İsveç'te Susurluk olamazdı çünkü devlet kendini 'ombudsman' ile denetliyor
Eklundh: Tüm kamu yöneticileri soruşturma sırasında bize
bilgi vermekle yükümlü. Dava açma hakkımız var. Gizliliğe sahip olanlar da dahil her türlü resmi belgeye ulaşabiliyoruz.
Jigenius: Şeffaf toplumun, yüksek bir ahlaki standartla bütünleşmesi gerekiyor. İsveç'te herkes resmi belgelere ulaşabilir. Ama kötü bir basının bunu kötüye kullanması mümkün.
Susurluk, devlet ve kamu kurumlarının hukuk dışına çıkmasının en ciddi örneğiydi. Devletlerin kanunsuz hareketlerini denetleyecek ve vatandaşı devlete karşı koruyacak 'emniyet supabı' bazı kurumlar Batı demokrasilerinde uzun süredir yürürlükte. Bunun bir örneği de İsveç'teki 'ombudsman' yani kamu denetçisi kurumu ve çeşitli alanlarda uygulanıyor. Sadece devlet değil, basın da kendi öz - denetimini ombudsman ile sağlıyor. Mesut Yılmaz hükümeti
son zamanlarda şeffa yönetim arayışıyla bu tür uygulamaları incelemeye başladı ve geçen hafta İsveç'in Meclis ve basın denetçilerini, tecrübelerini paylaşmak amacıyla Türkiye'ye davet ederek bilgi aldı. İsveç'li iki ombudsman, Claes Eklundh ve Ter-Arne Jigenius ile arkadaşımız Barçın Yinanç konuştu.
İsveç'in parlamento denetçisi Claes Eklundh, görev tanımını yaparken yasaların iki boyutu olduğuna dikkat çekiyor.
"Birincisi yasalar hükümetin araçlarıdır. İkincisi ise yasalar vatandaşı korur. Devlet vatandaşa karşı bir davranışta bulunamaz" diyen Eklundh, milletin egemenliği temel alındığında, devletin kendi vatandaşının çıkarlarına karşı gelemeyeceğini söylüyor.
"Bizim temel işlevimiz de bununla bağlantılı. Meclis, hükümeti ve hükümetin üyelerini yani bakanları denetler. Meclis'teki kamu denetçisi ise hükümetin dışında kalan tüm yönetim birimlerini denetler. Yönetim birimlerinin yasalara göre çalışıp çalışmadığını kontrol eder."
Meclis denetçisi esas olarak halktan gelen şikayetleri ele alıyor. Bu şikayetleri "halkın devlet otoritesiyle gündelik çatışmaları" diye tanımlayan Eklundh'a göre, yılda ortalama beş bin şikayet alıyorlar.
İsteyen herkes kamu denetçisine başvurabiliyor. Bunun için bir şikayet mektubu yazılması yeterli.
Mektubunda, hangi kurum ya da kişiden şikayetçi olduğunu, sözkonusu kurum ya da kişinin şikayete neden olan davranışını ve bu durumun ne zaman yaşandığını açık isim ve adresiyle yazan herkes mutlaka yanıt alıyor. Mektubun daktilo ile ya da belirli bir formatta ya da İsveç dilinde bile yazılması zorunlu değil.
Eklundh'a göre kamu denetçiliği kurumunu önemli kılan en büyük özelliklerden birisi, halk açısından kolay ulaşılabilir olması. Kurumu etkin kılan özellikleri ise hükümetten tamamen bağımsız olması (Meclis kamu denetçisi Meclis tarafından seçiliyor) ve çok geniş soruşturma yetkisi bulunması.
Ekluhdh, yetkilerini açıklarken şöyle konuşuyor: "Tüm kamu yöneticileri soruşturma sırasında bize yardımcı olmak ve bilgi vermekle yükümlü. Dava açma hakkımız var. Bunu bildikleri için bizimle işbirliği yapmak zorundalar. Gizliliğe sahip olanlar da dahil her türlü resmi belgeye ulaşma hakkım var."
Meclis denetçisi yapılan şikayetleri değerlendirirken, herşeyden önce araştırma gerektirip gerektirmediğine bakıyor. Araştırmaya değer görülenlerle ilgili inceleme yapıldıktan sonra, kamu birimlerinin hatalı bulunması durumunda yaptırımlar, yazılı bir eleştiri yayınlanması, disiplin cezası verilmesi yada dava açılmasını kapsıyor.
