The Others Düş kırıklığı

Düş kırıklığı

06.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Düş kırıklığı

Düş kırıklığı

Düş kırıklığı
       CUMHURİYET tarihinin en büyük film projesi, hatta tek büyük film projesi düşkırıklığıyla sonuçlandı. Ziya Öztan'ın yönettiği TRT yapımı "Cumhuriyet", filmi, alkışlarla kesildiği görkemli bir gala gecesinin ardından son derece olumsuz eleştiriler aldı.
       34 salonda gösterime giren "Cumhuriyet" ilk üç gününde 63 bin kişi tarafından izlendi ve yaklaşık 67 milyar gişe hasılatı yaptı. Çekimlerine martta başlanan "Cumhuriyet"in bütçesi bir trilyona ulaştı. Filmin ana sponsorluğunu Türkiye İş Bankası üstlendi. Kostümleri Vakko tarafından hazırlanırken, Tofaş özel olarak dönemin otomobillerini üretti. Ancak tüm bu emek ve çaba "Cumhuriyet"i görkemli bir flim kılmaya yetmedi. Gösterimdeki ilk haftasını henüz dolduran "Cumhuriyet" hakkında olumlu yönleri de bulunan tek eleştiri Radikal Gazetesi sinema yazarlarından Tunca Arslan'dan geldi. Aktüel'den Uğur Vardan, Yeni Yüzyıl'dan Atilla Dorsay, Milliyet'ten Alin Taşçıyan ve Cumhuriyet'i eleştiri yağmuruna tuttu. Sinema çevresinin çok daha sert eleştirileri kulislerde dile getiriliyor.
       * Atilla Dorsay: Cumhuriyet'in coşkuyla kutlanan 75. yıldönümüne yakışan bir film olmadığını düşünüyorum. En azından sinemalardaki haliyle. 2.5 satlik film bize kimi olayların resimlenmesi olarak göründü. Oysa sinema, bilindiği gibi, bir sanattır. Ve resimlemenin çok ötesine geçmesi gerekir. Ziya Öztan, bütünü halledeyim derken ayrıntılarla hiç uğraşmamış ve oyuncu seçiminden kalabalık sahnelere, dramaturji üzerinde çalışmaktan müziğe, birçok şeyi sanki oluruna bırakmış. Sanat yönetimi ve oyunculardan Savaş Dinçel'in İnönü kompozisyonunun çok iyi olduğunu belirtmeliyim. Bir de baştaki savaş sahnesi görkemliydi.
       * Göksel Gülensoy (Belgesel yönetmeni): Belgeselci gözüyle bakınca mekan kullanımını yetersiz buldum. Kostümler de öyle. Rutkay Aziz, Atatürk'ü hiç anımsatmadı. Bana fotoğraflardaki Atatürk'ü anımsatması gerekir. Kamera açıları mekanları tam göremiyordu. Mekanların değiştiğini kabul ediyorum. Ama bu zorunluğu aşması gerekiyordu. Maket de olsa İstanbul silueti yapılabilirdi. TRT gibi bir kurum yapabilirdi. Cumhuniyet'te mekanlar içinde boğuldum. Diyaloglar çok uzun. Mekandan ve sözden boğuldum. Çoğunluğu oluşturan Devlet Tiyatrosu oyuncularının kendi içlerinde en iyisini yaptığına inanıyorum.
       * Tunca Arslan: Ziya Öztan'ın Cumhuriyet filmini, çok daha iyisinin yapılabileceğini düşünmekle, bazı eleştirmenler gibi `resimli tarih çalışması' olarak değil de daha çok görüntülü `ansiklopedi' biçiminde değerlendirmekle birlikte, saygı ve sevgiyle karşıladığımı önemle belirteyim. En azından bu topraklarda yaşanıp beyazperdede `tekrarlanan' cumhuriyet serüvenine ve film için harcanan emeğe saygı gereği olarak. Ve içinde küçük komhartımanlar olarak sıralanan yaklaşık 50 olayın hemen tümünün bağımsız, derinlemesine işlenmiş filmler olarak karşımıza gelebileceğini sergilediği için de önemsenmeli Cumhuriyet. Mustafa Kemal'in Latife Hanım ile evliliğinden Fikriye Hanım'ın intiharına, Kubilay'ın katlinden sabiha Gökçen'in yaşadıklarına, Lozan görüşmelerinden Atatürk'e suikasta, padişah yanlılarının komplolarından Serbest Fırka'ya, gerici ayaklanmalara kadar çok önemli bir malzemenin varlığını, `Kurtuluş' dizisinin ardından Cumhuriyet'le de görsel düzeyde kanıtlamış bulunuyor Öztan. Tarihe, belirgin bir antiemperyalist bilinçle yaklaşıyor, günümüze ilişkin etkili göndermelerde bulunuyor ve en azından alkışlar düzeyinde karşılığını alıyor. Evet, Cumhuriyet, tıpkı cumhuriyet gibi, aksamaların akarşın `korunması' gereken bir film.
       * Uğur Vardan: Ziya Öztan'ın bir trilyon liraya mal olan Cumhuriyet filmi bırakın psikolojik boyutlu bir öykü aktarmayı, normal dramatik akşılı bir yapım olmayı bile başaramıyor. Film, 1922'de İzmir'in kurtuluşuyla başlıyor ve yaklaşık 2.5 saat boyunca hem cumhuriyetin kuruluşunu hem de bir liderin portresini çizmeye çalışıyor. Fakat bu kadar kapsamlı ve çok kişilikli bir öykü aktarılırken, herhalde seyircinin bütün karakterleri derinlemesine tanıdığı varsayılıyor ki, film son sürat ileriliyor. Akış boyunca da çoğu gerçek karakter, tarih kitahlarından ödünç alınmış yüzeysel bilgilerle bize sunuluyor. (...)
       Böyle bir kişilikler bulutu içinde kimin ne adına öne çıktığını sinematografik açıdan anlayamıyorsunuz. Filmin dümdüz aktardıklarını zaten Emin Oktay'ın tarih kitaplarından biliyoruz. Dolayısıyla bizim açımızdan böyle bir filmi izlemenin görüntülü bilgi tazeleme dışında pek bir anlamı yok. Ama bu haliyle örneğin bir Japonun ya da bir Hintlinin, özel bir gayreti yoksa, bu film dolayısıyla bizi ve cumhuriyeti anlatması mümkün görünmüyor.

