The Others GERİLİMİ DÜŞÜRMEK

GERİLİMİ DÜŞÜRMEK

31.08.2009 - 00:50 | Son Güncellenme:

‘Kürt açılımı’nın siyasette, asker-sivil ilişkilerinde yol açtığı gerilim medyaya da yansıdı, okur yorumlarındaki tepkisellik ve ‘nefret’ dili, toplumun tehlikeli bir kutuplaşma içinde olduğunun kanıtı

GERİLİMİ DÜŞÜRMEK

Gerilimin yükseldiği dönemlerde medyanın toplumsal sorumluluğu da artar. Hükümetin “Kürt açılımı” nedeniyle Türkiye bir aydır hayli sert tartışmalara sahne oluyor. Siyasetteki üslup sorunu medyayı da etkiliyor.
Okur yorumlarındaki tepkisellik ve “nefret” dili toplumun tehlikeli bir kutuplaşma içinde olduğunun kanıtı.
Uluslararası Bağımsız İletişim Ağı Bianet, hafta içinde internet sitelerinde yer alan görüşleri taramış. Milliyet Okur Temsilcisi olarak bize de başvurdular. Örneklerden biri “DTP: Yol haritasını 1 Eylül’de açıklayabiliriz” başlıklı bir habere yapılan, “Sizin ben haritanızı!..” ifadesiyle yayımlanan yorumdu. “Şehit annesine Kürtçe tercüman” başlıklı bir başka haberin altında ise “Bunları özellikle seçiyorsunuz, Çankaya’ya çıkartıyorsunuz, amaçlarınız için kullanıyorsunuz” deniliyordu.

Sansür tartışması ve etik
Gazete haberlerine internet üzerinden yapılan okur yorumlarına müdahalenin “sansür” saylıp sayılmayacağı, dünyanın saygın gazeteleri tarafından da tartışılıyor. The Washington Post Ombudsmanı, eleme yapmanın güçlüğünü ifade özgürlüğü açısından irdeliyordu. Bloglar çağında insanların istediği gibi yazmalarını önlemek çok güç.
Öte yandan, gazeteleri bağlayan meslek ilkelerinin ve etik kuralların okurları da bağlaması gerektiği, yorumların “nefret” söyleminden arınması için editörlere görev ve sorumluluk düştüğü savunulmakta. İnternetteki zorluk binlerce görüş-yorum arasında nasıl seçim yapılacağı?
Yol gösterici bir ilke
Doğan Medya Meslek İlkeleri bu konuda yol gösterici. 17. madde, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nce de benimsenen ilkelerle eşdeğerde ve bu maddede şöyle deniliyor:
“Gerilimin yüksek olduğu dönemlerde kişiler, topluluklar ve uluslar arasında nefret ve düşmanlığı körükleyici yayın yapmaktan kaçınılmalı.”

Nefret söylemi ve suçu
Medyanın gerilimi tırmandırmaktan kaçındığı bir dönemde okur yorumlarının şiddetini artırması elbette üzerinde düşünülmesi bir konu. Aşırı milliyetçi “ırkçı” söylemin, içinde nefreti taşıyan ifadelerin benzer düşünceye sahip bir grubu tetikleyebileceğine işaret edilyor.
“Kürt açılımı” haberlerine yapılan yorumların bir kısmı “nefret suçu” olarak tanımlanabilecek nitelikte. Kürtler, Aleviler, Ermeniler gibi konuların işlendiği haberlere yapılan okur yorumlarının bir denetimden geçmesi şart.
Avrupa Güvenlik İşbirliği Örgütü (AGİT) bir şahsa veya mülküne karşı işlenen herhangi bir suçun kaynağı, o kimsenin ırkı, kökeni, milliyeti, uyruğu, dini, cinsiyeti veya cinsel kimliği, yaşı, yönelimi, fiziksel veya zihinsel engelleri yahut buna ait bir aidiyeti ise bu suçu “nefret suçu” olarak tanımlıyor.
BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi de “Ulusal, ırksal ya da dinsel nefretin, ayrımcılık, düşmanlık ya da şiddete kışkırtma biçimini alacak şekilde savunulması yasalarca yasaklanır” diyor.

Avrupa Komisyonu inceliyor
Avrupa Komisyonu gibi bazı uluslararası kuruluşların da desteği ile 2006’dan beri Türkiye’de sivil toplum kuruluşları “medyada nefret söylemi”ni mercek altına almış bulunuyor. Ulusal gazeteler ve internet sitelerinde yer alan ırkçı dil ve “nefret söylemi” içeren haberlerin analiz edildiği raporlar hazırlanıyor. Medya ırkçı ve ayrımcı söylemi görünür kılmak ve ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla ortaya çıkan çalışmaları dikkatle izlemeli. Medya çatışmasız bir kimlik için sadece kendi haberlerine karşı değil, okur yorumlarına da aynı titizliği göstermeli.

OMBUDSMAN’IN GÖRÜŞÜ:
Okur yorumlarında görüş ve hakareti birbirinden ayırmak gerekiyor. “Sizin ben haritanızı...” diye başlayan cümlenin içerdiği hakaret ve küfrün yorumla ilgisi yok. Editörlerimiz bu tür görüşlerin “nefret ve düşmanlık” duygularını körükleyeceğini bilerek, “seçme hakları”nı kullanmalılar.
Köşk’teki iftarda, “Şehit annesine Kürtçe tercüman” bulunmasına kuşkuyla bakan yorum, okuru bağlamaktadır. Hakaret içermediği sürece yayımlanmasında sakınca yoktur.
Milliyet’te geçmişte “Düşünenlerin Düşüncesi” diye çok işlevsel bir köşe vardı.
Toplumda farklı tepkiler ve okur görüşlerine yol açan kararlar ve “Kürt açılımı” gibi geniş tartışma yaratan konular üzerinde daha kapsamlı okur analizlerini teşvik etmek gerekiyor. O zaman birkaç cümlelik hakaret dolu yorumlar, içerikli düşünce ve önerilere yerini bırakabilir. Farklı düşüncler ve çoğulculuk adına ihtiyaç duyduğumuz da budur.