Gerektiği yerde gerektiği şeyleri yapmak isteyen, sınırlarını bilen ve top model olmayı amaçlayan bebek yüzlü bir genç kız Duygu Dikmenoğlu. Henüz 17 yaşında. Her anne babanın isteyeceği uslu bir kız olmaktan hiç şikayetçi değil.
Aslı ÇakırBazı insanlar böyle olabiliyor. Hayır güzelliği ve başarıyı kastetmiyorum. Böyle iyi kız, uslu kız, ne istediğini bilen, özentilerden uzak duran, prensip sahibi, kurallarım var diyebilen bir kız. Duygu Dikmenoğlu sürekli "gerektiği yerde gerektiği şekilde" diyerek lafa başlıyor. Hoş ben de onun gibi 17 yaşındayken daha mantıklı ve usluydum ama... Bu kız fazla da değişeceğe benzemiyor.
Gece hayatını sevmiyor, alkol kullanmıyor, sigara içmiyor. "Ben de eğlenmesini bilirim," diyor ama kastettiği 40 yılda bir, bir arkadaşın doğum günü için sevdikleriyle sabaha kadar eğlenmek. Ama bu eğlencede bile sınırları var; "Tabii ki abartmadan, cıvıtmadan..." Bu cıvıtmak ne, o da tam bilmiyor. Galiba asıl derdi laf gelmemesi, iyi, düzgün, "düzeyli" bir manken olarak anılması. Hani birisiyle beraber olup da sonra "Evet, en doğal hakkım," demek yerine "Ahmet Bey'le çok düzeyli bir ilişkimiz var," diyenlerin "düzeyli"sinden...
Zaten Türkiye'de kişiliğini beğendiği manken de hepimizin oturaklı, dedikodusuz ve düzeyli olarak tanıdığımız Arzum Onan. Duygu da Arzum Onan gibi "Kesinlikle iççamaşırı defilesine çıkmam," diyor. Yakında Paris'te podyuma çıkacak, böyle bir lüksü olabilecek mi diye soruyorum. "Tamam benim kurallarım var ama yerine göre de bu sınırlar genişleyebilir. Buradaki bakışlarla oradaki bakışlar bir değil ki. Burada benden bu kadar ama orada daha cesur olabilirim. Yine de iççamaşırı değil," diye cevap veriyor.
Canı çekse bile mantıken yapmazmışTek derdi dönüp baktığında pişman duyacağı bir şey yapmamış olmak. Bunun için de aynı "gerektiği yerde" lafı gibi sürekli "sınır" kelimesini de kullanıyor. Bana istediğin ya da yaptığın kötü, ayıp bir şeyler söyle diyorum. "Vardır mutlaka," diyor, ümitleniyorum. Bulamıyor. 17 yaşındasın, isteklerin değişmiştir en azından diyorum, onlarda bile sınırları olduğunu anlatıyor. "Sevgilimle," diyor "en çok evde oturmak isterim. Bir de sinemaya gitmek. Ama 50 gazetecinin önünde beklediği medyatik mekanlara kesinlikle gitmem." Ya cinsellik dediğimde ise, "Belki benim yaşımdaki genç kızlar için eve gidip bir şeyler yapmak çok normal ama benim için daha erken. Ve en az iki sene için daha böyle bir şey yapmayacağımı söyleyebilirim. Ayrıca ilk kez yapacağım zaman da aşık olduğum adam olmalı," diye cevap veriyor. Olur mu, Paris'e gidiyorsun, aşık olmazsın da canın çekiverir. "Çeker ama mantıken olmaz, gerektiği yerde gerektiği şekilde davranabilirim ben," diyor, deli ediyor. Kendini ne kadar kontrol edebilirse kendini beğeneceğine ve insanların da onu daha çok seveceğine inanıyor. "Kaliteni belli edersen ona göre davranırlar," diyebiliyor.
