yurt sathında ilk defa başlatan benim hükümetim.
Komutanlar: TSK, tüm cumhuriyet hükümetlerine bağlıdır, saygı duyar ve başarılarını mutlulukla karşılar. Ancak makamı, konumu ve görevi ne olursa olsun hiçkimse kişisel çıkarları ve siyasi ihtirasları uğruna, TSK'yı yasal görevi olan ülke güvenliğine yönelik bölücü ve irticai gelişmelere karşı mücadele azminden vazgeçirerek,zayıflatacak, tereddüte düşürecek, kararlılığını gölgeleyecek tavır, tutum ve beyanda bulunamaz.
Başbakan: 27 Şubat'taki MGK'dan sonra hükümetin irticayla mücadelede yetersiz kaldığı haberleri çıktı. MGK Genel Sekreterliği asılsız olduğunu açıkladı, ama senaryolar sürdü. Bir parti lideri ara rejim tartışmasını gündeme getirdi. Darbenin sosunun eksik olduğunu söyleyecek kadar ileri gidildi. Söylediklerim yazılmadı, söylemediklerim yazıldı.
Komutanlar: Bazı talihsiz beyanlarda olduğu gibi TSK bir tehdit değil, aksine ülkemiz için güvencedir.
Başbakan: Bu geçikmiş bir bildiridir. Haklı bir hassasiyettir, haklı bir duyarlılıktır, ama daha önce yapılmalıydı.
Yılmaz'ın Tiflis'te gelişmeler konusunda şu değerlendirmede bulundu:
"Üç gazeteci geldi. Espri olarak bana birtakım haberleri teyit ettirmek istediler. Kendi görüşlerini, sanki benim ağzımdan tasdik etmek istediklerini söylediler. Ben de bunlara bu konularda konuşmayacağımı söyledim. Kendi görüşlerini sanki benim ağzımdan tasdik etmek istercesine, ciddiye alınacağına dahi ihtimal vermeden birtakım sessiz karşılıklar verdim. Yazılanlar söylediğim şeyler değil."