Kişilerin şikayetlerini bizzat ilgili kuruma da yapabileceklerini belirten Eklundh, şikayetin ilgili kurumca tatminkar bir biçimde değerlendirilmediği durumların ortaya çıkabileceğine dikkat çekerek, "biz bir anlamda emniyet supabı görevini görüyoruz" dedi.
55 kişilik bir ekiple çalışan kamu denetçisi, kendi inisyatifi ile de inceleme başlatabiliyor. Bu durumlarda özellikle basın haberlerine dayanarak inceleme başlattıklarını belirten Eklundh, basınla yakın bir işbirliği içinde olduklarını söyledi.
Söz basından açılmışken, söyleşi İsveç'in basın denetçisi Ter-Arne Jigenius'e kaydı.
Basın denetçiliği, basının kendi uyguladığı bir öz - denetim sistemi; basının kendi işleyişi ile ilgili sorumluluklarını kendisinin üstlenmek isteğini belirten Jigenius, ülkesindeki basın özgürlüğü geleneğine dikkat çekerek, "İsveç'te basınla ilgili yasalar yoktur. İsveç basını, parlamentosuna, 'kendi öz denetimimizi kendimiz yapacağız, ahlaki ve mesleki standartları yüksek tutmayı kendimiz sağlayacağız' demiştir" diye konuştu.
Basın denetçisinin İsveç Yayıncılar Birliği, Gazeteciler Sendikası ve Ulusal Basın Klübü tarafından desteklendiğini belirten Ter-Arne Jigenius, "Basın olarak izleyeceğiniz ahlak ve mesleki kuralları kendiniz belirliyorsunuz" dedi.
Basın denetçisi de Meclis denetçisi gibi temel olarak yapılan şikayetler üzerinde çalışıyor. Sadece yazılı basından sorumlu olan basın denetçisi yılda yaklaşık 450 şikayet alıyor.
Basın denetçisine başvuran kişinin şikayet konusunun doğrudan kendisiyle ilgili olması gerekiyor. Aslında yasal yollara başvurmak da mümkün. Bu noktada kamu denetçilik sisteminin bir başka avantajı ortaya çıkıyor. Basın denetçisine başvurmanın hiçbir mali yükü yok.
Kendisi de daha önce gazetelerde genel yayın yönetmenliği yapmış olan Jigenius 7 kişilik bir ekiple çalışıyor. Basın denetçisi, yapılan başvurulardan haklı gördükleriyle ilgili olarak önce ilgili basın organıyla temasa geçerek, şikayetçi ile şikayet edileni uzlaştırmaya çalışıyor.
Uzlaştırma çoğu durumda yeni bir makalenin yazılması ya da bir düzeltme yazısının yayınlanmasıyla sonuçlanıyor.
Eğer uzlaşma sağlanmazsa, ilgili basın organı, basın denetçisinin aldığı kararı yayınlamakla yükümlü olduğu gibi, para cezasına da çarptırılabiliyor. Para cezası, basın denetçisinin giderleri için kullanılıyor. Şikayette bulunan kişi, bu karardan sonra maddi tazminat için isterse basın organıyla doğrudan anlaşmaya gidebileceği gibi, dava da açabilir.
Jigenius göreviyle ilgili konuşurken, ülkesindeki basın özgürlüğüne özellikle dikkat çekiyor. İsveç'teki basın mensuplarının, basın kartlarını herhangi bir devlet kurumundan almadığını, her basın kurumunun kendi personeli için kart çıkardığını örnek olarak veren Jigenius, bu özgürlüğün beraberinde de sıkı bir öz denetim getirdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Eğer şeffaf bir topluma sahipseniz, bunun yüksek bir ahlaki standartla bütünleşmiş olması gerekiyor. İsveç'te her türlü bilgi almaya hakkınız vardır. İsteyen herkes resmi belgelerine ulaşabilir. Ancak kötü bir basın bu imkanı kötüye kullanabilir. Biz bu hakkın kötüye kullanılmasını engellemeye ve bunu da devletin otoritesiyle değil, kendi öz denetimimizle yapıyoruz."