Top model olacakTek derdi top model olmak. Paris'e birkaç ajanstan gelen teklifleri değerlendirmeye gidiyor. Bu arada İngilizce çalışıyor. Hırsı sarfettiği şu cümlelerle belli oluyor: "Orada belki korkacağım, evimi özleyeceğim, ağlayacağım ama sonuna kadar uğraşacağım. Bu benim yaşama amacım." Bunu yapacak da, eminim. Sadece bebek yüzü ve eğitimi sayesinde değil, bir şeyi bu kadar istemesi yüzünden de... Hakediyor ve yüzümüzü kara çıkartmayacak.
En
son Vakko'nun kataloglarında gördüğümüz Duygu bir yerde
yemek yerken ya da yolda yürürken biraz burnu havada gözükmeye çalışıyormuş. Bunu da itiraf edene ilk defa rastlıyorum. Meğerse bunun da o gerektiği şekiller ve sınırlarla ilgisi varmış. Şöyle açıklıyor: "Eğer öyle olmazsam birkaç kişi gelip beni rahatsız edebilir. Herkes öyle kolayca yanıma gelmemeli. Çünkü insanlar sınırlarını bilmiyor."
İnsanlar sınırlarını bilmiyor deyince kocaman adamlardan konuşmaya başlıyoruz. 50 yaşında olup ona çapkın bakış atanlardan... Çok rahatsız oluyormuş ama sınırlarını koymayı da ihmal etmiyormuş. Onun tavırlarını gören kimse ona tekliflerde bulunamazmış. "Bakışlarına da mani olamam ya," diyor. Nefret ettiği ve özellikle abi, amca diye hitap ettiği adamların seviyesine inmiyormuş. Onlar da kendi hallerinde yaşasınlarmış.
En güzel olmak hoşuna gidiyorDaha 17 yaşında olduğunu ve ciddi bir ilişki düşünmediğini belirten Duygu, her ne kadar oturaklı olmak istese ve Arzum Onan'ı örnek alsa da bazen tavrıyla, bakışlarıyla çok seksi olabilen ve hiç de Onan tarzı olmayan kadınlara da özeniyormuş. "Hani hem cici kız diyorlar hem de seksi bakabiliyor diyorlar ya öyleyim şu anda. İkisinin ortasındayım ve çok memnunum bu halimden. Ayrıca bir yere gittiğimde en güzel olmaktan, sürekli bana bakılmasından da büyük mutluluk duyuyorum. Bakışlarımla seksi olabilmek de hoşuma gidiyor. Tam geçiş dönemindeyim," diye anlatıyor. Haklı da, bir yandan cici bir küçük kadın, bir yandan seksi bir genç kız. Bilinmez ki, daha 17 yaşında...
Halkla ilişkiler uzmanı olmak istiyormuşsun diyorum. "Evet," diyor. Neden diye sorunca doyurucu bir cevap alamıyorum. Ve en sonunda ağzından dökülüyor: "Aslında insanlara bir meslek söylemeliyim ki bu kızın okumaya niyeti yok demesinler. Halkla ilişkiler de önü en açık ve kolay mesleklerden biri bana göre." Gerektiği yerde verilen gereken cevap!
Duygusal notlar
Fizik: Açık kumral, yeşil gözlü. Boyu 1.75, ağırlığı 50 kg. Ölçüleri 85 - 60 - 85.
Kültür: Şimdi Tom Robbins'in "Parfümün Dansı" adlı kitabını okuyor. En sevdiği kitaplardan biri de Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna"sı. Tek başına sinemaya gitmeyi çok seviyor. Özellikle de ağlayabileceklerine.
Hayal: Vogue dergisinin kapağında ve Versace'nin kataloğunda olmak istiyor.
Anı: Bir gün fön çektirirken kuaför gencin ellerinin titrediğinin farkına varıyor. Bir şey demeyeyim diyor ama yanacak neredeyse. En sonunda "Ellerinizde bir problem mi var, yanacağım da," diyor ve şu cevabı alıyor: "Hayran olduğum, delirdiğim kadının saçlarını yapıyorum, nasıl titremeyeyim ki." Kıpkırmızı kesiliyor.
Evlilik: Mankenlik hayatı bitince gelip birikimleri doğrultusunda bir iş yapmak istiyor. Çocuk çok istiyor ve "Belli olmaz aşık olursam 20 yaşımda da evlenebilirim, kariyerim buna engel olmaz," diyor.