The Others Gazetenin vicdanı

Gazetenin vicdanı

06.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gazetenin vicdanı

Gazetenin vicdanı



Bu satırları okuduğunuz sıralarda, ombudsman meslektaşlarla geniş kapsamlı bir uluslararası konferansta olacağım. Her yıl böyle bir araya geliyoruz. Sorunlar, genellikle ortak. Tartıştığımız konularda da pek çok ortak yön var. Birbirini çok iyi anlayan bir toplulukla okurların gazeteleriyle ilişkilerini konuşmak, mesleğin evrensel normları üzerinde fikir alışverişi, zihin egzersizi yapmak, heyecan verici.
Milliyet Okur Temsilciliği, gazete kimliğinin kurumsal bir parçası olarak üç yılını geçtiğimiz haftalarda doldurdu. Maalesef Türkiye’de okurların içerikle ilgili şikayet ve eleştirilerine bağımsız bir gözle bakıp saydamlaşma ve hesap verme yolunda ciddi çaba gösteren tek gazete, Milliyet. Gönül ister ki, toplumda hesap sorma ve eleştirel izleme adına büyük görev üstlenmiş olan basın için okurla da hesaplaşmanın önemini bir an önce Milliyet’in rakipleri de kavrayabilsin.
Ombudsmanlık yayılsın ve kurumsallaşsın.
Sizinle her hafta bu köşede buluşuyoruz. Bugüne dek, Okur Temsilcisi’ne faks, telefon, telesekreter ve e - posta ile ulaşan okurların sayısı 50 bini aştı. Bunların önemli bölümü, sordukları sorulara bireysel olarak cevaplarını aldı, alıyor. Bir bölümünün mesajları, ilgili kişilere iletildi, iletiliyor. Diğer bir bölümünün ortak yakınmaları, haklı eleştirileri, yer elverdiğince ve meşruiyet taşıdığı ölçüde, bu köşede değerlendirildi. Çoğu kez okurların şu veya bu şekilde haklı olduğu görüşler yönetim, gazeteciler ve diğer okurlarla açıkça paylaşıldı, paylaşılıyor.
Üç yaşı da doldurduk, ama hafta geçmiyor ki, bir veya birkaç okur, "yapılan işin anlam, önem ve etkisi nedir?" diye doğrudan Okur Temsilcisi’ni sorgudan geçirmesin.
Her gün bu gazeteyi alıyorsunuz. O, sizin günlük rehberiniz. Öncelikleriniz değişebilir: Ekonomi sayfası, bulmaca köşesi, spor, filanca köşe yazarı, ekler... Ne olursa olsun, okuyorsunuz. Okuduğuğunuz günlük, yoğun, ortak bir emeğin ürünü. Haberciliğin telaşı, stresi içinde hazırlanan bu ürün, her gün elinize ulaştırılırken, bir dizi filtreden, denetim mekanizmasından da geçiyor.
Ama, kusursuz, hiçbir zaman olamıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde kusursuz bir gazete yok. Sadece, hataları asgariye indirilmiş gazeteler vardır.
Her gazete gibi, Milliyet de hata yapıyor. Ama bunun böyle geçiştirilmesi yeterli değil.
Gazete, toplumun aynası ve vicdanıdır. Örneğin, Çocuk Bayramı’nda, madenlerde sürünen küçük çocukların dramı aynaya yansıyorsa, vicdan kamu adına sızladığı içindir. Ama, önemli bir soru var: Halkın çıkarı ve kamu yararı adına halkın özgürce bilgilendirilmesi işlevini üstlenen basın, bu yolda otoriteyi, kurum ve kuruluşları hesap vermeye zorlarken, kendi yanlışları ve hatalarında hesap vermeyecek mi? Basın, toplumun buluşması için çaba sarfettiği "yeni değerler" konusunda, yerinde mi sayacak?
Dünyanın başka ülkelerinde de yaşandığı gibi, günümüzde okurun basına olan güvenindeki eksilmede, "inandırıcılık sorunu"nda çok önemli bir faktör bu.
Gazetecilikte ilk örnekleri 1930’larda Japonya’da görülen, 1960’larda çok ciddi bir güven erozyonuna uğrayan ABD’de yaygınlaşan ombudsmanlık, gazete - okur ilişkilerinde büyük yararları olduğuna inanılan bir kurum. Bugün ABD başta olmak üzere toplam 16 ülkede 100’e yakın gazete, TV ve radyo kuruluşu, düzenli olarak özeleştiri yapıyor. Bunların arasında Le Monde, The Guardian, The Observer, Washington Post, Yomiuri Shimbun, El Pais gibi dünyanın en saygın referans gazeteleri; NPR, CBC, MSNBC ve Fransız TV’si gibi medya kuruluşları var.
Hepsi okur şikayetlerini ele alıyor, ama her ombudsmanın ayrı bir yoğurt yiyişi var. Kimisi yayın politikalarını bile eleştiriyor, kimi günlük düzeltme köşelerini yönetiyor, kimileri esprili, kimileri ciddi yazıyor.
Ama tümünün işlevleri aynı:
Hataları, yanlışları düzeltmek; meslek etiğine aykırı habercilik örnekleri konusunda gazeteyi uyarıp yol göstermek,
Meslek pratiğinin inceliklerini, haberciliğin mantığını okura anlatıp, soru işaretlerini gidermek.
Okur Temsilcisi, bazı okurların sandığı gibi, yetkili bir kişi değil. Görevi, gazeteyi ve mesleği bilen bir kişi olarak, hataları ortaya koyup yol göstermek... Okurun dünyasını gazeteciye, gazetecinin dünyasını okura anlaşılır kılmak.... Gazetenin eleştiriyle yüzleşmesini sağlamak, günah ve kabahatlerini seslendiren "vicdanı" olmak...
Hepsi bu.
Sesinin duyulması, okur için sanılandan daha büyük bir önem taşıyor. Haklılık taşıyan bir eleştirinin ciddiye alınması, yorumlanması, okuru "gazete ile bütünleşme" inancıyla pekiştiriyor, güvenini tazeliyor, gazete kalitesi ile ilgili beklentilerini artırıyor.
Gazeteci için ise okurun hassasiyetlerini görebilmek, doğru pratik açısından aynı ölçüde önemli.
Kaliteli bir gazete istiyorsanız, hataların azalmasından yanaysanız, burası sizin köşeniz. Tek yapmanız gereken, içeriğe ilişkin hatalara, çarpıklıklara, tarafsızlığa aykırı gördüğünüz haber eksikliklerine bakıp buraya bildirmeniz. Şikayetlerde genel eleştiri yerine somut örnekler makbul.
Ancak... Burası okur yorumları köşesi değil. Dünya ahvaliyle ilgili görüşlerinize yer veremem. Köşe yazılarına ilişkin şahsi yorumları ise köşe yazarlarına iletirim.
Promosyon şikayetlerini promosyon bölümüne göndermenizi öneririm.
Eleştiri ve dikkatiniz, Milliyet üzerinden eksik olmasın. O, sizin gazeteniz.