20.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Kimdir?
Hulki Aktunç ilk olarak 1990 yılında çıkardığı "Büyük Argo Sözlüğü"nü genişleterek ikinci kez piyasaya çıkardı. Bu yoğun çalışmanın arasında da dil yanlışlarının takipçisi olmayı sürdürüyor.
"Sen o ayakları babana koş."
"Şimdi kantarlıyı çekerim haa!"
"Bölük dur, Kandıralı sen de dur."
"Şapkalı, sarı bombayı atmış, kıyak kafayla paldır küldür konuşuyor."
"Vay dürzüler, kırk yıllık zıbığa uzay teknolojisi uygulamışlar..."
Yukarıdaki cümlelerden ne anladınız? Hiçbir şey mi? O halde sizin bir argo sözlüğüne ihtiyacınız var. Bu konudaki en kapsamlı ve güvenilir kaynak da tabii ki Hulki Aktunç'un on yılı aşkın bir çalışmasının ürünü olan "Büyük Argo Sözlüğü"...
Literatürü takip edenler hatırlayacaktır, bu sözlük yeni değil. 1990 yılında Büyük Argo Sözlüğü ilk kez raflardaki yerini almış ve büyük bir ilgiyle karşılanmıştı. Şimdi ise aynı sözlüğün (aslında aynı demek pek yerinde değil) genişletilmiş, pek çok ekler yapılmış yeni haliyle karşı karşıyayız (Yapı Kredi Yayınları, 1998). Biz de bunu fırsat bilip Hulki Aktunç'la bu dev çalışmayı ve projelerini konuştuk...
* Argo sözlüğü ya da argo denince sizin adınız akla geliyor hemen...
Bundan da hiç hazzetmiyorum tabii.
* Neden?
Yani bence argo sözlüğü denince benim adımın akla gelmesi filin sadece dişlerinden ötürü tanınması gibi bir şey. Asıl benim yazı dünyam olmasaydı argo sözlüğünün çıkması mümkün değildi. Nursel Duruel çok enteresan bir şey söylemişti. "Büyük Argo Sözlüğü, Hulki'nin fiksiyon yapıtlarından biri gibi geliyor bana," demişti. Bence çok ilginç bir saptama. O söyledikten sonra çok düşündüm ve hak veriyorum. Çünkü temelde argo kuramına son derece kendine özgü bir bakış var. Gövdesine bakacak olursak etimoloji tutkusu var. Dünyanın hiçbir sözlüğünde 'lubunya' sözcüğünün etimolojisini bulmak mümkün değil. Sadece bu sözlükte var. Ben de çingenelerle ilgili yazılmış çok eski Sanskritçe bir kitaptan buldum. Lubnia fahişe demek. Türk argosuna çingeneceden geçmiş. İşin garibi Alman argosunda da aynı anlamıyla kullanılıyor. Burada sözlükçülükten ziyade kafasını bir şeye tutkuyla daldırmış bir adamın çabası var. En iddialı olduğu alan da tanıklar. Bunu ancak bir ekip yapabilir. Orada da bir delilik var. Tanıklar öyle seçilmiş ki sözlüğe bir kişilik veriyor.
* Madem adınızın böyle anılmasından pek hoşlanmıyorsunuz neden genişletilmiş bir ikinci baskı yapıldı?
Birtakım hatalarım vardı ve eksiklerim. Demin iddialı konuştum, başka yerde yok dedim ama lubunyadan çok daha kolay bulmam gereken 'kılefteci'yi bulamadım mesela. Halbuki burnumun ucunda duruyor, kleptoman diye düşünsene be adam. 150 yıllık çingene kaynaklarına bakıyorsun da burnunun ucunda duranı görmüyorsun. Sağdan soldan da çok yardım geldi. Okurlardan geldi özellikle. Mesela Tuncer Güzey bir şoför. Araba alım satımında kullanılan deyimleri buldu benim için. Ahmet Nesin cezaevi görmüş bir arkadaşımızdır. Oranın dilinden örnekler verdi. Sadece bu katkılarla sözlük yapıyor insanlar. Zagalamak eksik dedi geçenlerde bir arkadaş. Zagalamak, Okan Bayülgen'in programı yapmasından önce var. Cinsel ilişkide bulunmak demek.
