21.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:
'Erkek arkadaşımız top'
Ortaokuldan bu yana oynadıkları voleybolda yıldız olmak istiyorlardı. Ancak tek bir engelleri vardı, gözlerden uzak bir şehirde spor yapıyorlardı. Yıldız olacakları günleri düşlerken, şans kapılarını kendi deyişleriyle "hiç beklemedikleri bir anda" çalar.
Eskişehir Cumhuriyet Lisesi'nde bir yandan eğitimlerini sürdürüp, öte yandan voleybol oynarken hep hayalini kurdukları İstanbul'a akıllarından geçirmedikleri bir yolla geliyorlar. İstanbul'da bir lise, üç voleybolcuyu kendi okullarına transfer ediyor.
Eskişehir'den İstanbul'a yatay geçiş yapan çiçeği burnunda üç liseli voleybolcuyla röportaj yapmak için Yeşilyurt Spor Kulübü'ne gittiğimde üç devle karşılaştım. Nilgün Köroğlu 1.84, Bahar Ekinci 1.87, Neslihan Demir ise 1.86 boyunda. Onları kızdırmamak için kelimelerimi itinayla seçerek soru sormaya başladım. Aldığım yanıtlar cesaretimi artırdı, korkumu yendim. Henüz 15 - 16 yaşında olan bu kızlar, heybetli görünüşlerine karşın sıkılarak verdikleri cevaplarla, boylarının değil yaşlarının kızları olduğunu belli ettiler.
Liselerarası Türkiye Voleybol Şampiyonası Yarı Final Elemeleri için Karabük'te maçlara çıkan Eskişehir Cumhuriyet Lisesi Kız Voleybol Takımı'nın üç başarılı oyuncusu, İstanbul'dan elemelere katılmak için gelen Sabri Çalışkan Lisesi'nin hırslı müdürü Nahit Karabulutoğlu'nun dikkatini çeker. İstanbul'un köklü liselerine karşı voleybolda kafa tutmak isteyen Karabulutoğlu Nilgün, Bahar ve Neslihan'a teklifte bulunur. Teklif karşısında önce şaşıran Nilgün, "Çok heyecanlanmıştık. Her şeyimiz voleyboldu. Eskişehir'de bize voleybol adına parlak bir gelecek görünmüyordu. Daha yukarılara çıkabilmek için İstanbul'a adım atmak tek şansımızdı. Hep bunun hayaliyle yaşıyorduk. Ama son sözü ailelerimiz söyleyecekti," diyerek ilk duygularını anlatıyor.Teklifi götüren Karabulutoğlu önce öğrencilerin ailesiyle görüşür. Çocukların lisenin en iyi sınıflarına alınacağını, üniversite sınavlarına hazırlanmaları için her türlü olanağın ücretsiz sağlanacağını ve lise takımının yanında Yeşilyurt Spor Kulübü Voleybol Takımı'nda oynama şansı verileceğini söyler. Aileler önce İstanbul'da sıkı bir araştırma yaparlar. Lisenin başarısından Yeşilyurt Spor Kulübü'ne, çocukların kalacakları yerden lise müdürünün siciline kadar varan bir çalışma yürütürler. Her şeyden emin olduktan sonra, çocukların ısrarlarına da dayanamayarak onları İstanbul'a yolcu ederler.
Aileden ayrılmak en çok Neslihan'a zor gelir. "Çünkü ben ailenin tek çocuğuyum," diyor bunun nedenini açıklarken. "Onlardan ilk defa ayrılıyordum. Ailem özlemlerine dayanamam diye önce beni göndermek istemedi. Ancak Eskişehir'de yapabileceğim fazla bir şey yoktu. Bu yüzden her şeyi göze alarak İstanbul'a geldim."
İstanbul'a geldiklerinde çok tedirgin olduklarını söyleyen Bahar ise ilk günlerini şöyle anlatıyor: "Yeni bir ortamdı. Kimseyi tanımıyorduk. Nasıl iletişim kuracaktık? Hepsi bizim için bir sorundu. Burada bizimle çok ilgilendiler. Takım arkadaşlarımızla kaynaşmamız için okul müdürü bir kamp düzenledi. Kampta kısa sürede birbirimize alıştık."
Lise takımının yanında Yeşilyurt Spor Kulübü'nde de oynayan voleybolcular, kulübün misafirhanesinde kalıyorlar. Yaşamlarının okul ve antrenman arasında geçtiğini belirtiyorlar. En çok özledikleri ise annelerinin yemekleri. İlk geldiklerinde misafirhanenin mutfağında yemek yapmayı denediklerini söyleyen Nilgün, "Tam bir felaketti," diyor. "Her taraf darmadağın olmuştu. Yaptığımız da bir şeye benzemiyordu. Üçümüz dışarı çıkıp bir şeyler yedik. Daha sonra da denemelerimiz oldu. Ama bulaşığı kim yıkayacak, temizliği kim yapacak gibi aramızda tatlı sert kavgalar başlayınca bir daha yemek yapmaya niyetlenmedik."7 aydır İstanbul'da olan öğrenciler bir iki defa sinemaya gitmenin dışında pek bir şey yapmamışlar. Okul müdürünün kendilerine verdiği tiyatro sözünü yerine getirmesini sabırsızlıkla beklediklerini söylüyorlar.
"İstanbul büyük şehir, aileler çocuklarını üniversiteye bile gönderirken çekiniyorlar. Siz daha 15 - 16 yaşındasınız, erkek arkadaşınız var mı?" diye sorduğumda, üçü de önce kızarıyor. İçlerinden en kabadayı tavırlı olan Bahar, hemen atılıp "Asla," diyor. Nasıl yani diye şaşkınlıkla baktığımda ise çıkışını biraz yumuşatmak istemiş olacak ki, "Daha yaşımız küçük, önce bir üniversiteyi bitirelim," diyerek sözünü tamamlıyor. Neslihan'ın cevabı ise kendilerine güvenerek İstanbul'a gönderen ailelerine bir mesaj niteliğinde: "Erkek arkadaşımız voleybol topumuz."