       Cumhuriyet filminin yönetmeni Ziya Öztan'ın film yöneltilen eleştiriler konusundaki görüşleri:
       "Filmin sinemasal yönü beni hiç ilgilendirmiyor. Dramatik yapı da sorunum değil. 2,5 saatlik filmde bir de dramatik öğeler kulllansaydık, izleyiciyi uyuturduk. Galasında ayakta alkışlanan Cumhuriyet'e Anadolu'da bilet bulunmuyor. Bu filmin başarısından çok işlenen 10 yıllık dönemde yer alanların başarısıdır.
       Ben, üniversitede dramatik ve etik yapı üzerine ders veriyorum. Dolayısıyla dramatik yapı hakkında bilgim var. 75 yılda cumhuriyet üzerine hiç film yapılmamış olması bu filmin çekilmesini bir görev haline getirdi bizim için. Filmin süresi 2.5 saat ve kurmaca bir yapısı yok. Filmde kurmaca yapmak çok kolaydır. Yönetmen, izleyiciyi düşünmeden kendi düşüncesini çok rahat empoze eder. Biz bunu yapmadık.
       Cumhuriyetin ilk 10 yılı içinde gerçekleşen olaylar tek başlarına ayrı sinema filmlerine konu olacak niteliktedir. Benden önce görsel bir tarih verilmiş olsaydı ben de içinden istediğim bir konuyu seçebilirdim. Ancak böyle bir lükse sahip değildim; tüm unsurları tempolu bir şekilde beraber vermek durumundaydım. Cumhuriyetin geldiği noktada suçlu aranıyorsa, suçluyu bulmak için bu kadar eskiye gidilmesin.
       Bütçemiz 2.5 milyon dolardı. Titanic filmi ise 200 milyon dolara mal olmuştu. Cumhuriyet filmi için 2.5 milyon dolar, gerek oyuncu sayısı gerek mekan çeşitliliğindeki fazlalık için komik bir bütçedir. Emperyalizmin, bugünkü anlamda globalleşmenin savunucuları Mustafa Kemal'e saldırmak için Cumhuriyet'i eleştiriyorsa bu, bizi ancak memnun eder".