* Köşe yazarlarının, politikacıların birbirlerine argo hitaplarında ne demek istiyor şimdi, bunun anlamı bu değil ki, dediğiniz oluyor mu?
Evet, tabii. Ben buna edinme argo diyorum. Yani yaşanan argo değil. Yeni yetmelerde falan da oluyor bu. Kendisi yaşamıyor ama kullandığı zaman hava atıyor, biz bu yolları da biliriz falan gibi. Adını vermeyeyim, bir çizgi romancımız bir argo sözlüğünü almış, oradan aynen kabadayıyı konuşturuyor. İşte aman be herife bak, nasıl mandepsiye geldi falan diye. Bu olmaz. Her argo deyimin bir yaşama dönemi var. Önce bir alan argosunda doğuyor, benimsenme derecesi yüksekse genel argoya geçiyor, sonra da iyice genellenerek dilin içinde yeni bir anlama kayıyor. Argonun gerçekten yaşandığı yer şifresini yitirmediği alan argosu.
* Bir dil mi argo?
Argoya dil diyemeyiz. Argonun bir grameri yok. O yüzden bir öbek, bir belirtme biçimi demek daha doğru olur. Bir alt dilce.
* Argoyla ilgili diğer çalışmalara ne diyeceksiniz?
Var ama yetersiz. Her ne kadar Ali Püsküllüoğlu'nun önsözünde bana zarif bir selam yollanıyorsa da o çok zayıf bir çalışmadır. Şu sözlüğü eline aldıktan sonra herkes bir argo sözlük yazar. Alır bunu yağmalar. Ama mesela kimse buradan tanıkları çalamaz. Bir emek hakkı vardır. Hesabı sorulur.
* Sözcük olarak argonun etimolojisi ne?
İşte o bilinmiyor. Ferit Devellioğlu, "Türk Argosu" kitabında Argonotlar'dan geldiğini söylüyor falan. Değişik efsaneler var ama nereden geldiği bilinmiyor tam olarak, bu da benim çok hoşuma gidiyor. Yani karışmayın kardeşim, ne istiyorsunuz benden diyor. Türkçenin hala yeterli olgunlukta bir sözlüğe sahip olmaması benim çok ağırıma gidiyor. Bunu pek çok kuruma önerdim ama bildiğim kadarıyla bir şey yok.
* Argo kullanıyor musunuz çok?
Zaman zaman. Edinme argodan çok yaşayan argo kullanıyorum. Çünkü doğrusu o.
* Argo kullanmak dili bozar mı?
Hayır. Dili ne bozar biliyor musunuz? "Türkçe Off" diye dil yanlışları üzerine kitap yazdıktan sonra "Erkeklerimizin hala fesli sarıklı sokaklarda dolaştığını zannediyorlar," diye cümle yazmaktır (Feyza Hepçilingirler'i kastediyor). Gidip o dili öğrenmesi lazım önce. Arapça sözcükler girdi bilmemne diyorlar, bozamaz, mümkün değil. Dili bozan dili bilmeyen kişilerin spikerlik yapmasıdır. Gidip Arapça'ya girmiş Türkçe sözcüklere baksınlar. Feyza Hepçilingirler de kitabını alsın, aynanın karşısına geçsin, tragedyayı görsün, ondan sonra can sıkıntısını gidermek için fesli sarıklı sokaklarda dolaşsın. Öküz'de de yazdım bunu. 27 yıllık dil eğitimcisiymiş, çok çok iyi bilirmiş kendisi, dilin mantığı sentaks değilmiş, benim dile böyle sahip çıkmam dramatik bir durummuş. Kaç tane öyle hata var kitapta, hepsini işaretledim. Tonlarca böyle işaretlemişimdir. En başta dilcilerinkini. Belki bir gün insanların yaptığı dil yanlışlarıyla ilgili kitap yazan insanların dil yanlışlarını toplarım. Çünkü bunu da yaptım. 1992'de Varlık dergisinde Fethi Naci için bir yazı yazmıştım, "İnandırıcılığını Yitirmiş Eleştirmen" diye. İlhan Berk'in kitabını elinden fırlatıp atmış. Ben bunu yazdığı yazıdaki dil yanlışlarını buldum. Kargalar bile güler. Attım elimden diyor yahu.
* Sizi çok heyecanlandıran başka bir şey daha var...
Evet, yeni bir kitap var şu an elimde. Bana da yeni geldi. Fransa'da doğmuş bir uluslararası şiir etkinlikleri zinciri var. Kollektif şiir çevirisi yapıyor. Fransa, İrlanda, İngiltere, İtalya, Portekiz, İspanya, Almanya, İsveç, İsrail, Türkiye var içinde. Amacı şu: Şiir dilin en güzel işlenme biçimi olduğundan uluslararası şiir çevirisi şiirin yazıldığı ve de çevrildiği dile önemli tatlar verebilir. Benim de bir kitaplık şiirim bu toplamda yer aldı. Ama ne yazık ki bizim kitapçılarda bulunamayacak.
* Sizin bir de erotik koleksiyonunuz var. Onunla ilgili bir şeyler ne zaman olacak?
Çalışıyorum. Bir "erotologya" hazırlıyorum. Bu da bir ilk. Daha bu kelimenin anlamını bilen bile yok doğru dürüst. O da herhalde 1999'un ortalarında çıkmış olur.
Kimdir?
1949'da İstanbul'da doğdu. Askeri okullardaki ortaokul ve lise yıllarından sonra İ.Ü. Hukuk Fakültesi'ne girdi. Yükseköğrenimini yarım bıraktı. Yazı yaşamı dönemin önemli dergilerinden Yeni Ufuklar'da başladı (1968). İlk kitabı "Gidenler Dönmeyenler" ile TDK Öykü Ödülü'nü (1977), "Bir Çağ Yangını" adlı romanı ile Abdi İpekçi Ödülü'nü (1981), "Bir Yer Göstericinin Hayatı" ile de Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü (1989) kazandı. 1976'dan sonra şiire ağırlık verdi. "İnsan Aşklarının Külüdür" ile Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü (1994), Istıraplar Ansiklopedisi ile de Cemal Süreya Ödülü'nü (1995) aldı. İki öyküsü filme dönüştürüldü: "Aşka Kimse Yok" (yönetmen Osman Sınav) ve "Bir Yer Göstericinin Hayatı" (yönetmen Tülay Eratalar). On yılı aşkın bir çalışmanın ürünü olan Büyük Argo Sözlüğü (ilk basım tarihi 1990) Türkiye'de ve yurtdışı Türkoloji çevrelerinde yoğun ilgi gördü.
Sözlükten...
* Alaycı ifadeler: Hanım amca; Pırasa mı dedin; Otuz beşe bakla; Suyundan da koy.
* Bacak: Alt güverte; Arşın; Çamurluk; Defransiyel; İniş takımları.
* Baldız: İstepne.
* Cilveli: Fındık; Fındıkçı; Fingirnoz; Havalanmak; Yalpa attırmak.
* Coca Cola: Amerikan suyu.
* Derste gülme krizine tutulmak: Fıskiye.
* Dövülmek: Hacı Pintoros'a kavuşmak; Marizlenmek.
* Gebelik: İş kazası; Küpe sıçan düşmek.
* Hırsız: Babacımcı; Kılefteci; Tükürükçü; Yamyam.
* İçki şişesi: Tabanca.
* Japon parası: Çekik.
* Kesimevi: Kızılırmak.
* Limon: Sulu zırtlak.
* Nazik kimse: Alafranganın bebesi.
* Önemsiz: Çurçur; Ebegümeci; Keten tohumu; Vızıltı.
* Peynir: Tuzlu kauçuk.
* Savmak: Migros'a vermek; Sıpıtmak.
* Telefon: Kütlemek.
* Vapur: Enayi kamarası.
* Yüz yüze: Faça façaya.
* Zina: Kaçıntı; Otlamak, Otlatmak.